Önder GÜZELARSLAN

Önder GÜZELARSLAN

[email protected]

GELENBEVî İSMAİL EFENDİ

28 Aralık 2019 - 22:10

GELENBEVî İSMAİL EFENDİ

2019 yılı ülkemizde Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı olarak ilan edildi. Bu anlamda ülke genelinde birçok kutlamalar ve aktiviteler yapıldı. Fuat Sezgin ülkemizin yetiştirmiş olduğu önemli, ender bir bilim adamı. 27 dil bilmekteydi. İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı Arap-İslam Tarihi isimli eseri 17 cilt olarak neşredilmiştir.

Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı kutlamaları çerçevesinde İstanbul Bağcılar’da, Bağcılar Belediyesi tarafından Prof. Dr. Fuat Sezgin Bilim Müzesi açıldı. Bu bilim müzesinde bilim alanında buluşları ve insanlığa yaptıkları katkılar ile öne çıkmış yerli ve yabancı birçok bilim insanının otobiyografisi yer almakta. Bilim müzesinin birkaç kez gezip dolaşmak nasip oldu. İlgi çekici ve öğretici çok şey var içinde. Fırsat bulabilenler mutlaka ziyaret etmelidirler.

Bu bilim müzesinde dikkatimi celbeden bir isim oldu. Tabii bu isim birazda Manisalı olmamız hasebiyle hemen gözüme ilişmişti. Kırkağaç İmam Hatip Okulunda okuduğumuz yıllarda ismini sık sık duyduğumuz bir bilim ve ilim insanı “Gelenbevî İsmail Efendi.” Osmanlı döneminin meşhur matematik âlimlerinden olan Gelenbevî İsmail Efendi 1730 senesinde bugün Manisa ilinin Kırkağaç ilçesinin bir beldesi olan, Osmanlı döneminde ise Aydın vilâyetinin Saruhan sancağında bulunan Gelenbe kasabasında dünyaya gelmiştir.  Adı İsmâil olmasına rağmen doğduğu yerden dolayı Gelenbevî olarak tanınmıştır. 

Tanınmış bir aileden gelen Gelenbevî İsmail’in dedesi Mahmud Efendi ile babası Mustafa Efendi ilmiye mensubu idi. Her ikisinin de Manisa çevresinde müderrislik ve müftülük yaptıkları bilinmektedir. Kendisi ise küçük yaşta babasını kaybetmiş ve yetim kaldığı için de tahsîline başlayamamıştır. On iki-on üç yaşlarında bulunduğu sıralarda bir gün sokakta çocuklarla ceviz oynuyorken, onu gören baba dostlarından biri; "çok yazık! ata ve ecdâdın büyük âlim ve ilim sâhibiyken, sen sokaklarda dalgınlık ve başıboşluk içinde oyun oynuyorsun!" demesi üzerine, oyunu terk ederek o günden itibaren kasabada ilim tahsîline başlamıştır. Kısa bir süre sonrada İstanbul'a giderek eğitim ve ilim tahsiline burada devam etmiştir.

İstanbul’da Fatih medresesine girmiş, burada devrin ünlü müderrislerinden Yâsincizâde Osman Efendi’den Arapça ve nakli ilimleri, “ayaklı kütüphane” diye bilinen meşhur Müftîzâde Mehmed Emin Efendi’den de aklî ilimleri tahsil etmiştir. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra 1177 (1763) yılında açılan ruûs imtihanını kazanarak müderrislik unvanını almıştır. Bir süre müderrislik vazifesini ifa ettikten sonra, İstanbul’un Zeyrek semtindeki evine kapanarak günlerini daha çok mantık ve matematikle ilgili eserleri mütalaa ve telifle geçirdiği bilinmektedir. Gelenbevî İsmail Efendi hemen hemen her ilim dalında derin bilgilere vakıftı. Eski matematik hesaplarına âit müşküllerin ortadan kalkmasını sağlayan çalışmaları ile ilim alanında önemli bir hizmet etmiştir. Yazdığı eserler onun mantık, matematik ve kelâm ilmindeki üstünlüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Gelenbevî İsmail Efendi, medreselerin yetiştirdiği ve ilmî derinliğiyle ünü Osmanlı Devleti sınırlarının dışına kadar taşmış, son Osmanlı âlimlerinden biri olarak bilinmektedir.

Yaşadığı döneme iki önemli olayla da damgasını vurmuştur. Bunlardan biri Sultan III.Selim zamanında gerçekleşmiştir. O dönemde Kağıthâne'de askerî bir eğitim merasiminde humbara atışı gösterileri yapılmış, ancak yapılan atışların hiç birinin isâbet etmemesi üzerine bazı yakınları kendisine gelerek durumu anlatmışlar ve “bu konuda yapabileceğin bir şeyler mutlaka vardır, seni Sultan ile görüştürelim       demeleri üzerine, Gelenbevî İsmail Efendi, Sultanın huzuruna çıkarılmıştır. Sultan humbaradaki hesaplamaların tekrar yapılması ile alakalı kendisine emir vermesi üzerine, hemen gerekli hesaplamaları yapıp humbarayı düzelttikten sonra atışlar tekrarlanmış, tekrarlanan üç atışın üçü de hedefe tam isâbet etmiştir. Padişah III.Selim bu durumdan çok memnun olmuş ve kendisini mükafatlandırarak, Yenişehir’e vazifeli olarak gönderilmiştir.

Bir diğer olay ise, Gelenbevî' İsmail Efendi’nin İstanbul'da bulunduğu bir dönemde vuku bulmuştur. Bir gün Fransa'dan bir mühendis İstanbul’a gelerek logaritma cetvelini Bâbıâlî'ye takdim etmiş ve İstanbul'da bu ilmi kimse bilmez, diye de bir iddiada bulunmuş. Bunun üzerine kendisi Gelenbevî İsmail Efendi'nin evine gönderilmiş. Eve gittiğinde, evdeki durumu gören Fransız mühendis, Gelenbevî İsmail Efendi'yi bir hiç yerine koyarak, logaritmayla ilgili bir mesele bırakıp; "Falan vakte kadar cevâbını isterim." diyerek evden ayrılmış. Fransız mühendis, tekrar netîceyi öğrenmek için geldiğinde cevap yerine, Gelenbevî İsmâil Efendi, yazdığı logaritma risâlesini takdim edince çok şaşırmış, hayretler içinde kalmış. Bunun üzerine Fransız mühendis, Bâbıâli'de, Gelenbevî İsmâil Efendi’nin zekâ ve kabiliyetine hayran olduğunu beyan ederek, Reîsülküttâb Efendiye; "Şu adam eğer Avrupa'da olsaydı ağırlığınca altın ederdi." demiştir.

Bu iki olay, Gelenbevî İsmâil Efendi’nin ne büyük bir ilim ve bilim adamı olduğunu ortaya koymaktadır. Ömrü boyunca birçok eser ortaya koymuştur. Yazdığı eserlerini, matematik ve astronomi, mantık ve felsefe, âdâb, kelâm ve tasavvuf ile öteki eserleri olmak üzere, dört gruba ayırmıştır. Özellikle ömrünün sonuna doğru yazdığı Cebir kitabı, çok kıymetli olup, tek başına, Gelenbevî İsmail Efendi'nin adının dillerde dolaşmasına, hatırda kalmasına fazlasıyla kâfi gelmektedir.
Padişah III.Selim’in kendisini Yenişehir’de vazifelendirmesi üzerine, orada görev yaptığı zaman diliminde ani yaşadığı bir üzüntü sonucunda felç olmuş ve 1791 yılında ahirete irtihal eylemiştir.

Böylesine ilim alanında büyük hizmetler vermiş olan Gelenbevî İsmail Efendi'nin yeterince tanınmadığı kanaatindeyim. Özellikle Kırkağaç ve Manisa’da isminin yaşatılmasının ötesinde bu ilim adamının izinden giden nesiller yetiştirme gayreti içinde olmalıyız. Manisa ili idarecileri Uluslararası bir Sempozyum ile kendisini anarak tanınmasına vesile olabilir. Manisa ve özellikle de Kırkağaç ilçesi onunla anılır hale gelebilir. Kendisine verilecek değerle hem şehre ve hem de ilçeye katma değer katması sağlanabilir. Yine Celal Bayar Üniversitesi’nde Gelenbevî İsmail Efendi diye bir kürsü açılabilir. Eserlerinin okutulması sağlanabilir. Hatta Manisa ilinde büyük bir kütüphane kurularak bu kütüphaneye ismi verilebilir.

Böylesi ilim adamlarına sahip çıkar ve onları doğru bir şekilde tanır ve tanıtırsak gelecek kuşaklara bir rehber bırakmış olabiliriz. Onlara rol model seçmeleri konusunda öncülük etmiş oluruz.