Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

41 YILDIR UĞRAŞ ALANIM

17 Aralık 2010 - 14:44

41 YILDIR UĞRAŞ ALANIM

 Bir insanın gençlik çağı kızlarda 12–17, erkeklerde ise 13–17 arasıdır. Önce bu yaşlardaki gençleri tanımadan, onların eğilimlilerini iyi bilmeden onlarla diyalog kurmak çok zorlaşır, hatta imkânsızlaşır.  Yıllardır gençlerin içinde bulunan ve hala da bulunmakta devam eden bir eğitimci olarak gerek eğitimciler, gerekse anne babalar bu yaşlardaki çocuklarına yaklaşırken önce kendi gençliklerini hatırlamalı ondan sonra onlara yaklaşmalı. Biz büyüklerin en büyük yanlışlıkları, bu yaştaki gençlerin kendimiz gibi düşünmeleri ve kendimiz gibi davranmalarını istiyoruz. Sıkıntı da burada başlamaktadır.

O halde genç kimdir?

Genellikle yukarıda belirttiğim yaşlardaki gençler: Heyecanlı, ateşli, çabuk kızmaya elverişli, sabırsız, hareketli, canlı, kanlı, bağımsız olmak arzusunda,  takdir edilen, kendini göstermek isteyen veya lider olmak arzusundadır. Genellikle de bekâr belli bir gelire sahip olmayan insanlar gurubudur.

İşte ergenlik döneminde olan bu gençlere ailede ve okulda dozunda bir terbiye ve eğitim verilmezse gençler kaba saba davranışlarını artırır, ilgi çekmeyi dener, davranışları gösterişli ve mübalağalıdır. Bu yaştaki gençlerin seçtiği renkler genelde göz alıcı renklerdir. Yine bu yaşlarda yüksek sesle gülerek kendini otorite görmek ister. Fikirlerinin doğruluğuna inanır, büyüklerini pasif ve korkak olarak niteler. Çevresini üzmekten zevk duyar. Gençlerin bu tür davranışlarının gelişip gerçekleşmesinde ailenin kötü aile ilişkilerinin büyük rolü vardır. Küçük yaşta adam yerine konulmuş, kendilerine gerçekten sevgi, saygı, ilgi ve yakınlık gösterilmiş gençlerde bu gibi davranışlara rastlanmamaktadır. Veya diğerlerine nazaran daha az görülmektedir.

 Sadece bizde değil, yurt dışında da okullarda disiplin kurulu kayıtlarını incelersek belki yüzde yüz değil ama yüzde doksan itibariyle suç işleyen çocuklar genelde ya baskıcı aile çocukları, ya da anne veya baba yurt dışında veya ailede şiddetli geçimsizlik veya parçalanmış aile veya üvey anne babaya sahip gençler olduğu görülür. Ailede gerçek sevgiyi tatmayan bu tür aile çocukları maalesef istenmeyen istikamete doğru yol almaya başlıyor.

Benim bu arada gençlere de bir çift sözüm olacak. İnadına büyüklerinizle diyalogu sonuna kadar zorlayın. Yanlışa düşmüş bir anne veya bir baba katiyetle çocuklarının yanlışa düşüp kötü olmalarını istemezler.  Büyüklerinize kızıp yorgan yakmaya kalkarsanız başınıza gelecek felaketleri önleyemezsiniz. Biz büyükler bazen size ideal bir örnek oluşturmayabiliriz. Bu yüzden yanlışa saparsanız bunun üzüntüsünü yine önce siz çekersiniz. Zira ateşin önce düştüğü yeri yaktığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Bu arada anne – babalara da seslenmek istiyorum. Çocuğunuzla diyalogu asla kesmeyin. Anne babasıyla veya çocuklarıyla iyi diyalog kuran gençler kendilerini bir süre yanlışlığa kaptırsa da geri dönüş yapabilmektedirler. Ruhsal alanda bir takım çalkantılar yaşasalar da onlarda birtakım olumlu gelişmelerde görülür. Gençlerin bu çağlarda ilgi alanları genişler, bir şeyler yapmak, başarılı olma eğilimleri güçlenir. Toplumdaki olaylara ilgi duyarlar, politika ve ülke yönetiminde fikirler ileri sürerler, duygu ve düşüncelerini inançla savunurlar. Bu yaşlarda çok ideal düşünürler, bir anda toplumda hemen eşitliği sağlamak isterler, kolay ve kısa yollu çözümlere bel bağlarlar. Sanki ellerinde sihirli bir değnek vardır. Bu yaşlarda yalancı ve sahte önderlerin peşine çok çabuk takılırlar. Hele bir de terör odaklarıyla tanışırsa işte o vakit tam girdabın içine düşmüş olur. İkinci bir girdap ta herkesin her türlü bilgiye ulaştığı bu dönemde anne baba kontrolü dışında kalan bazı kontrolsüz gençler açık saçık yayınlarla dimağını aşırı derece kirletmektedirler. Bu kirlenme sapkınlıklara yol açmaktadır. Dolayısıyla son yıllarda kamuoyunu meşgul eden İstanbul ve Bursa’daki testere cinayetleri bu sapkınlıkların sonucudur. Özellikle genç kızlar internet aşklarından ve arkadaşlıklarından uzak durmalıdırlar. Zira karşısına kimin ve kimlerin çıkacağı belli olmaz. Özellikle genç kızlar bu yaşlarda hiçbir şeyi anne babalarından gizlememelidirler. Bu yaşlarda uğradığı yanlışlıkları anne babadan saklayarak, yalan söyleyerek veya karşıya taviz vererek örtmeye kalkarlarsa tamamen bataklığın içine çekilmiş olurlar. Ve bu yaşlarda yapacağı arkadaşlıklarında mesafeli hareket etmelidirler. Zira teknolojinin zirvede olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Çektiğimiz mailler, yaptığınız telefon konuşmaları, ilişkileriniz yarın karşınıza bir şantaj belgesi ve görüntüsü olarak çıkmasın. Bu tür arkadaşlıkların acı örneklerine çokca şahidim.

Bugün gençlere veremediğimiz en önemli hususlardan biri de kendilerini, kendilerine tanıtamadığımızdır. Ham madde toprak olan Fayans ve yer döşemeleri imal eden Çanakkale Seramik Fabrikalarının giriş kapısında Ömer Hayyam’ın şöyle bir şiirini görmüştüm.

Ey çamurcu tekmeleme, tokatlama, hor görme beni.

Ben senin dedenden, ninenden biriyim,

Yarın sen de benden biri olacaksın

 

Onlar sanki kendilerini hiç yaşlanmayacakmış, hiç ölmeyecekmiş gibi görürler. “  Ben kimim?  Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Ne olacağım? Hayatın manası nedir? Biz büyükler bu soruların karşılığını tam manasıyla gençlerimize anlatmakta ihmalkâr davranıyoruz. Ama onların maddi isteklerini yerine getirmede de hiç ihmalimiz olmuyor. Özellikle refah seviyesi yüksek ailelerde çocuklar “Hayır” kelimesini hiç duymuyorlar. Her istekleri yerine getiriliyor. Ama yarın hayatta veya kurduğu yuvalarda aynı refah seviyesini bulamayabilirler. Hayatta sürekli düz yolda yürümek mümkün değildir. Bizim karşılaştığımız sıkıntılarla onların karşılaşmaması diye bir şey söz konusu olamaz. Hep “Evet’e” alıştırılmış çocuklar, bu defa  “Hayır” kelimesini duyunca da ardı arkası kesilmeyen sıkıntılar, bunalımlar ve boşanmalar başlamaktadır. Bu sebepledir ki, ister gençler, isterse büyümüş gençler olsun sigara ve uyuşturucuya kapılmaları kolay olmaktadır. 

 

Kötü alışkanlıklara başlamanın başlangıcı başkasına özenti, ona benzemeye, adamlığını ispatlama şeklinde de görülmektedir. Daha sonra günlük hayatta her yaşta duyulan sevinçler, üzüntüler, ruhsal gerginlik, baskı, düş kırıklığı, heyecan, can sıkıntısı, güvensizlik duyguları sigara ve uyuşturucuya eğilimi artırmaktadır. Ergenlikten sonraki evrelerde de hadi ıslatalım, biraz efkâr dağıtalım, içelim, açık kafayı bulalım gibi anlayışlarla yanlış alışkanlıklar kalıcı hale geliyor. Bu yanlışlıklara ve yanlış yollara düşmemenin tek koruyucu şemsiyesi,  gençliğin sağlam bir inanca sahip olmasıyla mümkündür.

Aşağıda belirteceğimiz kötü alışkanlıkları “Haram” duygusuyla beynine ve kalbine yerleştiren insan veya gence bunların zerresini yaptıramazsınız. Başına tabanca tüfek dayasanız da yaptıramazsını.   Ve şunu gençlerimiz ve büyüklerimiz çok iyi bilmelidirler ki hayatta duyulan bütün maddi hazlar insanı ilelebet mutlu ve huzurlu kılmaz.

Maddi hazların hepsi de yaşa göre gelip geçicidir.

“ Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur”