Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

YUNUS EMRE VE KULA'DAKİ MEZARI

22 Aralık 2018 - 11:28

BURSALI MEHMET TAHİR VE YUNUS EMRE

Manisa Kula ilçesi Emre Köyünde bulunan Tapduk Emre ve Yunus Emre türbesi hakkında Osmanlı Müellifleri kitabının yazarı Bursalı Mehmet Tahir’in(1861-1924)[1] verdiği bilgiler her ne kadar bazı eksiklikler içerse de konu ile ilgili ilklerden olması açısından önemlidir.

Bursalı Mehmet Tahir, “Aydın Vilâyetine Mensub Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli”,  (Kesişyan Matbaası, ,İzmir 1324) eserinde Yunus Emre ve Kula ile ilgili detaylı bilgiler vermektedir.

Bursalı Mehmet Tahir’in Tapduk Emre ve Yunus Emre Türbesi ile ilgili verdiği bilgiler şöyledir:

“ÂŞIK YÛNUS-YÜNUS EMRE

Zümre-i ehl-i turuk miyânında aşkıyla, ihlâsla, irfânıyla, miicahedesiyle meşhur bir zat-ı kerametsimât olup Terceme-i Şakâyık nakline göre Bolu san­cağından Sakarya nehri Sevâhilindendir. O havalide seccâdenişîn irşâd ala rivayeti'l-a'mmi Tapduk Emre namında tarîkat-ı Kadiriyye ricâlinden bir zata intisâb ederek (s. 31) vâsıl-ı merâtib-i âliye oldu. Tevâtüren nakl olunduğuna göre esnâyı seyrü sülük ve mücahedesinde mensûb olduğu dergâha sırtıyla ge­tirdiği odunlar içinde -bu dergâha eğrilik girmez diyerek- 'eğri bir odun bulun­mamıştır ki maddî dahi sıdk u İhlasın kemalına dâldır. Matbu dîvân-ı ilâhiyyâtı, ilahiyyât-ı ârifânelerinin kâffesini havî değildir. Mahza tab'ına himmet olunan bu nüsha taalluk-ı küllîsi dolayısıyla ilm-i tasavvuf noktasından bi’l’vücûh haiz-i ehemmiyet olduğu gibi eş-âr-ı Osmanîyye’nin tarih-i edvân noktasından dahi kıymetdârdır. Bazı terâcim-i ahvâl kitâblarımızda tarih-i vefatları Gülşen-i Tevhîd terkîbinin delâleti olan 843 (1439) olmak üzere mukayyed ise de dîvânındaki:

Târîh dahi yediyiiz yedi idi

Yûnus canı bu yolda kodu idi

beyitine nazaran 843 (1439)'den akdem olması lâzım geliyor, llahiyyât-ı ârîfâneleri sade ve ümmiyâne olmakla beraber gavâmız-ı ilm-i tasavvuf cihetiy­le pek çok mezâmin-ı dakikayı câmi olduğu kendisinden sonra gelen bi'l-cümle urefâ ve kâmilinin teslim kerdesidir:

Bir İlahîsinden:

Nazar ile, pazar ile götürü

Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü

 

Diğer:

Arif ana derler ki kân ola

Marifet âleminde ummân ola (s. 32)

Diğer:

Aşkın aldı beni benden, Mevlâm seni isterim seni

Ben yanarım dûnu günü, Mevlâm seni isterim seni

Âşıklara vuslat gerek, zâhidlere cennet gerek

Mecnûnlara Leylâ gerek, zâhidlere cennet gerek

Cennet cennet dedikleri, birkaç evle birkaç huri

İsteyene ver anlan, birkaç evle birkaç huri

Diğer:

Et ile deriye büründüm. Yûnus diye göründüm.

Bazı meşâhîrin medâfini hakkında olduğu gibi bu zatların nakliyyât-ı medfenleri hakkında dahi bir birine benzemez bir takım nakliyyât vardır ki mezkûreden bazıları ber vech-i atî dere edildi. Bursalı Lâmi Çelebi’ııin matbu Nefahâtü'l-Üns Tercemesi'nde Porsuk suyunun Sakarya nehrine karışdığı ma­halde olmak üzere mezkûr ve sahib-i tercemenin muamma-yı mutasavvıfâne kabilinden olan meşhûr (çıkdım erik dalma anda yedim üzümü, bustan ıssı kakıyub der ne yersin kozumu) beytiyle masdar olan manzumesinin Şeyh Niyazi-i Mısrî tarafından olunan şerh-i matbuuna Bursalı Şeyh İsmail Hakkı'nın yazdığı hâşiye-i gayrimatbuda: "Emre zahir budur Türkî’de elkâb-ı medhdendir etrâk arasında ağabey ve Rumîyân miyânında lala ve emsali gibi Şeyh Yûnus Emre Anadolu'da İsparta civarında Kiçiborlu (s. 33) nam kasaba kurbünde olan gadîr-i azimin cânib-i şarkîsinde olan puşt tarafından bir karyede nevş ü nemâ bulup mezarı dahi ol karyededir", ibaresiyle muharrerdir. Bursa'da Çelebi Sul­tan Mehmed ile Emîr Sultan arasındaki Şibli mahallesindeki tarîkat-ı Sa'diyye'den Abdürrezzak Dergâhı'nda her ikisi namına birer mezar mevcûd ol­duğu gibi Erzurum'a bir saat mesafede Tuzcu karyesinde de kezâlik her ikisi namına birer kabir ziyaret olunmakdadır.

Bunlardan başka Saruhan sancağının Kula ve Salihli kazaları arasında Emre namındaki yetmiş haneli bir karyede ahiren ziyaret ettiğim kârgîr bir türbede Tapduk Emre'nin evlâd ve ahfadıyla türbe derûnunda Âşık Yûnus'un türbe kapusunun eşiği önünde medfûn oldukla­rı manzûr-ı âcizi oldu. Mezar taşlarının hiç birinde yazı yokdur. Yalnız Âşık Yûnus'un seng-i mezarında ufak bir balta resmi mahkûkdur.

Emre kelimesi hakkındaki ifadâtdan Şeyh İsmail Hakkı'nın ibaresi ber vech-i bâlâ zikr edildi. Mirâtü'l-Kâinât ismindeki matbu tarihde dahi "Türkçe’de büyük biradere Emre derler" ibâresi mündericdir. Bazılarının kavline göre Emrullah muhaffefidir. Tapduk kelimesi de Erzurum ve havalisinde elifle yani Tapdak suretinde düz ve ârızasız (s. 34) makamda müstameldir. Tapdak yo! yani düz ve ânzasız yol demektir ki bu manaya göre Tapduk Emre'ye pakî-i vicdanlardan nâşî teikîb olunmak lâzım geliyor. Fakat tapmak yani ibadet etmek masdanndan tapmak yani âbid manasına hami edilmek daha münâsib gibidir ki Emre karyesindeki yaptığım tahkikat da bunu müeyyeddir.” (Bursalı Mehmed Tahir Bin Rifat,1994: 15,16,17)

Bursalı Mehmet Tahir’in 1907 yılında yazmış ve bizzat gelip görmüş olduğu şekliyle bu bilgiler de göstermektedir ki Tapduk Emre ve Yunus Emre’nin mezarlarının Kula Emre Köyünde olma ihtimali yükselmektedir.

 

 

[1] Bursalı Mehmet Tahir: “Aydın Vilâyetine Mensub Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli”,  Kesişyan Matbaası, ,İzmir 1324