Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

BİZİM KÖY

15 Aralık 2013 - 19:28

BİZİM KÖY

Başlığa bakıp da bir yanılgıya düşmeyin. Bizim köy dediğimiz eskidendi. Artık köyümüz şehrin sınırları içinde ama yaşantısı, yapıp-etmeleri ise şehrin içinde olmaması gereken bir şekildedir. Biz şehre dâhil olunca şehirliler gibi yaşamayı murat ederken bir de ne görelim eski köy eski adet yaşamaya mecbur edilmişiz. Nizam gayri muntazam.

Köyümüzde eskiden beridir elimiz erdiğinde aklımız kestiğinde hafriyat çalışması, çevre düzenlemesi, konutların eksiğini giderme maksadıyla küçük inşaat etkinliklerini kimseye sormadan, kimseye danışmadan gerçekleştirirdik. Yasaklama yapmazdık, çevresinde bir tedbir almaya da gerek duymazdık. Kimsede sen ne yapıyorsun bu böyle olmaz, tehlikelidir filan demezdi. Diyenlere de kimse kulak asmazdı.

Hatta bazen o kadar ileri giderdik ki elektriği ve suyu ve dahi olsaydı doğal gazı da atadan gördüğümüz usullere sıkı sıkı bağlı bir halde bazen uzatır, bazen kısaltır, kafamıza göre bağlar, kafamıza göre çözer, öylece takılırdık. Az kullandın çok kullandın diyen olmadığı gibi az yaktın çok yaktın diyende olmazdı. Hatta bazı vakitler inat olsun diye yakmazdık, Müslümanlar ne eziyet çekiyor diye hava da atardık, zahmetsiz rahmet olmaz deyip peşine ilave ederdik.

Oysa biz bütün bunlardan sıkıldık şehre geldik. Gelmez olaydık demedik amma lakin bazıları ne işiniz var burada dercesine bizi tekrar köye göndermeye ceht etti. Bundan, Allah var çok şikâyetçi değiliz. Hatta eski coşkun, paylaşımcı ve yardımlaşma duygularımız kabardı şehirdekileri bile kıskandıracak bir samimiyet ve muhabbet havası içine giriverdik. Bu havanın esmesinde köyün muhtarının hayli fazla katkısı olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Muhtarımız sağ olsun kendisinden beklenen ve beklenmeyen bütün fedakârlığı bihakkın yerine getirmeyi ihmal etmediği gibi, iki de bir isteğiniz olunca haberim olsun, elimden geleni hemen olmasa da fırsat bulunca yapayım, demeyi de ihmal etmiyor.

Köyümüzün ahvalinden soracak olursanız eğer; Öğlen molalarını ve özel günleri görenler, günün ilk dersine başlamadan çay keyfini yaşayanlar ‘Ay düşman başına’ demeyi de ihmal etmiyor. Her teneffüs hem nefes alıyorlar hem de atış serbest kavlinden eteklerindeki taşları etrafa döküveriyorlar. Hatta bundan iyisi Şam’da kayısı diyerek neşelerine neşe katıyorlar. Köyümüzün eskileri bu durumdan hoşnut olmasa gerek hemen bir fitne rüzgârı estirerek mutluluk dalgalarını yok etmek niyetiyle dalga kıran inşaatına kalkışıvermişler. Allah işlerini güçlerini rast getirsin demekten kendimizi de alamıyoruz.

Köyümüzde bir seçim yatırımı aldı başını gidiyor. Ahalinin bir kısmı nüfuz kaydının köyde olduğunu ispat etmek için hayli ter döküyor. Bir kısmının şimdiden defteri dürülüp bir kenara konmuşa benziyor. Bir kısmı ise neredeyse mezar taşlarından umut bekliyor. Ayağa kalkıp lehimize şahitlik etsinler ‘ onlarda bu köyde yaşıyorlardı’ diye bekleşip duruyorlar. Hatta köyün eski muhtarı iktidar rüzgârına kendisini o kadar kaptırmış ki her yerin yöneticisi olduğu hastalığına tutulmuş. Üzücü olan durum ise ihtiyar heyetinden bazı zevat da bu esen yel ile sağa sola savrulmuş. Farkında olmadan ‘Ne fark eder orası da bizim burasıda’ diyerek çalımlı bir halde ortalıkta dolaşmaya devam ediyorlar.

Nereden çıktı bu yatırım diyecek olursanız bizde size cevaben sevgi kelebeği olan ve ayrılıkta rahmet arayan memur kardeşlerimizin marifetidir demek zorunda kalacağız. Oturdukları yerden kahve falına bakarcasına papatya falına bakıp -ne hikmetse fedakârlık şıkkını hep başkalarına çıkarmak becerisine sahipler- Bize çamurlu köy yollarını, buzdolabından farksız odaları, başkalarının elektriğini, suyunu ve olmayan doğal gazını lütfettiler. Olsun, titre titre çök, motifli çok oyun gördüğümüzden onların zulüm zannettiklerini biz gülüm desenli halı eyleyip keyfini çıkarmaya devam ediyoruz.

Eski muhtarımıza ve etrafında pervane olan ihtiyar heyetimize düştükleri yalnızlık ikliminden çıkmak için acele etmemeleri konusunda sitayişle tavsiyede bulunuyoruz. Her hazan mevsiminde yalnızca yapraklar dökülmediği gibi her bahar mevsiminde de yalnızca otlar bitmemektedir. Hatta her fasılada hem aynadaki akislerine hem de ahaliden medet umdukları bazılarına ‘ ne yaptık biz’ kıymetli lafzını ‘et tekraru Ahsen velev kane yüz seksen’ kavlince tekrar tekrar söyleyerek dertlerini hafifletme yoluna gitmelerini de sürdürmelerini hararetle salık veririz.

Umulur ki köy sakinlerinin başına sardıkları ve arkalarından çevirdikleri polimler ve dahi küçümsemeler yüzünden iç işlerinde ve dış işlerinde meydana gelecek muhtemel kaza ve belaların def edilmesine kadir olurlar. Umulur ki dede hakkı mirasında olduğu gibi büyük bir parçanın sahibi olmalarına vesile olur, yetim hakkını yeme cüretini göstererek. Umulur ki yetim bıraktığı varsayılan devlet babanın epeydir aşk etmediği sillesini sağlı sollu yemezler… 09.12.2013 Muammer AZMAK