Önder GÜRCAN

Önder GÜRCAN

[email protected]

BAYRAM KAHVESİ

30 Mayıs 2019 - 16:27

 

BAYRAM KAHVESİ

Kahve; “Coffea” cinsinden ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan bir içecek.

Kahvenin dünyaya yayılması ve kahveci dükkanlarının açılması oldukça uzun bir öyküdür.

Avrupa’da ilk kahveci dükkanı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkler tarafından Viyana’da açılmıştır.

*

Benim aklıma kahve deyince, okkalı kahve gelir. Okkalı kahve deyince de evlerde mangal külünde veya közünde,  , kahvehanelerde ise kahvenin emektar ocağında aheste aheste pişirilen, kahve cezvesi ile misafirlere ikram için gül desenli kahve fincanlarına dökülen, bol köpüklü bayram ya da sohbet kahvesi gelir.

O yıllarda gizem dolu bir ritüeli olan kahve yalnız içilmezdi.

Bizim kuşağın çocukluk günlerinde televizyon, bilgisayar, internet ve cep telefonu yoktu. Yalnızca radyo vardı.Radyoda; radyo tiyatrosu,  arkası yarın, çocuk saati, radyo sohbeti, Türk sanat ve halk müziği gibi harikulade  programlar kahve eşliğinde izlenirdi. Yaşanan hayat sevgi, saygı, birlik ve beraberlikle kahve sohbetlerinde paylaşılırdı.

Kimi evlerde kavrulan kahve,kahve dibeğinde dövülür,  el değirmeninde çekilirdi. İçine bir Girit adeti olan kakule katılırdı. İşte o zaman kahvenin kokusu komşudan bile duyulurdu. Bu dayanılmaz koku, aynı zamanda komşuya da nezaketli bir kahve daveti olurdu. Kahve içildikten sonra fincanlar kapatılır, fallar bakılırdı: ”Fala inanma, falsız da kalma,”denirdi.

Kahve sohbetlerinde ilim, bilim, irfan, etik ve kültür konularının, duygu ve düşüncelere dokunan bilgece ve öğretici keyifli tadı kalırdı.

*

Kahve şimdi makinadan çıkıyor. Dostluk, samimiyet ve insanın sıcaklığı bu kahvelerde artık hissedilmiyor. Güzel konuşma ve sohbet sanatı da tükenmek üzere.

*

O eski kahve sohbetleri, küserek sessizce uzakta bir yerlerde  kayboldu sanki…. İnsanlar, hayatın koşuşturmaları içinde yalnızlıklarının farkına varamıyorlar.

Uzay Çağı, insanları yalnızlığın labirentlerine ve kara deliklerine sürüklüyor.Teknolojinin olağanüstü gelişmesiyle birlikte dünya toplumlarında manevi değerler etkileniyor. Maddecilik insanlara göz kırpıyor.Aileler küçülüyor. Bilgisayar, televizyon, internet ve cep telefonu dünya yaşamında egemenlik kuruyor.

İnternetteki sosyal ve genel ağlar dünya gezegenini sarıp sarmalıyor,hayatın yapısını yeniden örüyor, uzayın boşluklarına uzanıyor.

*

Bugün içilen kahvenin o nostaljik-özgün tadı duyulmuyor. İçilen kahveler o eski kahveler değil; o kahve sohbetleri  hasretle anılır oldu.”Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır,” sözü  de tarihe karıştı.

*

Geçmişte kahve, yakınımızdan, Kenya ve Yemen’den gelirdi, günümüzde ise okyanus ötesinden, Latin Amerika’dan.

Şehirler arası göçler, nüfus artışı ve dikey kentleşme  bir zamanların kahve sohbetlerinin  yapıldığı tek katlı bahçeli evleri, mahalleleri ve komşulukları  değiştiriyor.

Eski mahalle kahveleri yerini;  çeşitli adlar ve “coffeehouse”, “coffee shop”, “café” gibi yabancı isimler altında açılan postmodern kahveci dükkanı zincirlerine bırakıyor.

Bazı insanlar da bu postmodern kahve dükkanlarını, at kuyruğu saçlarıyla,  bir elinde cep telefonu, diğer elinde sigara paketi, koltuk altında bilgisayarı, sırtında çantası,  arka cebinde para cüzdanı, kulağında küpesi ve kolunda dövmesiyle günlük hayatın vazgeçilmez bir uğrak yeri haline getiriyor.

*

Biz yine de kahve deyip geçmeyelim. Çünkü bir fincan kahveden neler çıkar neler… Kahvede derin bir felsefe yatar. Bu yüzden kahve hakkında çok şey yazılmış; atasözü, özdeyiş, kavram, terim, deyim, şiir, öykü, roman, masal, şarkı ve türküye konu olmuştur.

Bayramda kahve içerken  yanında fındıklı lokumu mutlaka olsun, diyelim.

Yazıyı, dört yüz yıllık bir Türk özdeyişi ile bitirelim: "Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister kahve bahane".