Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

BAYRAĞIMIZIN RENGİ SOLMASIN

13 Mayıs 2020 - 01:44

BAYRAĞIMIZIN RENGİ SOLMASIN

“Kolsuz kahraman” romanının yazarı romanının bitiş sayfasına 1933 yılında dilek ve temenni notu düşmüş. “Bayrağımızın rengi solmasın. Yurdumuzu yağı basmasın. Bizi birbirimizden ayıracak düşmanlar kahrolsun. Bileğinizin, kafanızın, çalışmanızın gücünden doğacak büyük Türk yurdu göz kamaştıran ışıklarıyla dünyayı aydınlatsın. Babalarınız gibi cesur, doğru sözlü, temiz yürekli, bayrağa ve yurda bağlı kalınız.”

Ne güzel ve ne anlamlı dilek bu, bayrak, yurt, birlik, beraberlik, bilek ve kafa gücü, bayrağa ve yurda bağlı kalmak.

Bugünkü yazımda bu metnin etrafında düşündüklerimi hatta sorularımı sizlerle paylaşmak isterim.

Ayna canlının veya cismin fiziki görüntüsünü yansıtır. Görüntüsü ile içi arasında farklılıklar olabilir. Bazen de “içi dışı bir” söyleminin doğrulayanı ortaya çıkar. “İçinin güzelliği dışına vurmuş” da denilir.

Tarih sayfalarında Türkün fiziki görüntüsü tam olarak yansımakta mıdır? Dışı ayrı içi ayrımıdır? İçiniz güzelliği dışına yansımış mıdır? Veya daha doğru tabirle “iç güzelliği yüzüne vurmuş mudur?”

Gerçekte aynanın gösterdiği zahiri görüntüdür. Dış görüntüsüne göre Türk insanı bana göre masum, yakışıklı, fakat bir o kadarda şaşkındır. Kendi kendini zarar vermek için elinden geleni yapar ve taraflarına da memleket sevdası için yaptıklarını söylerler. Doğru mudur? Doğruluk payı olabilir.  

Türk’ün dışı içi birdir. Saftır çabuk unutur, çabuk aldanırlar. Böyle olduğu için benzer olaylar sık sık başlarına gelir. İçi de dışı da güzeldir. Merhametlidir, şefkatlidir, yardım sever, koruyucu, kollayıcıdır, cesurdur, hakkıyla yiğittir. Güçlü, inandığı, güvendiği lideri olduğunda aşamayacağı dağ, yıkamayacağı güç yoktur.

Atatürk’ün önderliğinde ki İstiklal Savaşı gibi. İçinde çok fazla kendine bile  zarar verecek kadar fazla sevgi vardır. Bu sebeple çok çabuk karşısındakinin etkisinde kalır asimile olmaya yatkındır.

Bir şekilde asimile olmaları mümkün değildir. Kendilerine zorla bir şeyler kabul ettirmeye çalışılırsa, kendi istekleri dışında bir tercihe zorlanırlarsa asırlarda geçse özünden, öz değerlerinden vazgeçmezler.

***

İnsan benzer olayları bir kere yaşayıp ondan ders alıp bir daha yaşamaması gerekir. Tecrübe ve ders almaları gerekirken aynı olayları yaşadıklarına göre derste tecrübede çizgi dışında kalmaktadır. Bunun adına hata yapmakta dense, farkında olmamak ta dense sonuç budur. Peki, adı ne kabul edilirse edilsin benzer yanlışı hayatında örnekleri varken yaşamak normal midir?

Veya bir başka yönden bakalım. İnsanlar karşılaştığı benzer olaylar karşısın da aynı tepkiyi mi? benzerini mi?  yoksa ayrı tepkileri mi verirler?

Veya insanlar yaratılışlarında ki özelliklerinden dolayı aldanabilecek potansiyele sahiptir?

Bir başka noktada insanlar tepki vermeden, mücadele etmeden kabulcü mü olurlar? Ve kendilerini aklamak adına da karşılaştıkları sonucu ulvi bir gücün üzerine mi bırakırlar? Onun yazgısı, onun takdiri diye!

Bu konularda hep dikkatimi çeker, devletlerin de, bireylerin de hayatlarında bu tip olayların örneklerini görmek mümkündür.

Her zaman olduğu gibi kendimizi, milletimizi değerlendirerek olaylara bakalım. Türk insanı, Türk tarihini kendine mihmandar seçmeli, ama hatayı, doğruyu, eksiği, yanlışı, yiğitliği, acıyı, töreyi, ihaneti, gafleti, mertliği sorgulamalı ki o zaman doğruları, hataları, yanlışları, ihanetleri, yiğitlikleri, gafleti tespit edebilir.

Bu tespitlerde uygulama alanı bulursa başarılarda arkasından gelir.

Ne düşüncedeyiz?  

Fuat YILMAZER