Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

“BU NEDİR” DİYE UYUTULMAYA İMKÂN VERMEYİN

30 Mart 2019 - 12:44

“BU NEDİR” DİYE UYUTULMAYA İMKÂN VERMEYİN.

 

Değer verdiğim bir arkadaşım mesaj gönderdi. İçeriği kısaca şöyle:

“ Yahudi asıllı bir Rus İsrail’e göçme izni alır. Rusya gümrük kapısından çıkarken kontrol edilen bagajında Lenin’in büstünü bulurlar. Bu nedir diye sorarlar.

Yahudi: Bu nedir? sorusu yanlıştır yoldaş! “Bu kimdir? demeniz gerekirdi. Lenin’dir. Sosyalizmin temelleri atan, Rus halkına iyilikler getirendir. Ben bunu bereketli günlerin anısı diye yanıma aldım.

Rus görevli etkilenmiştir…

Tamam, geçebilirsiniz der gönderir.

İsrail Tel Aviv hava alanına gelir.

Büstü gören görevli orada da aynı soruyu sorar bu nedir?

Yahudi cevap verir:

Bu nedir sorusu yanlıştır paşam bu kimdir? diye demeniz gerekirdi.

Ve açıklar, bu Lenin’dir. Bu deli caninin yüzünden Rusya’yı terk etmek zorunda kaldım. Yanıma aldım ki her gün ona bakıp bakıp lanet okuyayım.

İsrailli görevli etkilenmiştir, geçebilirsiniz der, gönderir.

Yahudi evine gelir büstü büfenin üzerine koyar. Gelişi nedeniyle akrabalarına davet verir.

Büstü gören yeğenlerinden biri sorar. Bu kimdir?

Bu kimdir sorusu yanlıştır kuzum! “Bu nedir” diye sorman gerekirdi, der ve açıklar;

Bu on kilogram, 24 ayar altın, vergisiz, gümrüksüz, üstelik KDV’siz! diyerek açıklamada bulunur.”

Korkarım ki şimdi içinde bulunduğumuz durum itibariyle buna benzer bir geçitten geçiyoruz. Dikkatli olmakta büyük yarar vardır.

                                       ***

İnsanların birbirine itimadının zayıfladığı, sevginin saygının, ülküdaşlığın anlamını yitirmeye başladığı/başlattırıldığı derin ve dar bir geçitten geçiyoruz.

İnsanların aralarında anlaşmaları için elçileri olan kelimeler bile anlam değişikliğine uğruyor. İyi niyetle söylenen sözlerin çok yanlış anlaşıldığı zamandan geçiyoruz.

Aynı kelimenin farklı insanlar tarafından farklı yorumlandığı bu kötü zamanda fikrimi beyan etmek veya daha doğru anlatımla ayanı beyan etmek düşüncesindeyim.

Bu kadar bunalımlı bir boğazdan geçsek bile bütün ülkücüler cesur ve akılıca düşündüklerini açıklamalıdır.

Hiçbir şeyin üzerini örtmeden ortaya konmalı ki gerçek sabah, gerçek tan vaktine ulaşalım.

                                                               ***

Politikanın içinde aktif olarak bulunmamakla birlikte fikrim, inancım nedeniyle siyasi, ekonomik, sosyal, dış politika ve her alanda Türkiye (m) de olanı biteni takip ediyorum.

Bir partim mevcut, bir fikrim mevcuttur ama başka bir partiye ve düşüncelerine, başka bir partiliye ve inançlarına da saygılıyımdır.

Ama bir noktaya kadar.

Vatanıma, Türk Milletine ve Devletime zarar verme noktasına gelinceye kadar.

Türk milletine, Türk vatanına, Türk Devletine zarar verecek, temeline dinamit koyacak her fikrin, her partinin, her düşüncenin, her inancın karşısındayım ve onulmaz hasmıyım. Bu saydığım konularda söz eylem veya düşünce açıklanmasına da karşıyım. Demokrasidir diyerek hasta düşüncelerine taraftar toplamak için konuşacak birileri de eyleme geçmediği sürece suç sayılmaz denmesi de beni rahatsız eder.

                                                         ***

1969 yılı 8.ayının bir Cumartesi gününde Ülkücü Türk Milliyetçiliğine gönülden kaydımı yaptırdım. O günden bu zamana kadar zik zaka düşmeden çizgimde devam ettim. Rabbim sağlık ve ömür verirse bu şekilde de gözlerimi kapatmak ve böyle anılmak isterim.

ÜLKÜ OCAKLIYIM ÇOK ŞÜKÜR.

Fikrim; Türk Milliyetçiliği, partim ise MHP’dir. Ülkücü olduğum gün hem ülkücülükle hem de Türkeş liderliğindeki MHP ile nikâh yaptım. Siyasette MHP ismi ve üç hilal, Bozkurt imleri olduğu sürece de nikâhım devam edecektir.

MHP zaman zaman sıkıntılı günler geçirse de ve yine de zaman zaman sıkıntılı yollar takip edip yanlışlar yapsa da nikâhım onunladır.

Bu yanlışları söylemeyeceğim, yanlışı doğru yerine koyacağım diye anlaşılmamalıdır.

Çok kişinin sustuğu zamanda da aynı çizgideydim.

Yanlışa yanlış dedim ve bu düşüncelerimi de yazdım, söyledim.

Hata yapan güce karşı evet efendim denildiği zamanda 2002’den 2007’ye kadar çeşitli dergi ve sitelerde, 2007’den 2013’e kadarda Anayurt gazetesindeki köşemde ve çeşitli sitelerde yazılarımla yanlışları dillendirdim.

Küfür, hakaret gibi şeyler bende olmaz. Hele nikâhlı olduğumu söylediğim kuruluşa ve onu yönetenlere hiç olmaz.

Çünkü şuna inanırım; Güçlü milletler, güçlü devletler, adaleti, ahlakı, kültürü, vicdanı ve inancı güçlü ailelerden oluşur. Ailede sıkıntı varsa devlette de olur. Eğer devlet görevini yapmazsa aileler de bozulur.

Bunları yazarken dün benimle aynı yerde olup bugün herhangi bir sebeple yer değişikliği zorunda kalan veya kalmadan değiştirenlere de saygım var.  Zaten her harekette böyle sosyal çalkantılar olmalı ki doğru tanımlar doğru kararlar ortaya çıkabilsin.

İnanıyorum ki omuzdaşlarımızla omuzlarımız arasındaki mesafe biraz açılsa da onlardaki vatan millet sevgisi benden geri kalmayacak seviyededir.

Allah korusun olabilecek vatan ve milletle ilgili sıkıntılı bir durumda o kardeşlerimi en ön saflarda göreceğimden zerrece kuşkum yoktur.

Ama ben buyum. Ben bu fikrin, bu ocağın, bu partinin sebep olduğu bir kimliğe sahibim. Çok şükür Türk kimliğimin yanında birde Ülkücü kimliğim var.

Bu ülkücü kimlik ki 17 yaşımda zamanın en iyi gazetelerinden olan Millet gazetesinde,  2000’li yıllarda değil 1970’li yıllarda dönemin en güçlü gazetelerinden olan Ortadoğu ve Hergün gazetelerinde makale yazmamı sağladı.

Seküler bir milliyetçi hiç değilim.

Hiçbir faniyi kült olarak görmedim görmem de. Ama hak edenlere de sevgim ve saygım sonsuzdur. Örneğin Ulu Önder ATATÜRK gibi, Başbuğum TÜRKEŞ gibi.

Şu günlerde sevindiğim ve üzüldüğüm iki olay oldu, bunu da yazmadan geçemeyeceğim.

  1. Üzüldüğüm; Ülkücü Türk Milliyetçileri arasındaki sosyal sermaye en düşük seviyeye inmiştir.
  2. Sevindiğim ise Ankara’nın Çubuk ilçesindeki Ülkü Ocağımızda BOZKURT resminin altında Cumhurbaşkanının resminin alınmasıdır.

 

Çile çeken acılarla yoğrulan Ülkücülük ve ülkücülerin karşısına, samimi olunsun veya olunmasın, ister isteyerek, ister uygulamak zorunda olduğu politika nedeniyle önceden sıcak bakmadığı “Türklük ” fikrinden bu noktaya gelmesi veya getirilmesi çok anlamlıdır.

Derin muhabbetlerimle.

TANRI TÜRKÜ KORUSUN.