Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

TÜRKSÜZ İSLAM ALEMİNİN DURUMU

02 Mart 2018 - 12:33

TÜRKSÜZ İSLAM ALEMİNİN DURUMU

ABD eski başkanlarından Bill Clinton 1999 yılında ki Türkiye ziyaretinde, TBMM de konuşma yapmış; “ Osmanlının dağılması ve Türkiye’nin yükselmesiyle bu yüzyılın tarihi şekillendi. Yıkıntılardan yeni bir millet doğdu. 20. Yüzyılı anlamak için Türkiye tarihi bir anahtardır. Türkiye’nin geleceği, önümüzde ki bin yılın ilk yüzyılının şekillenmesinde de önemli rol oynayacaktır.” Demişti. (1)

            Doğru bir tespitti.

19 yüzyılda Orta Doğu, Balkanlar ve Afrika haritasının şekillenmesinde Osmanlının büyük rolü oldu.

Çünkü Osmanlı Devletinin enkazından 40 civarında yeni devlet var oldu, bölge haritası yeniden şekillendi.

Şu da bir gerçektir ki Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra Osmanlı idaresindeki topraklarda bugüne kadar huzur ve sükûn temin edilemedi.

Emperyalist güçler tarafından “Arap Baharı” programının başlatılmasından sonra kargaşa ve istikrarsızlık denizinde yüzen devletler içinde Libya, Mısır, Ürdün, Suriye, Irak, Tunus, Yemen, Bahreyn ve Cezayir’i görebiliriz.

Halen Balkanlar’da, Kafkaslar ’da, Orta Doğu’da ve Afrika’da huzur ve istikrar yoktur.

Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de vahşet hala devam etmektedir.

En acı tarafı da Müslümanım diyenlerin, Müslümanları kullanan emperyalistlerin teşvikiyle Müslüman kanı dökmelerdir.

Buralarda olan kargaşa, istikrarsızlık Türkiye Cumhuriyetine sıkıntı vermektedir.

İslam, hayat nizamıdır.

İslam’ın bütün hükümleri birbirini teyit eder.

İslam’da insan zahir ve batındır.

İslam zahir ve batını düzenler bunlarla ilgili hükümler getirir.

Orta Doğu coğrafyasında kabul edilmiş ve bugünkü tatbik edilen uygulamanın gerçek İslam’la yakınlığı yoktur.

Bugünkü Ortadoğu’da yaşananlar Müslümanın Müslüman kanı dökme eylemidir.

İslam’da kardeş kardeşin, din kardeşinin kanını dökmez hükmü vardır.

Orta Doğu’nun bugünkü üzüntü veren durumu ne zamandan beri devam etmektedir diye bir soru ile karşılaşılırsa verilecek en doğru ve en mantıklı cevabı: “İslam âlemi ne zaman Türkün idaresinden ayrıldı, ne zaman Türk’e ihanet etmeye başladı ise o zamandır” cevabıdır.

Irak’ta, Libya’da, Tunus’ta, Lübnan’da, Cezayir’de, Suudi Arabistan da, velhasıl Afrika ve Orta Doğu da ki istikrarsızlığın temeli Türkün önderliğinin olmayışıdır.

Suriye’nin kan gölüne dönmesi, ne yapacağını şaşırarak ona buna tutunmaya çalışması gerçekten inanan, inandığını uygulayan Adaletli Türkün önderliğinde olmamasından kaynaklıdır.

                                                     ***

Türk dünyasında da birliktelik görünmemektedir.

İran coğrafyasında Fars’tan daha fazla nüfusa sahip Azeri Türkler, bölünmüş hürriyetsiz yaşıyorlarsa, Batı Trakya da, Bulgaristan da, Çin zulmü altında yaşanıyorsa Türk dünyasın da birlik olmadığını gösterir.

Türk Dünyasının Orta Doğuda yaşananlardan iyi tarafı kardeş kardeşi, Türk Türkü katletmemesidir.

                                                            ***

Ahval bu çizgide gidecek olursa Hıristiyan ve Yahudi âlemi, İslam âleminin boğazını sıkma hamlesini tam öldürme hamlesine dönüştürecektir.

Türkiye Cumhuriyetinin yapacağı en büyük görev Türk ve İslam coğrafyasını bir noktada ortak hareket eder duruma getirmektir.

Türksüz bir dünyanın adalet sistemi düzgün çalışmaz. Milletler ve dinler açısından denge noktası, adalet merkezi Türk’tür, Türkiye’dir.

Türksüz bir coğrafyada, mazlumlar kimsesizdir, çaresizdir.

Onun için Türkiye; düşünen, sorgulayan, 21 yüzyıl gerçekleri ile sentez yapan eğitimli, donanımlı insan gücünü meydana getirmeli ve hemen devreye almalıdır.

Buna dünyanın da, Türk Dünyasının da ve İslam Âleminin de şiddetle ve acilen ihtiyacı vardır.,

Hamasi ve birbirini yıpratmaya çalışan şuursuz milliyetçillrle, İslam diye İslam’a uzak olan hurafelerle ve siyasal İslamcılarla bu sonuca varılması mümkün değildir.

O zaman Büyük Atatürk’ün “Ey Türk Gençliği” hitabesinde söylediği gibi “Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarında ki Asil Kanda Mevcuttur” sözüne;

Ve Atamız Bilge Kağan’ın “Üstte Mavi Gök Çökmedikçe Altta Yağız Yer Delinmedikçe Senin ilini ve Töreni Kim Bozabilir?”  sözüne inanıp güvenerek,  yine Bilge Atamızın dediği gibi; Maddi ve manevi anlamda Titreyip Kendimize Dönme zamanımız gelmiştir.

 

 

 

 

 

 

(1). Atatürkçülük. I. Kitap- Genelkurmay Basımevi Ank. 1982. S.4.