Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

[email protected]

ÇEŞME

04 Temmuz 2015 - 01:16

ÇEŞME

Mehmet Demirci

Su hayatın kaynağıdır. Târihin her döneminde yerleşim suya bağlı oldu. Bir yere su getirmek, bir çeşme kurmak, en sevaplı harekettir.

Hz. Peygamber: "Sadakanın en fazîletlisi su teminidir, bir yere su getirmektir" buyurur (Ebû Dâvûd, Zekât, 41; İbn Mâce, Edeb 8.) Bu tür yararlı işlere “Sadaka-i câriye” denir; sürekli sevap getiren iş demektir.

Su mîmariyle ve edebiyatla birlikte yaşamış, çoğu kez bunlara ilham kaynağı olmuştur.

Büyük şehirlerdeki su şebekesi, evimizde musluklardan akan su.. Bunlar yakın zamanların imkânları. Daha önce evlerin su ihtiyacı mahalle çeşmelerinden karşılanırdı.

Eskiden uzaklardan su getirmek, zahmetli,ve masraflıydı. Mühendislik bilgisi ve para isterdi. Çeşme yapımı ve ve çeşme vakfı Türk topluluklarında en başta gelen hayır işlerinden biridir.

Getirilen suyun şanına, azizliğine uygun bir mimari de gerekir. Burda güzel sanatlar devreye girer. Sonunda üstün bir çeşme mimarisi oluştu. Bu bir medeniyet başarısıdır. Bu yolda yapılan yapılar o dönemlerin en güzel ve zarif sanat âbidelerini teşkil eder.

Türklerde su tesisleri, sanat ve mîmarilerinde çok önemli bir yer almıstır. Selçuklu sultanlarından ve Anadolu Türk beylerinden günümüze ulaşan az da olsa, zarif çeşmeler vardır. Osmanlı’da çeşme mimarisi zirveye ulaştı. İstanbul’un meşhur çeşmelerini saymaya kalksak bitiremeyiz.

Eskiden birkaç evin kuyusu ve tulumbası dışında evlerde içme suyu yoktu. Bu sebeple sokak çeşmeleri, suyu olmayan insanlar için hayatın ayrılmaz bir parçasıydı. Çeşmesiz mahalle düşünülemezdi. Pet şişeler yok, çeşme dışında suya ulaşma imkânı yoktu.

Şehir kasaba ve yerleşim yerlerinde hayrat olarak yapılan çeşmeler vardır. Ayrıca ana yolların kenarlarında, açıklık ve kırlık yerlerde, Menzil çeşmeleri bulunurdu. Karayollarında araçların olmadığı, yaya olarak gidilen patika yollar üzerinde çeşmeler vardı. Halen de var. Yol kenarlarındaki çeşmeler, susuzları kandırır, yananları serinletir. Bunların çoğu hayır eserleridir. Yaptıranlardan bazılarının beklediği de bir fâtihadır, çeşme taşının alınlığına şöyle yazmışlar:

 Ey yolcu iç bu sudan kana kana,

 Fatiha oku anama babama sahibinin hayrına

Aynı şekilde birileri de öğüt vermiş:

 Bak şu zavallı çeşmeye su içecek tası yok

 Kırma insan kalbini yapacak ustası yok

Bazı çeşmelerde ise güzel temenniler yer alır. Meselâ şu sözlerin belki şiir değeri zayıftır, ama ne kadar sâfiyâne duyguları dile getirir, su diyor ki:

Önce akardım yabana,
    Sonra çıkardılar meydana.
    Cennet mekân olsun,
    Benden abdest alıp namaz kılana.

 

*

Bizim insanımız yamaçtaki bir su sızıntısını bile kurt, kuş, insan içsin, diye çeşmeye çevirmiştir. Birçoğu isimsizdir, mîmari değeri olanların çeşme alınlıklarında suya dair âyet-i kerimeler yazma geleneği vardır. Şöyle ki:

“Ve sekāhüm Rabbühüm şerâben tahûrâ” (Rableri onlara tertemiz bir içecek içirmiştir- İnsan suresi, 76/21).

“Ve cealnâ minel mâi külle şey’in hayy”( Biz her canlı şeyi sudan yarattık- Enbiya sûresi, 21/30).

“İnnâ a’taynâke’l-Kevser” (Biz sana Kevser’i verdik- Kevser suresi, 1)

Kırım Bahçesaray’da Giray Han’ın genç yaşında ölen eşi “Dilâra Bikez” için yaptırdığı Gözyaşı Çeşmesi’nde ise şu âyet yazılıdır:

“Aynen fîhâ tüsemmâ selsebîlâ” (İnsan, 76/18). Anlamı: “Bir çeşme ki adına Selsebil denir.” (Gelecek yazı: Manisa Çeşmeleri)