Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

MİSAK-I MİLLİ SINIRLARI VE ÜNİTER DEVLET ANLAYIŞI

23 Ekim 2016 - 19:56

MİSAK-I MİLLİ SINIRLARI VE ÜNİTER DEVLET ANLAYIŞI


Türkiye’nin Irak ve Suriye'de kendi haritalarımızı, kendi programlarımızı izleme zamanı gelmektedir.

Lozan'dan bu yana kabuğuna çekilen bir dış politika izleyen Türkiye'nin böylesine bir kaotik ortamda gerekirse kendisini destekleyen bazı ülkeleri de yanına alarak kendi haritasını ortaya koyma zamanı gelmiştir! 
Türkiye’nin çantasındaki harita 12 Ocak 1920 Son Osmanlı Mebusan Meclisinin benimsediği Misak-ı Milli kararından bu yana aynıdır. Hatta Azerbaycan’la birlikte Kuzey İran toprakları için Azerbaycan haritası gündeme getirilmelidir.

Dikkat edilmesi gereken en tehlikeli gidişat şudur: Kurulma ihtimali yüksek olan bağımsız bir Kürt devletinin öncelikle federasyon şeklinde Türkiye'ye bağlanması ve Türkiye'nin bu yapıyı kendi kanatlarına alarak eyalet şeklinde koruma ve güçlendirme ihtimalidir! Ancak bu durumda Misak-ı Milli gerçekleşebilir gibi bir anlayışın kamuoyunda giderek ağırlık kazanması ve milletin bu Batı ve ABD projesi olarak gördüğümüz Türkiye projesine inandırılmasıdır!

Ancak bu durum ülke sınırlarının Misak-ı Milli gibi içimizde ukde olarak duran bir hayali gerçekleştirmek gibi dursa da gerçekte ülkenin üniter yapısını bozacak ve çok kısa bir dönem sonrası ülkeyi parçalama noktasına götürebilecek tehlikeyi de içinde barındırmaktadır!

Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde geliştirilen Türkiye’nin dış politika konsepti Suriye ve Irak’ta olası bir parçalanma, Türkmenlerin katliamı, Kürtlerin bağımsız devlet kurma, İran’ın desteklediği Şii güçlerinin Sünni Arap, Kürt ve Türkmenleri katletme girişimleri üzerine başta Türkmenler ve Peşmerge Kürt güçlerinin Türkiye’ye katılma talepleri ve Türkiye’yi Irak’a davet etmeleri durumunda Türkiye’nin Anayasal zemin başta olmak üzere pek çok konuda yeni bir yapılanmaya gitmesi zorunlu hale gelecektir.

Irak Türkmenleri bir an önce bağımsızlıklarını açıklayarak güvenlik için Türkiye’yi davet etmelidir!

Kerkük'te yaşayan katliam Türkiye’nin bölgede sorumluğunu arttırmaktadır.

Batı ve ABD’nin oluşturduğu terör örgütlerinin imlere hizmet ettikleri olduğu ortadadır. Türkiye’nin serinkanlı devlet politikasını elden bırakmayarak kendi program ve planları çerçevesinde Irak'a kara ve hava harekâtı düzenlemesinin fiili, hukuki ve kültürel alt yapısı oluşmaktadır.

Türkmenlere yapılan katliamı iyi okumak ve Kerkük başta olmak üzere Musul, Telafer... Türkmenlerine karşı olası bir katliam girişiminin Türkiye’nin sinir uçlarına dokunarak Türkiye'yi bölgeye plansız çekmek olduğu aşikârdır.

Türkiye’nin yakın zamanda başlatma ihtimali görülen karadan Irak harekâtı Suriye harekatı gibi olmak durumundadır...

Gerekirse bölgedeki Peşmerge güçleriyle birlikte yapılacak harekâta Arap unsurlar da dâhil edilmelidir.

Başta Kerkük olmak üzere Türklerin çoğunlukta olduğu ve tapu kayıtlarının Türkiye’nin elinde bulunduğu bölgelerde demografik yapının değişmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Türklerin Kerkük, Musul, Telafer… Gibi ezelden beri Türk yurdu olan bölgelerine Kürt ve diğer unsurların bölgede nüfus dengelerini değiştirmesinin önüne geçilmelidir.

Bize göre Kerkük başta olmak üzere DEAŞ-İŞİD gibi terör örgütlerine verilen en önemli görev nüfus dengelerini değiştirmek, İran nüfuzunu bölgede hâkim kılmak ve Türkiye ile bölgenin kültürel bağlarını yok etmektir! Bu durumda Türkiye’nin aktif dış politika kanallarını harekete geçirmesi ve oluşabilecek olumsuz sonuçları şimdiden bertaraf etme görev ve sorumluluğu vardır.

Bazı çevreler ne kadar karşı çıksa da Türkiye’yi bekleyen kısa, orta ve uzun vadede önemli görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Türkiye’nin bölgede yaşanan dramı kısa vadede sona erdirme gibi bir sihirli değneği olmasa da orta vadede bölgede daha etkin ve hatta kalıcı; tarihi coğrafyasıyla barışık birleşik bir ülke olarak yaşayacağından kimsenin şüphesi olmasın! Yeter ki millet olarak buna inanalım ve hazır olalım!

[email protected]

23 Ekim 2016