Fuat YILMAZER

Fuat YILMAZER

[email protected]

“AŞK OLSUN-EH ARTIK”

04 Şubat 2019 - 19:14

“AŞK OLSUN-EH ARTIK”

Başlığı görünce aşk kavramının işleneceğini düşünmeyin.

Aşk’a karşı değilim. Aşk olmadan hayatın olmayacağını bilenlerdenim.

Aşk insana yaşama azmi ve kuvveti veren bir duygu ve önemli bir güçtür.

Hem dünyevi hem ilahi aşk önemli ve kutsaldır. İkisi de kabulümüzdür. Ama ikisi de saf samimi art niyete dayanmayan duygularla olması insanı mutlu ve saygın duruma getirir.

                Anadolu’da deyimler vardır; “aşk olsun”, “eh artık”, “mümkün değil”, “pes artık”, “çıldırmış olmalı”.

Şaşırma ve kötü gidişe hayret anlamındadır.

“Aşk olsun bu kadar olacağını düşünmezdim”,

“Eh artık çekilmez noktaya geldin”,

“Bu kadar şuursuz cesaret akıllının yapacağı iş değil”,

“Toplumumuzun yapısına uymayan davranış eylem ve söylemlerin için pes artık”,

“Destursuz gittiğine göre çıldırmış olmalısın” gibi cümle içlerinde daha iyi anlaşılır.

Siyasilerimizin konuşmaları bu deyimleri sık sık çağrıştırır. Bunlara ancak eh artık, mümkün değil, bu kadarına da pes artık sözleriyle karşılık verilebilir.

Siyasilerimizin konuşma dilleriyle ilgili bilgileri iki grupta toplayıp, önce 1999 yılına kadar olanı ve devamında 1999’dan sonraki devreye ait olanını vermek istiyorum.

1999 yılına kadar geçen konuşmalardan derleyebildiklerim;

Rahmetli Menderes “Odunu da koysam milletvekili yaparım”

Rahmetli Demirel “ Petrol vardı da tankere ağzımızı dayayıp biz mi içtik”

Rahmetli Erbakan gruplarında yaptığı bir konuşmada “Sen Refah Partisine hizmet etmezsen, ibadetin kabul olmaz. Çünkü başka türlü Müslüman olmaz. Refah partisi için çalışacaksın… Çalışmazsan patates dinindensin”

Ecevit bir konuşma anında kelimelerin yerlerini karıştırarak, “Biz barış değil savaş istiyoruz savaş”

Turgut Özal’ın mecliste Erdal İnönü’ye cevap verirken “Sen onu git küçük Turgut’a anlat”

Rahmetli İnönü’nün “Seni sevmeyen ölsün” diye bağıran bir vatandaşa “Aman ölme yahu, bir oy gider”

Tansu Çiller’in Samsun’da yaptığı konuşmada “Sevgili Samsunlular! Mübarek Ramazan bayramınızı… Mübarek Ramazan Bayramı olmasa da en az onun kadar mübarek Kurban bayramınızı kutluyorum”

Kenan Evren’in görevinin son günlerinde “Çankaya’yı artık bırakıyorum. Heveslileri gelsin biz hevesimizi aldık”

Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’nin bir konuşmasında “ Bu meclisin yarısı hıyardır… Sözümü geri alıyorum, bu meclisin yarısı hıyar değildir”

Rahmetli Türkeş’in “Ne mozaiği ulan” demesi…

Bu ve buna benzer konuşmalar o dönemde hoş karşılanmasa bile topluma olumsuz örnek sayılmıyordu. Sadece Özal’ın sözü argo idi, Rahmetli Erbakan’da genellikle düşüncelerine uygun fantastik çizgide konuşmuştu.

1999’dan sonra siyasi ahlak o kadar güçsüzleşti ki, siyasilerimiz uygunsuz sözlerle birbirlerine veryansın edebiliyorlar. Anne ve babalar çocukların bu konuşmaları duymasının endişesini yaşıyorlar.

Konuşanlar sanki çok önemli bir siyasi başarı kazanmış gibi bir sonraki konuşmalarında daha ağır kelimeleri bulup söylüyorlar;

“cibilliyetsiz”, “soysuz”, “hain”, “hayatı yalan”, “iftiracı”, “müptezel”, “çukur”, güruh”, “zürriyetsiz”, “ananı da al git”, “aile nedir, çocuk nedir bilmez ki”, dinleyicilerden biri “böbreğimi satıyorum” diyerek sıkıntısını söyleyince ona söylenen “ Burası sakatatçı dükkânı değil”, “Çirkef”, “Şerefsiz”, “çapsız”…

Bu konuşmalar konuşanın olduğu gibi, ona konuşma metnini hazırlayanların da yapısını ortaya koyar.

                                  ****

               Konu dışı ama yazımı bir hikâye ile bitirmek istiyorum.

          “ Bir köyde ahlaki değerleri zayıf bir hanım varmış. Hem ahlaki değerler de cüce hem de çok kavgacıymış. Köyde genç, yaşlı tuzağına düşürebildikleri erkeklerle birlikte olurmuş.

O kadar da kavgacı imiş ki köyün en namuslu kadınlarına bile su-i zan da bulunurmuş.

Bir gün, temiz bir gelin hanıma ahlaksızsın diyerek iftira atıp, hakaretler etmiş.

Gelin hanım ağlayarak eve kapanmış.

Eşi, hanımının sıkıntısını anlamış ve sormuş, o da olanları anlatmış.

“Hanım kafanı takma seni de onu da köylü biliyor” diye teselli etmeye çalıştıysa da başarılı olamamış.

Beyi eşine bir teklifte bulunmuş;

“Hanım uzun zamandır bu bayan bana beraber olmamızı teklif ediyordu, izin verirsen yarın kabul etmiş görüneyim evine gireyim bir süre sonra sen muhtarla evi bas bizi yakala. Karşılaşacağın manzaradan sonra sana bir daha hakaret edemez” demiş.

Anlaşmışlar, ertesi gün bey söz konusu kadının evine girmiş gelin hanım da muhtarla beraber evi basmış ve uygunsuz vaziyette yakalamışlar.

Suçüstü yapılan kadının söylemi ne olmuş biliyor musunuz?

“Şalvarımı çekene kadar kimse görmesinde, ondan sonra sana yine o…..    derim” demiş.

Allah, her türlü düşüklüğü yapıpda, hiçbir şey yapmamış gibi davranan karakterlerden herkesi korusun.