Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

KUR’AN KURSLARI

24 Temmuz 2014 - 12:49

KUR’AN KURSLARI

 

Metropollerde yaşayan çocuklar çocukluklarını yaşayamazlar. Oyun alanları yok ya da yetersizdir. Eğlenebilecekleri mekanlar büyükler için düşünülmüştür çoğunlukla.

Şehirde yaşayan çocuklar için yaz ayları kriz aylarıdır! Yaz geldi mi aile ile çocuklar arasında bir sürtüşme  başlar. Aile çocuğunu en çok bu ayda görebilmekte ve onunla daha fazla ilgilenmek durumunda kalmaktadır. Bu durum birçok ailede sorunun ana kaynağıdır.

Enerji deposu çocuk ve gençlerin bir şekilde enerjilerini  atacakları mekanların başta büyü şehirler olam üzere mutlaka arttırılması gerekir. Bu mekanlar çoğu zaman spor tesisleri şeklinde düşünülmektedir. Bunda haklılık payı çoktur. Ancak bunun yanı sıra uzun yaz tatilinde çocuk ve genç beyinlerin zararlı alışkanlık, ortam ve etkileşimlerden uzak tutulması da büyük şehirlerde yaşayan ailelerin yaşadığı krizin başlıca nedenidir! Yaz sıcağında evde kalmak ve zaman geçirmek çocuk ve genç birey için adeta bir işkence haline dönüşmektedir. Aileler çocuk ve gençleri eve bağlayabilmek için ya oyun konsollarına ya da internetin(onlar için daha tehlikeli olacağını hesaba katmadan) insafına bırakmaktadırlar!

Çözüm yolu bulmak ve 17 milyona varan devasa genç beyni yaz aylarında bir şekilde  hem topluma kazandırmak hem de zararlı alışanlık edinmelerini önleyerek geleceğe yönlendirecek çalışmalar yapmak gerekir. Bu konuda devlet ve sivil toplum kuruluşlarının çok değişik çalışmalarının olduğu doğrudur. Yüzme, gezi, doğa sporları, izcilik kampları bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak bunların dışında gerek ailelerin talepleri gerekse gençleri her türlü zararlı alışkanlıklardan kurtarabilmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde başlatılan son  yıllarda birçok sivil toplum kuruluşunun da gönüllü olarak üstlendiği Kur’an kursları bulunmaktadır.

Devletin kontrolü altında açılan Kur’an kurslarına milyonlarca çocuk ve genç yaz boyunca devam etmekte camilerde, yurtlarda ya da belli merkezlerde Kur’an ve dini bilgilerini attırma yoluna gitmektedirler.

Diyanet İşlerinin bu konuda daha titiz davranması ve gerek camilerde verilen hizmet gerekse sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını devlet adına denetleme görevini Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli bir şekilde yürütmesi elzem görünmektedir!

Denetimsiz eğitim eğitim değildir! Bunun adı Kur’an hizmeti olsa da denetim şarttır.

İki yıldır takip etmeye çalıştığım yaz aylarında cami ve sivil toplum kuruluşlarınca verilen Kur’an kursu öğretiminde dikkatlerden kaçmayan bazı hususları sizlerle paylaşmak isterim.

Öncelikle Diyanete bağlı camilerdeki kurslarda bir başıboşluk göze çarpıyor Mahalle camilerinde onlarca çocuk bir görevlinin kontrolüne, çabasına bırakılıyor ki bunun mümkün olmadığı ortadadır. Biz diyoruz ki kurslar ya camilerden kaldırılıp ilk ve orta dereceli okullara alınsın-ki camilerde devam etmesi taraftarız- ya da cami görevli sayısı yaz aylarında arttırılsın. Hatta Diyanet İşlerinin kontrolünde camilere gelen çocuklara belli günlerde başka sportif eğlence- yüzme imkanları da sağlanarak nesillerin cami ve inançla olan bağları güçlendirilsin.

Bazı sivil toplum kuruluşları karşılıksız ya da cüz’i ücretlerle yaz aylarında Kur’an kursu ve manevi eğitim hizmeti vererek cemiyete faydalı olmaya çalışıyorlar. Türkiyenin sınırlarını aşan bu uygulama takdire şayan bir hizmettir. Alkışlamak gerekir.

Ancak bazı durumlar da vardır ki sivil toplum kuruluşları çoğu zaman denetimsiz hizmet veriyor görüntüsündedirler. Devlet denetiminin olmaması gerçek laikliğin uygulanmaya çalışıldığının bir göstegesi olsa da bunun yol açtığı bazı olumsuz tabolalarla da karşılaşma olasılığı göz ardı edilmemelidir!

STK’lar tarafından Sabah 10.00’dan öğleden onra 15.30’a kadar devam eden dini öğretimin müfredatı velilere tarafından bilinmemektedir. Her ne kadar veliler tanıdık eş dost tavsiyesiyle bu tür STK’lara çocuklarını gönderseler de öğretimin içeriği konusunda bilgi sahibi olmaları en doğal haklarıdır. İkinci husus bazı kurslar daha çok Mısır, İran ya da Türk kültürü, tarihine uygun olmayacak şekilde bir yapılanma içerisinde olabilmektedirler. Örneğin: Çocukların sınıflarına “Hasan el-Benna”, “Seyyid Kutup”, “Zenyep Gazzali”...isimleri verilebilmektedir. Bunda büyütülecek bir durum görülmeyebilir. Ancak çocuklara 80’li yıllarda Türkiye’de yaygın olan İran ve Mısır eksenli marşlar ezberletilebilmektedir. Bunun denetime tabi tutulması kadar gerekli bir durum olamaz. Gerek Milli Eğitim gerekse Diyanet İşlerinin okullarda gerçekleştirilen ve çoğunluğunun iyi niyetli olduğundan şüphemizin bulunmadığı sözkonusu kurslara denetimi elzemdir.

Bu tür kurslarda uzun süre öğretim alan çocuk ve gençlerin önümüzdeki dönemde neler düşünebileceğini, neler yapabileceğini kestirmek zor değildir!

www.tarihistan.org