Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

DÜNDEN DERS YARINLAR İÇİN NEFES

28 Nisan 2020 - 13:36 - Güncelleme: 28 Nisan 2020 - 13:43

DÜNDEN DERS YARINLAR İÇİN NEFES

Osmanlının duraklama döneminden başlayan, gerileme ve yıkılma döneminde hız kazanan, Atatürk dönemi hariç Cumhuriyet döneminde de devam eden şuur ve hafıza kaybı gibi çeşitli operasyonlara muhatap olduk.

Türk’e Şark sorunu olarak bakanların çeşitli propaganda yoluyla denedikleri beyin yıkama, dünü unutturma, kendine güvenmeme telkinleri akıllıca uygulandı. Dolayısıyla Türk insanı yarınlara karşı hazırlıklı olma yetisini kaybetti ve güne takılı kaldı. Kendine güveni kalmamıştı, kendini pek çok konuda yetersiz hissetti, hissettirildi. Bu durumda kendine söyleneni sorgusuz, inceleyip düşünmeden kabul eder duruma geldi.

Bu duyguyu taşımaya başladığımız dönemler bir başka devlete yakınlık duyma, onun gücüne sıcak bakma dönemleridir. Bu konuda ki muhataplarımız ABD,  AB ülkeleri ve İngiltere’dir.

Cumhuriyet döneminde 1950 ler de başlayan bir bakıma bağımlılık dönemi dediğimiz dönem oldu. Genelde sağ eğilimli yani muhafazakâr İslamcı düşünceye mensup olan veya olduklarını söyleyenler döneminde bu daha da hız kazandı. Turgut Özal dönemi, AKP nin ilk 14 senelik dönemi buna örnek gösterilebilir.

Türkiye Cumhuriyetinin adını Anadolu Cumhuriyeti olarak değiştirme düşüncesi taşıyan, “benim memurum işini bilir” felsefinin önde olduğu bir dönemden, Teröristlerle açılım süreci başlatma dönemine, teröristleri yargılayacak mahkemeyi yakınlarına taşıma dönemi bu düşüncenin elemanları tarafından yapılmıştır.

Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'Dün bir ders, yarın bir muadele, bugün bir öğretmendir. Şahabettin'

Dış güçler adını verdiğimiz yukarda zikredilen devletlere hoş görünme, telkinlerine uygun davranma düşüncesinin sonuçlarıdır.  Bu dönemlerde Cumhuriyetin birikimleri özelleştirme adıyla elden çıkarılmıştır.

Şimdi dünyada bir salgın var. Covid 19   Türkiye’de bundan etkilendi. Can kaybı olduğu gibi ilerde büyük sorun olarak karşımıza çıkacak ekonomik kayıplarımızda mevcut. Bunun yanında bu hastalığa karşı kullanılacak aşı çalışmaları hat safhada. İşte burada üzülerek bir gerçeği anlatmalıyım.

Sağlık Dergisinden Prof.Dr. Semih Başkan’ın yazısının bir bölümünü buraya almak durumundayım.

“Yıl 1933 Atatürk dönemi, “Cumhuriyetin kuruluşunun 10.yılı. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha enstitüsü 13 çeşit aşı üretiyor ve bunun çoğunu da ihraç ediyordu. Bu İhraç aşının içinde Ankara Tıp Fakültesi dekanlarından Prof. Dr. Behiç ÖNCÜL’ ün bulduğu Tifüs aşısı da vardı ve ABD ye de ihraç ediliyordu. Aradan geçen bunca yılda bunun çeşidi ve sayısı fazlalaşması gerektiği halde tamamen üretimleri durduruldu şimdi her şeyi dışarıdan alır olduk”

Sağlık dergisin de Prof. Dr. Semih Başkan tarafından verilen gururlandırıcı ve o nispette de hüzünlendirici bilgilerin sonunda hoca soruyor, tabi bizde soruyoruz;

Bugün neden hiçbir aşı üretilmiyor diye?”

Üretilemedi çünkü işlevini kaybettirdiler. Bu şimdiki siyasi iktidar zamanın da yapılmadı bundan önceki iktidarların uygulaması devam etti.

Şimdiye kadar hep dış güçleri ve siyasi iradeyi suçladık, bunda bizim hatamız yok mudur?  Elbette büyük hatamız var.  Hukuku, adaleti, düşünmeyi, sorgulamayı kendimize prensip edinmedik. Kolaycılığa kaçtık. Kendimiz zora sokmadık. Ve işin en enteresan tarafı da yaşadığımız zorlukları Allahtan geldi, kader diye kabullendik. “Buna da şükür” diye iman gücümüzün derecesini gösterdik.

Allah yaratandır. Her şeye kadirdir. Ol deyince oldurandır, kaderi o çizmiştir. Amenna. İnanıyoruz ve iman ediyoruz. Yüce Allah kullarına da akıl, fikir, irade ve mukayese gücü de vermiştir. Doğru ve yanlışı da göstermiştir.  Yanlışı seçersen ceza alırsın doğruyu yoldan gidersen kazancın şunlar olur diye de açıkça belirtmiştir

Kendimize dönecek yol bulmamız dileği ile…

Fuat YILMAZER