Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

TEKNOLOJİ EĞİTİMDE Mİ?

19 Ekim 2014 - 19:36

TEKNOLOJİ EĞİTİMDE Mİ?

Eğitilmiş bireyden beklenen; kendini ifade etme ve hayatta gerekli olan bilgi ve beceri donanımını kazanması, noktasında daha çok yol almamız gerçeğidir. Hatta bu noktada hayli başarısız bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz hakikatini gizleyemeyen bir başarı grafiğinin yanıltıcılığının da göz ardı edilmemesi lüzumu da var.

’’Bugün bilgi teknolojilerinin baş döndürücü gelişme hızına yetişme heyecanıyla öncelik araçlara veriliyor.’’ Tespitine katılmamak mümkün değil. Hala sayısal kalabalığı giderilmemiş sınıflarda ders yapmak durumundaki eğitimcinin fırsat eşitliği noktasındaki çabalarından sonuç alması mümkün olmazken teknolojiyi katma değere dönüştürmesi daha da zor olsa gerektir.

Eğitim materyallerine yapılan yatırımlar tabiki hız kesmemeli. Amma evveli olmadan, eğitimi gerçekleştirmeden biz yaptık oldu, olacak, düşüncesinin ardından gidilerek beklenen sonucu doğurmayacağı da görünen bir gerçek olarak okullarımızda izleniyor. Kalkınmanın temelinde teknolojinin gücünü inkâr etmek ne mümkün? Teknolojinin bireyin eğitimine sağladığı desteğin ise görülmemesi mümkünatsız?  Kalkınma ve eğitim arasında da sıkı bir bağın olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Ancak bu tespitlerin bütün genellemelerde olduğu gibi tamamen doğrulanması da pek olur bir durum olarak görünmemektedir.

Anadili öğretmekte zorlanan, yabancı dil öğretmekte başarısızlık kümesinden bir türlü üst lige çıkamayan eğitim sistemi ve eğitimciler ordusunun, yeterince yetiştirilmediği kaygıları üzerlerinden atılmadan, yeni bir yetersizlik macerasına sürüklenmesi ne eğitime ne de eğitimciye değer olarak dönme ihtimalini bünyesinde taşımıyor fikrini güçlendiriyor.

Kayıt parası adı altında süregelen garip ama gerçek uygulamayı, hala sonlandıramamış bir eğitim camiasının, büyük meblağların altında ezilmesini engelleyecek ne tedbirler hayata geçirilmiştir de refahın belirtisi teknoloji diğerlerinin önüne geçirilmiştir. Hala okullar açıldıktan sonra tadilat ve tamirat işleri bitmeyen, matkap seslerinin eşlik ettiği bir derslikte ders yapmak zorunda kalan eğitimcinin, alt yapısı olmayan teknolojinin desteğiyle eğitimi ayağa kaldırma beklentisi ham hayalden öte gitmemektedir.

Tarih şuuru diye adlandırdığımız kalıp ifadenin yanından geçemediğimiz gibi takvim diye adlandırılmakta olan tarih çizelgesini de uygulamakta, hem taşrada hem de merkez teşkilatta çok başarılı olduğumuz söylenemez. Teknolojinin verdiği nimetleri bu alanda dahi tam anlamda kullanamıyoruz, tecrübesini yapmadan doğrudan eğitime uyarlama aceleciliğini gösteriyoruz.

Süreklilik, devamlılık noktasında sınıfta kalmış bir topluluk görüntüsünü üzerimizden atmamak için yeni örnekler oluşturuyoruz. Fikirlerimizin devamlılığı olmadığı gibi kurumlarımızı da süreklilik sahibi olmaktan men ediyoruz. Okullar açıldıktan sonra yönetmelik yayınlamak moda haline geldi. Bir defaya mahsus ifadesi artık arkası gelecek anlamını kazandı. Yönetim gücüne sahip olanların gücü kullanma sürekliliği dahi tadil edildi. Ve Hafızayı güçlendirmek yerine neredeyse tamamen silme noktasında bir değişim gerçekleştirildi. Böylece yenilenme denilen olguyu zayıflatacak bir yol tutturuldu.

Eğitim sistemimiz teknolojik dayatmalar, büyük okullar, işlevsiz mekânlarla çözülecek problemlerin sahibi değil. Bu noktada eskiden uygulanan ‘bir müdür bir mühür’ prensibinin yerine ikame edilen ‘bizim müdür bizim mühür’ olgusu da çözüme çok katkı yapacakmış gibi gözükmemektedir.

Atamasını zamanında yapamayan, büyük paralarla okutulanın yanında harçlığı olmayan öğrencinin olduğu, eğitime destek materyallerine yasaklamanın sürdüğü – oysa düzenleme yapılmalı- eğitim camiamız.  Ünü sınırlarımızı aşan kurumlara inat her değerlendirmede sıfır çeken okulların varlığı ve en önemlisi plansızlığın, takvimsizliğin kol gezdiği, kısa vadeli, günübirlik planlarla, hayata tutunmaya çalışan eğitim camiamız.  Bir emirle çözülemeyecek kadar sorunlara sahiptir.

Teknolojiyi kullanmaya sonuna kadar evet, ama kervan yolda dizilir mantığına hayır. Başarı için kullandığımız araç değil, yaklaşımlarımız daha tesirlidir. Yaşadığımız değişimleri, eğitime uyarlamak ve geliştirmek asli görevlerimizden biri olmalı. Eğitimin toplumu olumlu yönde dönüştürmesi için evvela eğitimcileri sonra eğitilenleri ahlaki değerler ile donatmalıyız.

Çıkarları için bütün değerleri ayaklar altına alanlar, bir gün ayaklar altında kalmaya mahkûm olurlar. Teknoloji madde ise manada değerler toplamıdır. Manasız teknoloji, manasızdır. Manaya ulaşmak dileğiyle…

20.10.2014 Muammer AZMAK