Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

MANİSA VE CİVARINDAKİ SARUHAN DERVİŞLERİ

04 Eylül 2018 - 14:15

 

MANİSA VE CİVARINDAKİ SARUHAN DERVİŞLERİ

Batı Anadolu’da Türklerin yerleşmesi Horasan Erenleri diye bilinen Türk Dervişleri sayesinde mümkün olmuştur.

Batı Anadolu’da; Manisa ve civarında Saruhan Beyliğinin hâkimiyet alanlarında görülen onlarca tekke, zaviye, yatır; baba, dede, şeyh, pir, abdal adlarıyla yaşamaya devam etmektedir.

Manisa’da derviş ve yatırlar hakkında farklı kaynaklardan edindiğimiz bilgileri yayınlamaya devam ediyoruz.

Saruhan Beyliği 25 Ekim 1313 tarihinden itibaren Manisa’yı fethederek civarını Türkleştirmiş ve bölgede Türk-İslam kültürünü kalıcı hale getirerek yaymıştır.

Saruhan Beyliği öncesi Horasan Erenlerinin Batı Anadolu’da tekke ve zaviyeler kurduklarını biliyoruz. 

Batı Anadolu’nun pek çok yerinde bulunan abdal, derviş, şeyh, pir, dede, sultan gibi türbe ve yatırlar dikkat çekicidir. Konuyla ilgili Prof. Dr. Halil İnacık’ın değerlendirmeleri önemlidir.

“Saruhan Dervişleri”

“İlk döneme ait tahrir defterlerinde dağda kırda boş toprakları şenletip zaviye kuran, sonra bunu vakıf olarak sultanlara onaylatan Kalanderi Babai dervişlere ait birçok kayıt bulmaktayız. Defter kayıtlarından ilginç bir misal şudur: 

Saruhan’da dağ eteğinde Şuca Abdal, Sinan, İsmail, Mustafa, Ali, Kaygusuz ve başka dervişlerle birlikte sipahiden bir yer tapulamışlar, “taşın ağacın arıdıp yurd edinip ihya etmişler, zaviye kurmuşlar ve sultandan şenlettikleri yer için vakıf beratı almışlar”. 

Yer açıp zaviye kuran ve vakfa bağlayan bu dervişleri, Ö.L. Barkan, yerleşim yerleri yaratan “kolonizatör” dervişler saymaktadır. Sultanlar bu vakıfları daima, “ayende ve revendeye” (gelip geçen yolculara) hizmet koşuluyla verirler. Osman Gazi, Mudurnu seferinde Beştaş zaviye şeyhinden yol hakkından bilgi almıştır. 

Derviş bir zaviye kurar, etrafındaki öbür dervişlerle toprağı işler, tarla açar, bahçe yapar, geliriyle kendileri geçinir ve yolculara üç gün kalmaları koşuluyla, barınma ve yeme içme sağlarlar. Fütüvvet kurallarını izleyen ahi zaviyeleri, bu gibi zaviyelerin başında gelir. Misafirlik geleneği, yalnız ahi zaviyeleri için değil, gelip geçen yolculara hizmet etme koşuluyla sultandan berat almış tüm zaviyeler için değişmez bir kuraldır. Toprağı işlemede, hasat ve harcamada zaviye mensupları her şeyi ortaklaşa (iştirak üzere) yaparlar, komünal bir hayat yaşarlar. Herkes çalışmak zorundadır (Bayramiyye’de bu nokta özellikle belirtilir). Fütüvvet, yani centilmenlik ve kardeşlik disiplini içinde ortaklaşa çalışma, yolcu ve fakirlere hizmet, dini bir hayır işi sayılmaktadır ve bu nedenle vakfa bağlanmaktadır. Zaviye etrafında zamanla nüfus yerleşmekte, köyler meydana çıkmaktadır. 

Anadolu ve Rumeli toponimisi, pek çok köyün menşeinde bu biçimde derviş zaviyeleriyle ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Sultanların bu gibi yerleşmelere vakıf statüsü vermeleri, vergilerden affetmesi, Anadolu ve Rumeli’de Türk yerleşme-kolonizasyon sürecini kolaylaştıran başlıca bir yöntem olarak önemlidir.”[1] 

 

 

[1] İnancık, Halil, Seçme Eserleri-2 Devlet-i Aliyye- Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I,  59. Baskı, İstanbul 2017, s. 23-24