Mehmet Tayfun MOĞOL

Mehmet Tayfun MOĞOL

[email protected]

KARA AFRİKA

16 Ekim 2019 - 10:29

KARA  AFRİKA                                

15.10.2019                                                                                                             

Ruanda ilgisi olmayan bir çok kişinin bilmediği; Orta Afrikada fakir bir ülke.6 Nisan 1994’te başlayan 100 gün süren katliamlarda Yaklaşık 1 milyon kişi öldü.Yaralananların, tecavüz edilen kadınların,ölen,sakat kalan çocukların,dağılan ailelerin,göç etmek zorunda kalan milyonlarca insanın acısı ile Afrikanın sessiz savanalarından yükselen çığlıkları hiç kimse tarafından duyulmadı.Emperyal düzenin aktörleri sömürülecek zenginlik buldukları ülkelere hevesle yardıma koşarken Ruanda’nın kara talihine sağır ve kör kaldılar.

Ruandada Tutsi ve Hutular olmak üzere 2 topluluk vardı.Zengin sayılan hayvancılıkla uğraşanlara Tutsi,çiftçilik yapan yoksul olanlara Hutu deniyordu.Tutsiler nufusun %15 ini oluşturmalarına rağmen elit sınıf olarak yaşıyorlardı fakat toplumda bir husumet yoktu.Tutsi ve Hutu sosyal sınıf ayrımından öte bir şey değildi.1895 te Almanya’nın sömürgesi olan Ruanda’da nifak tohumları atılmaya başlandı. Almanlar Tutsiler’in Nuh peygamberin oğlu olan Ham’ın soyundan geldiği için üstün olduklarını empoze ettiler.Ne yazık ki katolik kilisesi de bu görüşü destekledi.I.Dünya savaşından sonra Ruanda Belçikanın sömürgesi oldu. Belçikalılar da Tutsileri üstün ırk olarak kabul edip yönetimde önemli yerlere getirdiler.Hatta krallar bile Tutsilerden seçildi.Hutular eğitimsiz bırakılırken Tutsiler arasında eğitim seviyesi yükseldi.1932 yılında Belçika kimliklere kimin hangi sınıftan olduğunu yazdırarak ayrımcılığı kuvvetlendirdi.1959 yılında kral devrilerek Cumhuriyet ilan edildi ve Belçika taraf değiştirerek çoğunluğu teşkil eden Hutuları desteklemeye başladı.Çıkan olaylarda 150.000 Tutsi komşu ülkelere kaçtı ve kalan Tutsilerin hakları ellerinden alındı.Okullarda ve Kamuda tutsilere kota uygulanmaya başlandı.Hatta “kara böcek” olarak tanımlanan Tutsiler öldürülebilir ve katil ceza almazdı.

6 Nisan 1994 yılında devlet başkanı Habyarimana’nın uçağı Kigali’ye inerken Hutular tarafından düşürüldü ve soykırımı ateşleyen kıvılcım oldu.Fransa tarafından eğitilen milis gücü Tutsi katline başladı.Hükümet destekli radyolar bile kara böcekleri öldürün diye anons yapıyordu.Nufus kağıdında tutsi yazan 300.000’i çocuk toplam 1.000.000 kişi Hükümet destekli eli palalı İnterehamwe milisleri tarafından katledildi.Birleşmiş milletler o bölgede 2500 kişilik askeri güçle bulunmasına rağmen olayları durdurmak için hiç bir girişimde bulunmadı.Asker sayısını sadece gözlem amaçlı 240 kişiye düşürdü.

Yazımdan çıkarılacak fabl’a gelince;Aynı dil,din,etnik yapıya sahip olsalar bile emperyal güçlerin maharetle ektiği nifak tohumları bir süre sonra kanla sulanmaya ihtiyaç duyuyor. Ülkemiz gıpta edilecek bir coğrafyada konuşlanmış jeopolitik öneme sahip olduğu malumunuzdur.Ülkemiz hakkında düşmanca emelleri olan güçlere karşı dil,din,mezhep ve etnik köken gözetmeksizin birbirimize tutunarak,içerde ve dışarda oynanan siyasi ayak oyunlarının farkına vararak bunları bertaraf etmeliyiz.Demokratik,adil,paylaşımcı,ekomik bakımdan güçlü,eğitimli toplumların dış kaynaklardan etkilenmesi kolay değildir. Metabolizmanın güçlü olması vücuda enfekte olmuş her mikrobu kolaylıkla bertaraf eder ve aşı etkisi oluşturur.