Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

“SODOM VE GOMERA” DAN İSTANBUL’UN İŞGAL YILLARI (1)

21 Şubat 2020 - 20:47

SODOM VE GOMERA” DAN İSTANBUL’UN İŞGAL YILLARI  (1)

  Geçtiğimiz hafta kitap almak için Kitap Saray’a gittiğimde Müd. Yard.  Zekeriya Kapucu  bey kardeşim,  Y. Kadri Karaosmanoğlu’nun  “ Sodom ve Gomera” adlı kitabını  elime  tutuşturdu.  Bir haftada bitirdiğim kitaptaki bir kaç bölümü üzülerek siz okurlarımla da paylaşmak istedim.

 Mondros mütarekesinden sonra İngilizler İstanbul’u işgal eder. İşgalden hemen sonra boğaza nazır yalılardan gözlerine kestirdiklerini de işgal ederek içindekileri bey, beyzade ve paşa olduklarına bakmadan üzerindeki giysileri ile sokağa atarlar. Ve yalılara kendi evleriymiş gibi yerleşirler.  İşgalden önce yalılarda kuş tüyü yataklarda yatan, yediği önünde, yemediği arkasında olan İstanbul’un yalı elitleri, işgalden sonra sokakta Hint fakiri durumuna düşerler. Yalılarını kurtaranlar da karısıyla, kızıyla İngiliz zabitlerine yaranmak için yapmadıkları yalakalıklar kalmaz. 

 İşgal yıllarında İstanbul’un sosyal hayatını anlatan Y. Kadri Karaosmanoğlu’nun 497 sahifelik “ Sodom ve Gomera “ adlı kitabını hafakanım kalkarak okudum.  Rahmetli Akif’in temennisiyle inşallah ülkemiz bir daha bu durumlara düşüp de tekrar İstiklal Marşı yazma durumunda kalınmaz.  Yalakaların da bir daha Türk Milletinin iffet ve namusunu zedelemelerine fırsat verilmez.

    Major Will  adlı yüksek rütbeli   subay da  gözüne kestirdiği  boğaza nazır  en görkemli  yalaya el koyar  ve kendi eviymiş gibi yerleşir. Yalıya taşınmanın şerefine de yalıda bir balo verir.  Balo sonunda  kendine göre dizayn ettiği yalıyı gezdirmek ister.  Yalının “MESÇİT” olarak kullanılan odasını süfli duyguları için “ MABET(!)” haline getirir.  Yalıya  İngiliz subayları ile bizim  yavşakları da  çağırır.  Balo sonunda bayanların aşağı kata inmelerini ve sadece erkeklerin kalmasını ister. Buyurun Sodom ve Gomera sahife 102: 

“  Genç kız Nermin adeta bir çocuk taklidi yaparak: “  Olmaz olmaz ben de göreceğim.”  Major kulağına eğilerek : “ Sana gece göstereceğim yavrum”-Bir kahin edasıyla  mabet dediği karanlık odanın kapısını araladı: ‘ Giriniz, efendiler giriniz!’ burası  karanlık yarı basık  dert köşe bir oda  idi…… yalının  sahibi tarafından mescit olarak dizayn edilmiş  ailecik  vakit namazlarının ve  Ramazan ayında da komşularıyla beraber Teravih namazının kılındığı  bir mescitti……. Major Will burasını şehvetli resimler ve heykellerle dolu bir çeşit yatak odası  (seks şhop) haline sokmuştu. Mihrabın içine  on yaşlarındaki çocuk büyüklüğünde  birbirine sarılmış dudak dudağa öpüşen çıplak bir çiftin heykeli konulmuştu……………. Heykel yakından incelendiğinde nasıl hayvani  bir maksatla  yapılmış oldukları  hemen anlaşılıyordu…….. Bu bedenlerin aşağı kısmını  utanmazca gösteren  hayvanlık örnekleriydi…….. Bir başka köşede  yalnız bir bakire  heykelciği  eliyle  yüzünü kapatmış ve asıl kapanması gereken bedeni ile  bacakları arasındaki  girintiyi   açık bırakmış  beceriksiz,  perişan bir  utanma   vaziyetinde duruyordu…….. Duvarlardaki açık saçık pornografik resimlerin haddi hesabı yoktu.

Seyircilerden biri: “ Burası canlı bir Pompei, canlı bir Pompei.” Major sinsice gülerek, oda içindeki tilki postlarının yanında kirpilere benzeyen tikenli yuvarlak mahlûkların doldurulmuş cesetleri gibiydi. …. İşkence aletine benzeyen uçları püsküllü ve tırtıllı bir çeşit kamçılardı. Maymun tüylerinden ibaret bir çeşit saçaklardı. Bunlar siyah kızıl, ve sarışın bir çeşit peruklardı. Nihayet bunlar üstleri zıypak ve yağlı bir çeşit irili yılan yavrularıydı.

Misafirlerin meraklı soruları karşısında  Major Will sinsi  sinsi gülerek ‘ söyleyemem, söyleyemem bunlar benim mabedimin sırlarıı……….Bunları söylesem de anlayamazsınız. Bunların hepsinin ayrı ayrı fonksiyonları vardır.  Eti harekete geçirmek, eti hareket geçirmek” Hi hi hele bilirsiniz ki dişinin eti  pek güç uyanır. Öyle kolay kolay uyanmaz. Şehvetin yüzbin türlü kaynağı vardır. Burada gördüğünüz şeyler onların en küçük bir kısmını teşkil eder. Seyircilerden biri: “ Siz bu şehvet işlerini adeta bir ilim haline sokmuşsunuz.  Major Will , dedi. Asya’ya ve uzak Şark’a o uzun gezileriniz sırasında hep bunu mu incelediniz?”

Major Will’in gülmekten gözleri tamamıyla kaybolmuştu. Ve bu barbar dekor içinde  onun yuvarlak, erguvani  kafası  bir kocaman  Mango’yu andırıyordu.”

Kitabı ileriki yazılarda siz okurlarımla paylaşmaya devam edeceğim.

 Kitabı okuduktan sonra sade bir vatansever olarak “ VATAN” denilen mefhumun anamızdan, babamızdan, çoluk çocuğumuzdan hatta ve hatta kendimizden daha değerli olduğuna bir kat daha inandım. Çünkü vatan olmadan sevdiklerimizle beraber olmanın ve bulunmanın mümkün olmadığını bu kış gününde komşumuzda görüyoruz. Allah komşumuzu en kısa vatanlarına kavuştursun.  Rabbim,  Mehmetçiklerimize ve güvenlik güçlerimize de  güç versin  bizleri vatansız bırakmasınlar bırakmasınlar. Amin… www.kadirkeskin.net