Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

“ YA YOL BULALIM, YA DA YOL AÇALIM”

22 Haziran 2019 - 20:51

 

“ YA YOL BULALIM, YA DA YOL AÇALIM”

 Manisa ‘da oturuyorum. Dünürüm de Turgutlu’da oturuyor.    Dünürüm,  meslektaşım olduğu için ortak yönlerimiz çoktur. Birbirimizi severiz. Yakın olduğumuz için de sık sık görüşürüz.

Geçtiğimiz hafta üniversite öğrencisi torunumla birlikte dünürümü ziyaret etmek amacıyla Turgutlu’ya gittik.  Her Turgutlu’ya gidişimde gülen yüzü  ve tatlı diliyle etrafına  pozitif  enerji saçan  Kaymakam   Sayın Uğur Turan beyi de  ziyaret etmeden  yapamam. Torunuma “Sen dedenin yanına git. Kaymakam beyi ziyaret ettikten sonra dedende buluşuruz.” dedim. Torunum “ Dede!  ben hiç kaymakam görmedim, mahzuru yoksa ben de gelebilir miyim?”  dileğine, “Ne mahzuru olacak  gel beraber ziyaret edelim.”  diyerek  kaymakamlık özel kalemine gittik. Özel kalem kaymakam beye ziyaretimizi iletince hemen bizi içeri aldılar. Her zaman ki gibi misafirlerini güler yüzüyle tatlı diliyle karşılayan Sayın Kaymakamımız torunumu da kendisiyle tanıştırınca ona da adeta koca bir adam gibi  iltifat etti.   Odada tanımadıklarımın yanında iki tane de yakından tanıdığım bilgi ve tecrübesine değer verdiğim İlçe Milli Eğitim Müdürü Sayın Mehmet Ölmez bey kardeşimle, eski Alaşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü, halen de Turgutlu Rehabilitasyon Merkezi  Müdürü Mehmet Bilir bey kardeşim vardı. Konu: Engelli bir çocuğu olan bir anneden gelen mektuptu.

Kaymakam bey önce odadaki misafirlere  : “ Engelli çocuğu olan veya yakınında engelli çocuğu olan var mı?” diye, sordu. Devamla: “Arkadaşlar!  benim de çok şükür  engelli bir evladım yok  ama görevim gereği    ben de  kendimi engelli  çocuğu olan ailelerden biri olarak kabul ediyorum.” diyerek bir engelli anneden gelen mektubu eğitimci arkadaşlara okudu. Mektubun her satırı çocuğuna bakmakta ve onu eğitmekte çaresiz kalan annenin hüznü ve ıstırabı dökülüyordu. Mektubu okuduktan sonra  eğitimci arkadaşlara “ Sizler benim  Turgutlu’da  bilgi ve tecrübesine  değer verdiğim  iki  eğitimci  mesai arkadaşlarımsınız. Sizleri gözlerinizden öpüyorum. Bornova’da bu konu ile ilgili bir çalışmanın olduğunu duydum.  Lütfen konu ile ilgili bir çalışma yapalım ve bir yol bulalım veya bir yol açalım ki    hüzün  ve ıstırap yumağı olan bu annenin yüreğine merhem olalım.”

 Emekli bir eğitimci  olarak  bu çalışmayı   gözlemlerken   ben   yakın  ve uzak olmak üzere  zamana  iki yolculuk yaptım. Birincisi uzak tarih.  Kaymakam Sayın Uğur Turan bey kardeşimin engelli annenin dileğine çare bulmak için çırpınışı bana Şeyh  Edibali’nin   Osman Gazi’ye:“  İNSANI YAŞAT Kİ  DEVLET YAŞASIN” nasihatini kulağımda çınlattı.  Ve devletim adına mutlu oldum. Demek ki çınarın dalları budakları kurusa da kök hala sağlam. İkincisi ise:

Bundan 44 yıl önce  27 yaşında Kırkağaç Lisesi Müdürü olarak atama kararnamemi,  büyük bir sevinçle  göreve başlamak üzere  Kırkağaç’a gittim. Hükümet binasında kaymakamlık katına çıkarak kapıyı çalıp Kaymakam M. E. nin odasına girdim. Tabi bugünkü gibi ‘”Selamün Aleyküm" demek mümkün değil. Kaymakam beye başımla selam vererek kararnamemi uzattım. Kaymakam M. E bey beni ayakta tutarak kararnamemi okudukça ekşi erik yemiş gibi yüzü buruşmaya ve yüzünün şekli değişmeye başladı. Sonra başını kaldırarak "  Molladan  müdür oluyor mu?" dedi. kaymakamlık adeta başıma yıkıldı. İmzaladığı kararnameyi alarak teşekkür edip, huzurundan ayrıldım. Böyle bir muameleden sonra Kırkağaç’ta üç sene süren müdürlüğümde yaşadığım zorlukların ayrıntısına girmeyerek . takdirlerinize bırakıyorum.

Kaymakam Uğur Turan Beyin meslektaşlarıma olan yaklaşımını gıpta ile izlerken Ziya  Osman Saba’nın  “ Zamansız “ Şiiri zihnimde  çağrışım yaptı.

Zamansız geldik dünyaya/  Zamansız karıştık çola çocuğa 

Tüm düşleri zamansız gördük./ Zaman zaman derken

Bir gün zaman gelecek/ diyecek ki zaman bitti. 

Kim bilir  akrebin saniyen kaçta  kalacak

 Ben de takdire isyan etmeden gönlümden geçenleri  siz okurlarıma arzetmek istiyorum.  Okullara zamansız müdür oldum. İnanıyorum ki  bu günlerde  okul müdürü olsaydım toplumsal yararım  daha  fazla olabilirdi.

 Konuyu uzatmayayım.    Torunumla birlikte kaymakam beyden  müsaade isteyip  ayrıldıktan  sonra ilk defa kaymakam  gören  torunum : “ Dede   kaymakamları  ben böyle bilmiyordum.”  “ Nasıl biliyordum?” dediğimde , “ Daha sert  biri olarak tahmin ediyordum. Oysa kaymakam şeker gibi bir adam” demesin mi? Ben de kendisine “ Evet dedem öyleydiler. Bundan 75 yıl önce vatandaşın bir valinin veya kaymakamın  huzura çıkıp meramını anlatması  yürek isterdi. Hatta   huzurlarına salavatla girilrmiş..   Anadolu’da bir tabir vardır. Bunu ben de dedemden zaman  zaman duyardım.Birine kızdığı zaman “Hükümet suratlı” derdi. Hatta  Necip Fazıl da  bir şiirinde: “Çatık kaş.. Hükümet dedikleri zat...”   diye, ifade eder.  Bunun en çarpıcı  misali de  Ankara valisi  olan Nevzat Tandoğan’dır. İnternete gir  ve oku. Köylüleri kızılaya sokmayan, ve  bir gurup gençle huzuruna çıkan  rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’ye olan  hakareti de  hala internette dolaşmaktadır.  O günün kudretli valilerinden olan Nevzat Tandoğan  Ankara Dil tarih ve Coğrafya fak. Öğrencisi olan Osman Yüksel Serdengeçti  3 Mayıs 1944 yılında huzuruna çıktığında   Serdengeçti ve arkadaşlarına: “ Ulan öküzler! sizin  milliyetçilikle ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa  bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse  bunu biz getiririz. Sizin iki göreviniz var. Biri çiftçilik yapıp  mahsul yetiştirmek. İkincisi ise, askere çağrıldığınızda askere gitmek. ( Doç. Dr Öcan Yeniçeri, Yönetim ve Bürokrasinin Yozlaşmadaki Rolü)

Haydi gelin hep beraber dünkü çatıkkaş mülki amirlerimizle bugünkü mülki amirlerimizi kıyaslayalım.  Yaşım   3 çeyrek asır oldu. Dünü yukarıda ifade  ettiğim gibi yaşayarak çok iyi biliyorum. Bugün de  eğitim seminerlerim dolayısıyla Türkiye’yi dolaşıyorum ve bugünü de çok iyi  biliyorum. Gittiğim yerlerde mutlaka Mülki amirlerimizi ziyaret ederim.  Konuyu  “ Dünü Bilmeyenler Bugünü Anlayamazlar” başlıklı yazımda da ifade ettim.  Sayın  Uğur  Turan Bey kardeşimden  bugüne kadar tanıdığım çok değerli  Kaymakamlar Sayın  C. Hüsnü Çaykara, Bayram Yılmaz, Ahmet Altıntaş, Erhan Günay, ,Murat Büyükköse, İlhan Ünsal, Levent Kılınç Rasül Çelik,İbrahim  Küçük, Gökay İçen , İsmail Çorumluoğlu, Çağatay Halim ve ismini zikredemediğim Kemal Balaban’dan   Valilerimiz  İbrahim Daşöz, Mustafa Hakan Güvençer, Şerif Yılmaz ve Ahmet Deniz beyefendiye kadar hepsinde  de dünün çatık kaşlı , hükümet suratı yerine  devletin sıcak sempatik  ve gülen simasını  gördüm.

Devletimiz son yirmi yılda Savurma sanayinden, ulaşıma, sağlığa ve eğitimin alt yapısına kadar inanılmaz  yatırımlar yaptı  ve büyük başarılar elde etti. Ama  bana sorarsanız devletimizin  en büyük başarısı Çatıkkaş hükümet suratını,  sempatik ve gülen yüzüyle halkını barıştırmasıdır.

Ne güzeldir;
İnsan olmak, insanca davranabilmek...
Şefkat eli olup uzanabilmek, gözden akan yaşı silebilmek,
Kanayan yaralara merhem olabilmek ne güzeldir.

Kaymakam Sayın Uğur Turan Beyefendi kardeşimin engelli bir annenin derdine deva olup göz yaşını silmek için meslektaşlarıma olan  yaklaşımlarına imrendim. Keşke 44 yıl önce ben de böyle mülki amirlerimle çalışma imkânım olsaydı.