Muammer AZMAK

Muammer AZMAK

[email protected]

BAYRAM

03 Ağustos 2019 - 00:55 - Güncelleme: 03 Ağustos 2019 - 07:36

BAYRAM

Yeryüzü coğrafyasının hangi tarafına yönünüzü dönseniz sizi bekleyen hakkaniyetsizliğin öldürücü okları olmaktadır. Şeytana pabucunu ters giydirecek kadar akla hayale gelmeyecek entrikalarla insanın insana zulmü almış başını gidiyor, her istediği bölgede bizlere sırıtarak selam vermeye devam ediyor.

Dünyamız, sahiplenmesinin hakikatle bağı gittikçe zayıflamaktadır. Özellikle yakın çevremizden öteye yol bulmaya çalıştığımızda güvenli bir coğrafyanın yürünebilmesi için binlerce kilometre uzakları çıkış noktası yapmamız gerekmektedir. Yakın komşularımız iç dünyalarında, her türden ilkelliğin boy gösterdiği birer arena konumuna getirilmiş ve bu kanlı çamurun üzerimize sıçratılması çabaları olanca gücü ile bizlere yüklenmektedir.

İnsanlık adını verdiğimiz medeniyet, insanlık dışı muamele ve insaf ötesi işlemlerle her türden savaşın gösterisini, küçük- büyük demeden her dem, her mekan, her vakitte sergilemekten, gizli bir keyif alarak eylemlerini sürdürmektedir. İnsanlığın büyükçe bir çoğunluğunun hayvan kadar kıymet görmediği bir zeminde, sevinç ve coşkuyu duymak, kutlamalar yapmak, sarmaşmak, sevgi tezahürleri ortaya koymak, nasıl mümkün olacaktır bilemiyorum?

Yetim ve öksüz kalmışların kalplerine girmek, kırgınlıkları unutmak, yaşlıları ve hastaları ziyaret ederek umut aşılamak, düşkünlerin ihtiyaçlarını karşılamak, gönülden yaralıların yaralarına merhem olmak, aç olanı doyurmak, açıkta olanı barındırmak, çıplak olanı donatmak, nev’inden olması gereken her işi bir kenara itmek zorunda kalmışız. Hayvan boğazlamak, et dağıtmak, dar çevrede çember çevirmek sureti ile bayram kutladığımızı var saymaktayız.

Kaçmak, var olan sıkıntıları yok saymak, peşinden koşsak bile yetişemediğimiz bir sürate ulaştı. Tatil beldelerinin cazibesine kapılmak örfümüz oldu, yetmedi, teknolojinin kazandırdığı hızlı araçlar kölelik ve yalnızlaşma illetini başımıza musallat eyledi- biz masumuz- işleri ihale ederek elde ettiğimiz çalışan köle elde etme sevdamız, toplumsal istiklalimizi elimizden alan sosyolojik bir silaha dönüştürüldü ve biz bu acıların ıstırabını yok sayarak bayram beklemekteyiz.

Sene içinde ve senelerin takip edişlerinde, zihnen ve bedenen olduğu kadar atalet yüzünden de yorgun düşen insanın, duygularının örselenmediğini söylemek mümkün değildir. Dost ve yakınlara sığınmak, dertleşmek, ihmalkar olunan zamanları telafi etmek ve benzeri davranışlar bir yenilenmeyi, bir bakım ve onarımı beraberinde getirecektir. Bir nefes almak, dinlenmek, eğlenmek, alışılagelmiş olanın dışına çıkmak, mekanizmaların tamamen gözden geçirilmesi demektir, lakin normal durum dediğimiz hal var ise, ya yok ise, yıkıntı daha da derinleşerek insanı insanlıktan çıkarmaya dönüşen bir hal alacaktır.

Gelişen teknolojiye rağmen insan kalmak mümkün olabilecek mi? Gelişen teknolojik nimetlere rağmen insani sıcak davranışları, el öpmeleri, sıkıca sarılmaları, hal hatır sormaları, izzet ve ikramda bulunmayı, dost ve yakınlara kavuşmanın heyecanını duymayı, hediyeleşmeyi, diğerlerini muhafaza etmeyi, kayıp etmemeyi becerebilecek miyiz? Şimdiden olumlama yapmak pek mümkün görünmemektedir.

Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı zamandan beri neşede ve kederde birlik içerisinde bulunduğunun en belirgin adlandırmalarından biri olan yuğ ve şölen törenleridir. Daha sonraları taziye ve bayram adı ile birlik ve beraberliğin göstergesi olarak devam etmesi, ne kadar anlamlı ise; her şeye rağmen birlik ve beraberliğin nişanesi bayramların, bayram hüviyetine uygun kutlanması, aynı zamanda etrafımızda şer halkalarının sıkıştırmalarından kurtulmanın ve boğmaya çalışma çabalarının kırıp parçalanmasının da bir başlatıcısı hareket olacağı kesinlikle hatırdan uzak tutulmamalıdır.

Sağlıklı, esenlik dolu bir bayram dileğimiz, birlik ve beraberlik dolu günler emelimiz olsun…

29.07.2019 Muammer AZMAK