Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

EROL GÜNGÖR VE TÜRKİYE'NİN YOL HARİTASI: I

23 Kasım 2018 - 21:52 - Güncelleme: 24 Nisan 2021 - 12:30

EROL GÜNGÖR VE TÜRKİYE’NİN YOL HARİTASI: I

NACİ YENGİN

[email protected]

Bizim kuşakta büyüdüyseniz ya vatan ehli olacaktınız ya da gâvur! Ortası yoktu hayatta kalmanın.

Bizim kuşağın kendine göre kalın, koyu çizgilerle belirlenmiş sınırları vardı. Sınırlar geniş, sınırlar Misak-ı Milli ile başlayan yüce Türkistan’a ulaşan sınırlardı.

Bizim kuşağın üzerinden 12 Eylül’ün tank sesleri, paletleri geçti. Geçmişti geçmesine de bir türlü tanklara emir veren zinde güçlerin kimler olduğu kestirilemiyordu! Kestirilse bile yargılanmalarının mümkün olamayacağına yemin edebilirdi. İnanması mümkün değildi beynelmilel gücün 12 Eylül 1980 darbesinin arkasında olduğuna.

Bizim kuşak darbe üstüne darbe yiyen ve binlerce şehidini sokaklara, mahalle arkadaşlarına kurban veren bir kuşaktı! İşte böyle bir ortamda üniversite gençliğinin imdadına yetişen, onları yüreklerinden ve düşlerinden tutan, karanlık kuyulardan kurtaran insanlar ne kutsal ve ne ulvi görev üstlenmişlerdir yaşamayan bilemez.

Bizim kuşağın birçok sıkıntısı vardı belki ama daha sonraki kuşaklardan şanslı oldukları da bir gerçekti.

Kitap okunan bir dönemin, belki de son temsilcileriydi bizim kuşağın bıçkın delikanlıları.

Şimdilerde birçok insanın sosyal medya cümleleriyle yetindiği bir kültür ortamına göre çok daha fazla üreten, sorgulayan ve yaşayan bir kuşağın son temsilcileriydi bizim kuşak.

İstanbul Üniversitesi, Beyazıt, Laleli, Vezneciler, Yeniçeriler Caddesi, Sultanahmet, Ayasofya, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Küçük Ayasofya… Şahitti bizim kuşağın adımlarına.

Nerede bir etkinlik olsa soluğu orada alırdık. Erenler, Türk Edebiyatı, Yesevi Vakfı, Kubbealtı, Aydınlar Ocağı, Kitap Fuarları, Beyazıt Kitapçılar Çarşısı… ocaklar, çaylar ve çaylar … Adımlarımızı özler uzun zamandır uğramıyoruz diye!

Şurası bir gerçektir ki üniversite yıllarında duvarlar arasında alınan eğitimden ziyade insanı geleceğe hazırlayan ortamlar ve kültürel çevresidir.

İlk kitap fuarı deneyimim Tepebaşında düzenlenen kitap fuarıdır. Burada aldığım kitaplar arasında Cemil Meriç’in “Bu Ülke”, İhsan Süreyya Sırma’nın “Sömürü Ajanı İngiliz Misyonerleri”, İdris Küçükömer’in “ Düzenin Yabancılaşması” ve Erol Güngör’ün “Dünden Bugüne Tarih Kültür ve Milliyetçilik” kitapları vardır.

Erol Güngör ve İdris Küçükömer’i dünya gözüyle görme ve şahsen tanıma imkânım olmadı. Ancak Cemil Meriç gibi bizce Türkiye’nin en önemli entelektüelini tanımış olmak bizim için önemli bir ayrıcalıktır diye düşünürüm. Cemil Meriç’in sohbetine gitme şansı yakaladıysanız bulunmaz bir hazinenin ortasında ne yapacağınızı bilememek gibi garip bir şaşkınlık yaşayabilirsiniz.

Erol Güngör’ü tanıyamadım belki ancak çok kıymetli eşleri Şeyma Güngör Hanımefendiden dersler alarak Erol Güngör’ün ruh ve gönül dünyasını az da olsa keşfetme imkânımım oldu.

Erol Güngör’e ait ikinci kitabım Serdar Erkan’ın hediye ettiği “Türk Kültürü ve Milliyetçilik” oldu.

Konuya gelecek yazıda devam edelim.