Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ENGELLİLERİMİZ

29 Ekim 2018 - 17:31

Saçlarını kestirmek engelliye teselli olur mu?

Bir engelli düşünün, saçları kesilmek zorunda!

Ancak çocuklar için, saçları kesilmek zorunda olan bir engelli için saç demek her şey demek!

Bir de bir ilin emniyet müdürlüğünün o çocuk için seferber olduğunu düşünün. Çocuğun saçlarının kesilmesini ikna etmek polis olmak, bordo bereli olmak için saçların kesilmesi gerektiğini ikna etmek için çırpınan emniyet müdürlüğü!

Bir başka engelli düşünün, hastane koridorları ilgisizliğin çığlıklarıyla çınlamakta!

Engellilere pozitif ayrımcılık yapmak gerektiğine dair tüzüklerinde yazmasına, sağlık bakanlığının talimatlarının bu konuda ne kadar katı olmasına rağmen engellileri görmezlikten gelen, yok sayan ve saatlerce tekerlekli sandalyelerde, nöbet geçirme seanslarında, şizofreni nöbetlerinde yalnız bırakan, koridorlarda engellilere dönüp yan gözle bile olsun bakmayan; görmezlikten gelen!

Verdiğim iki örnek maalesef aynı ülkede yaşanıyor. Birinci örnek emniyet müdürlüğünün takdir ve teşekkürü hak eden güzel davranışı ikinci örnek ise bize çok da yabancı olmayan bir devlet hastanesinde aynı gün yaşanan örnekler!

Ee, ne var bunda. Her gün karşılaşılan durumlar dediğinizi duyar gibiyim. Ancak her iki olayda da etkili olan insan unsurudur. Olumlu örneği sergileyen bir emniyet müdürlüğü yetkilileri “İnsanı yücelt ki devlet yaşasın!” düsturunun bilincinde ve “İnsana hizmeti Hakk’a hizmet” olarak gören anlayışı içlerine sindirmiş ve bu inançla yaşayan insanlardır.

Olumsuz örneği sergileyen ve her geçen gün neredeyse normal bir şeymiş gibi algılanmaya başlanan bazı hastanelerdeki tutum ve davranışlar,  yöneticisinden doktoruna, hemşire ve hastabakıcısına varıncaya kadar varan olumsuz örnekler için ne diyemeyeceğimizi bilemeyiz!

Osmanlı Devletinin manevi kurucusu sayılan Şeyh Edebali’nin damadı Osman Gazi’ye en önemli tavsiyelerinden birisidir: 

“Ey oğul! Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın!”

İnsanların mutlu olmadığı, rahat yaşayamadığı ortamlarda durmak istememeleri normal bir davranıştır. Ancak söz konusu olan engelli bir bireyse bu düşünce yalnız engelli bireyi değil onun ailesini, çevresini, tüm engellileri hatta engellilerine sahip çıkamayan tüm ülkeyi ilgilendirir. 

2011 TÜİK verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 5 milyon engelli var. Yani Türkiye nüfusunun yüzde 6,6'sını engelliler oluşturuyor. Bunun yüzde 42,8’i erkek, yüzde 57,2’si kadın.

Resmi rakamlara göre verilen tabloya baktığımızda engel oranlarına göre bir ayrım yapılmadığı dikkate alınırsa engellilerin erişilebilirlik sorunu yine 2011 TUİK rakamlarına göre şöyle: 

Yol ve yaya, kaldırımlar: %66.9

Konutlarda: %663

Alışveriş mekanlarında: %59.5

Kamu Binalarında: %58.4

Verdiğim rakamların büyüklüğü karşısında Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki(mutlu et ki) devlet yaşasın.” Sözünü tekrar hatırlarsak engelliler ve onların çevresinden oluşan yaklaşık 20 milyon vatandaşın mutlu olması için çok fazla çaba harcamaya gerek yok. 

Engellileri ve onların ailelerini mutlu etmek için güler yüz, ilgi kanunlarla belirlenmiş sosyal haklarını onlardan mahrum bırakmamak! Evet, hepsi bu! Bunun için resmi ve özel sektörde çalışanların ciddi bir eğitimden geçmesi gerekiyor. İnsan ruhundan anlayan, insana nasıl değer verilmesi gerektiğinin öğretildiği bir eğitimden geçmesi gerekiyor. 

Aksi halde engellilerin saçlarını kesmek mümkün olmayacak!

Aksi halde hastane koridorları her daim engellilerin ilgisizlik çığlıklarıyla inlemeye devam edecek!