Erkan AKBALIK

Erkan AKBALIK

[email protected]

9 EYLÜL SON GÜNLERDE NELER YAŞANDI! ADIM ADIM ZAFERE GİDİŞİN GAZETELERE YANSIMASI (2)

06 Nisan 2018 - 14:20 - Güncelleme: 09 Eylül 2022 - 17:28

9 EYLÜL

SON GÜNLERDE NELER YAŞANDI!

ADIM ADIM ZAFERE GİDİŞİN GAZETELERE YANSIMASI (2)

            Bu yazılarımızla, 9 Eylül 1922’de Türk Milletinin zaferi ile neticelenen Milli Mücadelesini, dönemin gazetelerinde yayınlanan haberler ile takip etmeyi ve o günlerin heyecanını satırlarından okuyarak hissetmeyi ve hissettirmeyi amaçladık.

            Yazılarımıza kaynaklık eden gazete “Hâkimiyet-i Milliye” gazetesidir. Bu gazetenin, yaptığı günlük yayınlar ile adeta günümüzün canlı yayını gibi olayları mümkün olduğunca hızlı aktarmaya çalıştığına şahit oluyoruz.

            Geçen hafta sizlere arz ettiğimiz yazımızda, ordumuzun İzmir’e yaklaştığına yönelik haberleri görmüştük.  Sonrasında “Müttefiklerin” İzmir’i teslim etmek istediklerine dair Fransız zırhlısından çektikleri telgrafı ve ona karşılık olarak “Başkumandan” tarafından verilen hassas cevabı belirtmiştik.

            Bu karşılıklı çekilen telgrafları neticesinde, belirttikleri şekilde görüşmeler yapılır ve ertesi günün sabahında Türk Süvari Birliği İzmir’e girer.

            Bu haftaki yazımızda, yaşanan gelişmeleri yine gazeteden takip etmeye devam edelim.

10 Eylül tarihli gazete:

(Gazetenin bu kısmını daha önce paylaşmıştık. Süregelen olayın bir parçası olarak bütünü bozmamak adına tekrar paylaşmayı uygun gördük.)

 

            Bu haber, 10 Eylül 1922 tarihinde gelişmelerin önemine binaen ilave baskı olarak yayınlanmıştır.

 

Süvarimiz cumartesi günü öğleden evvel 10.30 da İzmir’e girmiştir. İzmirliler bu suretle yunan kâbusundan müebbeden kurtuldular.

 

            Dün gece İzmir’in tahliyesine dair ilk haber şehrimize saat dokuz buçukta geldi ve gazetemiz derhal ilave çıkarmak suretiyle Ankara’ daki hemşerilerini ve kardeşlerini bu büyük müjdeden haberdar eyledi. İzmir’e ilk giren Mürsel Paşa komutasında bulunan süvari kolordumuzdur. Süvarilerimiz öğleden evvel saat on buçukta şehre dâhil olmuşlar ve derhal Mürsel Paşa İzmir limanında Fransız Edgar Gine (Edgar Quinet) zırhlısının telsiziyle başkumandan paşa hazretleri namına ordu telsizine şu telgrafı çekmiştir:

            Muzaffer Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

            Muzaffer Milli Ordumuzun yılmaz süvarileri bizler düşmanın İzmir önündeki son mukavemetini kırarak 9 Eylül 338 10.30’da şehre dâhil olduk. Halkın solgun gözyaşlarıyla derin hürmetlerini iblağ ile bahtiyarım. Süvari Kumandanı Mürsel

            Mürsel Paşa Kolordusundan sonra bir gün evvel hemen hemen İzmir kapılarına dayanmış olan piyade kıtamız dahi yürüyüşüne devam ederek ve o gündeki her maniayı müdafaa imkanı olmayan bir suretle kırarak şehre dâhil olmuştur. Ve bu suretle İzmir üzerine çöken Yunan kâbusunu yırtarak aziz memleketimize halas, reha (kurtuluş), sûr sürûr(neşe sevinç) götürmüştür. Son dakikada edindiğimiz malumata göre İzmir’e giren kıtaatı bizzat kahraman ve büyük Başkumandanımız idare eylemektedirler. Kıtaatımızla beraber Başkumandanımızda şehre girmişlerdir. Halkın arasındaki sevincin tasviri imkânı yoktur. Malumatımız bu gece bundan ibarettir.

            Dün gece bu meserret (sevinç, şenlik) haberini neşr ettiğimiz ilave ile öğrenen halk öğlende muzika ve davullar oldu halde koyun pazarı tarafıyla meclis önüne gelmişlerdir. Alaya yolda itfaiye bölüğü meşalelerle iştirak etmiştir. Meclis önünde Erzurum mebusu Hüseyin Avni ve Saruhan mebusu Necati Beyler tarafından birer nutuk söylenerek muzaffer ordumuzun kahramanlığı yâd edilmiş ve yaşasın başkumandanımız, yaşasın ordumuz, yaşasın büyük millet meclisi nidaları arasında, sürur ve şaduman içinde herkes evlerine çekilmiştir.”

            Görüldüğü üzere İzmir’in alınması ve kontrolün Türk Ordusuna geçmesi haberi ile sadece İzmir’de değil, başta Ankara olmak üzere  tüm yurtta sevinç gösterileri ile karşılandığını görüyoruz.

            Aynı gün aynı sayfada yayınlanan başka bir haberde ise Yunan Ordusunun gidişatı işleniyordu.

“İZMİR’DEN RESMEN YUNANLILIK DEF OLDU!

            İzmir’de Yunan kâbusunu temsil eden (Esteryadis) yuhalar ile kaçtı.

            Esteryadis ve maiyeti dört ay evvel mukbil (kutlu, mutlu) şehrimize zulüm getirir iken alkış ile karşılanıyordu.  

            Evveli gün Türk süngüsü önünde aynı adamlar yuhalar ile kaçıyorlar

            İstanbul: 9 (muhabir-i mahsusumuzdan) – İzmir’deki Yunan fevkalade komiseri Esteryadis idare-i mülkiyeyi konsoloslara devretmek ve yunan hükümeti tarafından tayin edilen mülkiye memurlarıyla birlikte limandaki Yunan zırhlısına iltica etmiştir. Ahali rıhtım üzerinde Esteryadise karşı (yuha!) diye bağırmıştır. Esteryadis aynı zamanda İzmir fevkalade komiserliğinden istifa etmiştir!

            İtilaf sefaini (gemileri) tarafından şehirdeki hükümetsizlik yüzünden çıkacak karışıklıklara mani olmak üzere bahriye askeri ihraç olunmuştur.  Dün limandaki Fransız, İngiliz gemileri tebailerini şehirden çekmişlerdir. İstanbul’daki bazı ahmak Rum gazetecileri vaziyet ve mevkii idrak edemeyerek hala Venizelos’un İzmir’e gelip mukavemet teşkilatı yaptığından bahsediyorlar. Hâlbuki İstanbul’daki Rumlar milliyetlerini ketm(saklamak) lüzumu hissetmişler ve Rumca yerine Fransızca ve İngilizce konuşmağa başlamışlardır. Vapurlarda, tramvaylarda Rumca gazeteler görünmez oldu. Rumlar Türkçe gazetelere büyük bir tehalükle (istekle) hücum etmektedir. Bütün İstanbullular bu manzara ile alay ediyorlar.”

            Bu haber ile Yunan ordusunun artık bittiğini görüyoruz. Aynı zamanda bu topraklarda yaşayan Rumların da panik yaptıklarını ve başlarına gelebilecek olumsuz hadiseleri önlemek adına Rum kimliklerini ortaya çıkaracak her şeyden kaçındıklarını, Rumca konuşmadıklarını, gazetelerini almadıklarını, bu haberden öğreniyoruz.

            Başka yerdeki bir haberde ordumuzun artık iyiden iyiye İzmir’e yaklaştığını ifade eden cümleleri görebiliyoruz.

 

“ÜÇ SENE DÖRT AY SONRA

            Ordumuz iki günden beri deniz havası alıyor, herhalde dün şu saatleri sevgili şehrin ağuş-u şefkatinde geçiriyordu.

            Sevgili İzmir’e kavuşmak artık bir zaman, bir saat meselesi oldu. Ahmetli’de, bir defa daha Yunan bakayasına (kalanlarına) bir yumruk savurduktan, Yunan idaresini temsil eden Esteryadis ve şüreka-i melanetinin firarında ve resmen müttefikin konsolosları tarafından şehrin teslimi keran müracaatı ve kuvvai bulduktan sonra İzmir ilimizde demektir ve her şeyden evvel, bu hasret ocağına bağrı yanık Türkü söylemekten mani edecek hiç bir kuvvet hasret çekmiş ve susmuş olan sancağımızı deniz rüzgarıyla yıkayacak kollar, hemen şehrin üzerinde demekti. Bu vaziyetten iki gün geçmiş bulunuyor bilhassa dün akşama doğru kahramanlarımızın şanlı alınlarını deniz dalgalarına vererek İzmir rıhtımlarında nöbete girmiş olmaları da kuvvetle muhtemeldi.”

            Görülüyor ki Ahmetli’den sonra artık çok fazla bir engel kalmamıştır. Ordumuz önündeki engelleri ve mukavemeti kaldırarak kesin zafere doğru ilerlemektedir.

            Zaferler ile morali yükselen Türk Milleti Anadolu’nun her yerinde sevinç içindedir. Zaman zamanda hissiyatlarını telgraf ile Başkumandan’a iletiyorlardı. Bunlardan bir tanesi de gazetedeki sütunlarda yerini almıştı. Zonguldak’tan gönderilen telgrafın haberi şu şekilde yayınlanmıştır.

“BAŞKUMANDANIMIZA

Kahraman başkumandan, ağlayan ana baba inleyen yetimler gözyaşlarını sildiler.

            Zonguldak: 8 (A.A)- Zonguldak livası namına Başkumandan Paşa Hazretlerine atideki telgrafname keşide edilmiştir:

            Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine

            Türkün gözünde ve gönlünde feveran eden varlığınız son zafer naralarının yüreklerimizde açtığı derin ve ebedi has minnetler içinde afak ve ebedi tehziz ve tes’id (tebrik etme kutlama) etti. Üçyüz milyon ümmet-i Muhammed isminizi ebediyen anacak ve altı bin yıllık Türk tarihi sizi iman gibi kalbinde taşıyacaktır. Millet yolunda olanların ruhu şu dakikada başınızda elleri Allaha açık size ve kumanda ettiğiniz muzaffer Türk ordusuna dua ediyor. 

            Kahraman başkumandan, ağlayan ana baba, sızlayan kadın kardeş, inleyen yetim-i bi-kes (kimsesiz) güzelleri hep yaşlarını sildiler. İdare ettiğiniz ordumuz için şimdi hep yerden secde-i niyazda kati kurtuluşumuzu tanrıdan diliyorlar. Siz tarih-i islamda Selahaddin-i Eyyubinin deruhte ettiği vazife-i kudsiyeden daha yüksek bir hamule-i diyanet ve milliyetle harb ediyorsunuz. Bu itibar ile size muhibbi-i din ve millet demek de asla tereddüt etmiyoruz. Miz (temiz) tarihimizde Jandarkın Fransız tarihinde işgal ettiği mevkiden daha muhallid (sürekli kılan, ebedi ) bir mevkie yılında eriştiniz. Çünkü yalnız bir milleti değil bir ehl-i tevhidi kurtarıyorsunuz. İşte biz verdiğiniz hulasa haberlerinin ruhumuzda doğurduğu duygularla Zonguldak livası halkının payansız (nihayetsiz) mestlerini zat-ı sami-i kumandan efhamilerine erkan-ı amire ve zabitana ve pek sevgili asker evladlarımıza arz etmekle müftehiriz.

Müdafa-i Hukuk Reisi         Mutasarrıf                  Belediye Reisi

İbrahim                                  İhsan                          Hasan Fehmi”

 

            Zonguldak’ın hissiyatını dile getiren telgraf, şehrin önde gelenlerin imzası ile Başkumandan’a bu şekilde arz edilmişti.

            Gazetenin aynı sayfasında o günlerde Yunanistan’da neler olduğuna dair haberlere de rastlıyoruz. Anadolu’da yaşadıkları hezimetin etkilerinin sonuçları Yunanistan’ı derinden etkilediği satırlarda şu şekilde ifade edilmektedir

.

“ATİNA’NIN BÜTÜN DÜNYA İLE MÜNAKALESİ (ulaşımı) KESİLDİ

            24 Saatten beri Yunan payitahtından ne Avrupa’ya, ne de İstanbul’a havadis gelmiyor.

            İstanbul: 9 (muhabir- i mahsusumuzun telgrafıdır)- Atina’dan ne Avrupa’ya ve ne de İstanbul’a son yirmi dört saat zarfında hiçbir haber gelmemiştir. Bu vaziyet Yunan payitahtında pek mühim vakayi cereyan etmekte olduğunu gösteriyor. İstanbul’da türlü türlü şayia devran etmektedir. Konstantin’in istifası söyleniyor. Pöti Parizyen gazetesi ise Konstantinin Atina’dan kaçtığını kaydediyor. Mamafih neler cereyan ettiğine dair kati bir haber yoktur.

            İstanbul’da yunan itibar-i milliyesi sıfıra inmiştir. Ne Yunan parası ve ne de Yunan tahvilleri üzerinde muamele yoktur.”

            Görüldüğü üzere, Yunanistan sadece girdiği savaştan hezimet ile çıkmamış, ülke içinde de ciddi siyasi, sosyal ve ekonomik buhranlar yaşamıştır.

            Gazete ve benzeri süreli yayınların arşivlenmesinin ne kadar önemli olduğunu burada örneklerini verdiğimiz haberlerden bir kez daha anlıyoruz. Tarihte yaşanan her ayrıntıyı devletlerin arşivlerinde bulmak pek mümkün değildir. O yüzden süreli yayınların arşivlenmesi çok önem arz etmektedir. Tabii olarak arşivlenmesi yetmez, arşivlenmiş olanlarının da üzerinde yeterince çalışılması gerekmektedir. Toplumun hissiyatını ve heyecanını gelecek kuşaklara anlatabilmenin en iyi yollarından biri de budur.

Erkan AKBALIK      

Son Yazılar