Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ZAMANIN DURDUĞU AN

23 Temmuz 2019 - 12:42 - Güncelleme: 23 Temmuz 2019 - 12:53

 

            19 Temmuz/ Cumartesi/02.42

           

Hadi diyorum, devam et.

Gecelerin perdesini indir.

Şafak vakitlerinden haber ver.

Zamanın durduğu anlarda yaşıyor gibiyim.

Gecelerin bu kadar uzun ve ay ışığının bu kadar berrak, zihnimi, benliğimi gösterecek denli yakın olduğunu fark ettiğim yıllara gittim bir an! O kadar yakın ki başımın üzerinden bana bakan bir ışık huzmesi ya da düşüncelerimi ışıtan bir gökyüzü lambası gibi akşamdan beri benimle olmaya devam ediyor ay. Tıpkı Ege’nin meltemli rüzgârlarıyla birlikte harman yerlerinde Temmuz geceleri ateş böcekleri arasında gecelediğimiz çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda olduğu gibi.

Tıpkı samanların üzerinde yıldızların yoldaş olduğu gecenin geç saatlerinde ışığını hiçbir zaman eksik etmeyen ay gibi!

 Yüzü ve değişmeyen gülümseyişiyle evreni hiç farımayan ışığıyla aydınlatmaya devam ediyor. Aynı zamanında aynı yerde hazır ve nazır bi hakkın görevini yapan bir emir eri, gönlümün sönmeyen ışığı gibi!

Gündüzlerin hakkını veren insanla bunu layıkıyla gibi yerine getirmeyenler arasında hiçbir ayrım yapmayan fener!  Ne büyük bir adalettir ki geceler boyu bizimle birlikte ve bize amadesin!

Gündüzün güneşiyle arkadaş olup her zaman devir daim içerisinde yaşanan döngülerin en adil ve en parlağı en sıcağı.

Sabaha ramak kala köpeklerin havlamaları artıyor.

Şafağın yaklaştığını ya köpeklerden ya da horozlardan anlardı rahmetli dedem. Ne bir saat ne de bir iletişim aracı hiçbir şeye ihtiyaç duymadan binlerce yıl ötelerden getirdiği bilinçle toprak örtü kerpiç evinden usulca çıktığını fark ederdim uykumun bölündüğü saatlerde. Ve öksürüğü o saatin ne anlama geldiğini haber verir gizli ve kutsi anlamlar taşırdı. Çağrıya uyar ve karanlıklar arasından gönlünün tek ışığına koşardı. 

Sabah yaklaştı ey ev halkı! Rahmet zamanı geldi, haydi kalkın! Kalkın ki rızkınız açılsın. Kalkın ki rahmet melekleri arş-ı alaya kadar gidip bu müjdeyi versin Yaradana” der gibi öksürürdü. 

Öksürürdü dedem, hep öksürürdü. İçtiği  “Birinci” marka sigarasından mıdır nedendir hep öksürürdü. Ancak gözlerini kontrol ettirme dışında doktora gittiğini görmedim, işitmedim dedemin. Sadece öksürürdü. Toprak evinden çıkar ve kendisini tanıyamadan Yaradanına kavuşan ninemin yokluğunu hala sindiremeyen yalnız adımlarla ayakyoluna giderdi. Bir elinde ibrik diğer elinde baston, ayaklarında kara lastik ayakkabılarla giderdi.  

O zamanlarda ay daha mı parlaktı?

Bu düşüncemden emin değilim ama emin olduğum bir gerçek var. O da dedem ve ben. O zamanlar  ayla  daha samimi ve daha dosttum. Adeta zamanın durduğu anlarda yaşıyordum.

            Aradan geçen yıllar içerisinde ayın hayatımızda bu denli yer ettiğini ve bize her zaman aynı mesafede durduğunu ve her zaman kollarını bize doğru açan bir dost elin varlığını unutur olduk! Unutmak belki yanlış bir ifade ama onunla doya doya zaman geçirdiğimiz saatler azaldı en azından. Sanırım evreni unuttuk, teknolojiye sarıldık! Metropolün orta semtlerinde yaşayan beton duvar arasında düşünceleri betonlaşmış insanlardan olup çıktık! 

            Eğer uykuyla savaşımı kaybedip bu anı ve buna benzer anlarımı yılda birkaç gecelik de olsa ender zamanlarımı yaşamasaydım ay gibi düşüncelerimin peşinden gidemeyecek, onunla hasbıhal edemeyecektim. Arkadaşlığın en sıcak ve en ışıltılı dakikalarını yaşama imkânını bulamayacaktım.

Kaçta kaçımız böyle anların hesabını yapar ve bu anı ölümsüzleştirmek için geceyle arkadaş olup ayın kanatları arasında ağaçların altında, harman yerlerinde, dağ başlarında gözlerini gökyüzüne çevirip aya gülebilir ki!

Ayla konuşmayı denediniz mi hiç? Denemediyseniz mutlaka deneyin derim. Pişman olmayacaksınız.

Eğer benim gibi bir delilik yapıp onunla konuşmayı denerseniz size neler anlatacağını o zaman görürsünüz.

Tıpkı şair Cevdet Karal’ın duyguları gibi berrak ve duru şeyler anlatacaktır:

“Her şey nasıl bu kadar berrak

Her şey nasıl bu kadar yeni

Elimi bıraksan unutacağım

Buraya bugün gelmediğimi

Açılmış masumiyet defteri

Gibi görünüyor masumiyet defteri

Melekler boyamış her yeri”

Birçoğumuza göre delilik belki ayla yaptığımız  gece konuşması. Ancak hayata tutunmak ve sabahın şafak vakitlerinde dedenizin öksürüğünün anlamını kavrayabilmek ve o yolda yeniden aht edip yürüyebilmek için değer bu deliliğe diye düşünüyorum.

/03.35