Dr. Ceyhun DEMİRKOLLU

Dr. Ceyhun DEMİRKOLLU

[email protected]

MİLLİ MÜCADELE’NİN ASKERİ YÖNÜ: SALİHLİ ÖRNEĞİ

25 Kasım 2017 - 18:40 - Güncelleme: 25 Kasım 2017 - 18:52

MİLLİ MÜCADELE’NİN ASKERİ YÖNÜ: SALİHLİ ÖRNEĞ

Dr. Ceyhun DEMİRKOLLU

 

Giriş

15 Mayıs 1919’da başlayan Milli Mücadele 1923’e kadar yoğun olarak asıl askeri faaliyetini Batı Cephesi’nde sürdürmek durumundaydı. Batı Cephesi mücadelesi Güney Cephesi’nde olduğu gibi ilk anda şehir savaşları şeklinde olmamıştır. İmparatorlukta olduğu üzere Batı bölgeleri de, doğal olarak özdeş ve türdeş değildi. Irkı, dini, dili ve toplumsal yapısı değişik topluluklardan, milletlerden oluşuyordu. Askerî, siyasî, iktisadî ve diğer alanlardaki bazı olumsuz sebepler, bu bünyedeki çatlaklık ve kopuklukları büyütüyor, onarılması zor veya olanaksız duruma getiriyordu.

Başlangıçta oluşturulan yerel unsurlar keyfiyet bakımından milli kuvvetlere bağlanmakta isteksiz, siyasi otoriteye uymak istemeyen bağımsız ve her an kontrol edilmesi gereken, pimi çekilmiş, kimin elinde patlayacağı belli olmayan bomba gibiydiler.

Ancak dağlara hâkim olmak, ovada harekât icra eden stratejik-aperatif-taktik büyüklükteki dost veya düşman birlikler üzerinde tedrici etki yaratıyor, ayrıca meşru zemini olmayan çete iradesi de kongrelerin siyasi gücü yanında sönük kalarak, sadece geçici korku yaratıyordu. Öyle ki yerel Milli Kuvvetler üzerinde bazen egemenlik tesis edebilen Çerkez Ethem gibi çete mensupları, mevzi başarılarının etkisiyle bunu üst noktalara taşımak isteyeceklerdi.

Batı Cephesi Komutanlığı bu metaforu kapsama alanına sokabilmek için Atatürk’ün yerinde müdahaleleri ve sezgileriyle sabırla beklemiştir.

30 Ekim 1918’de Genel Askeri Durum

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütareke Antlaşması’ndan sonraki süreçte, Anadolu'da milli bağımsızlığa yönelik örgütlenmelerin başlatıldığı Mayıs-Haziran 1919'a kadar geçen 8 aylık sürede İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan silahlı kuvvetleri tarafından işgaller sürdürülmüştür.[1]

Daha sonra, İstanbul ve İzmir limanlarının işgali başlatılmıştır. İşgalcilerden cesaret alan gayri Müslimler asayişi bozmaya, mevcut devlet otoritesini yok saymaya başlamıştır. Yunanlılar ile Rumlar en istekli ve saldırgan olanlarıydı. Ayrıca iletişim ve ulaştırma araçlarına el konularak Türk toplumu üzerindeki çember daraltılmaya başlanmıştı.  

Yine devamla, Osmanlı devlet teşkilâtı ve askeri gücü sembolik hale düşürülmüştü. Ülkenin işgal edilmeye başlanması,  Batı Anadolu’nun Yunanistan’a,[2] Sinop-Batum arası Rum–Pontus Devletine, Doğu Anadolu’nun Ermenistan’a verileceği, Güneydoğu Anadolu’da ise bir Kürdistan yaratılacağı yönündeki güçlü emareler, halkın tepki ve örgütlenmesine yol açmıştı.[3]

Osmanlı Devletinin otoritesi, hükümeti, sınırları, ordusu (asker terhis edilerek toplam 50.000 kişilik bir kuvvete bırakılmıştı), ağır bir darbeyle yere serilmiştir.

Şimdi ivedilikle, yerel Milli Kuvvetler oluşturularak, bu kuvvetlerle sonradan bütünleşilecek, hitamında ise düzenli bir orduya geçinceye dek hareketli çeteler (Kuvve-i Seyyare) de dâhil olmak üzere elde ne varsa ortaya konması elzem olan her kuvvete gereksinim duyulan bir an yaşanmaktaydı.

Mütareke öncesi Batı Anadolu ve Ege kıyıları Ekim 1918’de 8’inci Ordu sorumluluğundaydı. Bu ordunun karargâhı İzmir'de olup, kuruluşunda 17’nci ve 21’inci Kolordular bulunmaktaydı. (Mütareke hükümlerine göre, 8’inci Ordu Komutanlığı ile 21’nci Kolordu, 13 Kasım 1918'de lâğvolunmuş ama 17’nci Kolordu İzmir’de bırakılmıştır). İlaveten 57’nci Tümen (Antalya) karargâhı da Aydın'da konuşlandırılarak İzmir’deki 17’nci Kolordu'ya bağlanmıştı.

Mevcut Düzenli Ordu

Eylül 1919 itibariyle Türk Kara Kuvvetleri kuvvet ve kuruluşu[4] yurt içindeki konumları savunma için bile yetersizdi. Buna göre teşkilat, personel ve silah gücü bakımından toplam 50.000 kişilik bir kuvvete indirilen Osmanlı ordusu vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını karşılamaktan uzaktı. Ayrıca işgal ve istila kuvvetleri ile çatışmaya ilk anda girmek hedeflenmemişti.

Kara Kuvvetleri 8 kolordu, 2 bağımsız tümene düşmüş vaziyetteydi.    Kolordular 2- 3 tümen, 1 topçu alayı, 1 süvari alayı, 1 ağır topçu taburu ve bağlı birliklerden; Tümenler ise 3 piyade alayı, 1 topçu alayı ve bağlı birliklerden;  Piyade alayları ise 3 Piyade taburu ( 1 tabur barış kadrosuna 2 tabur ise çekirdek halinde yani 1/5 oranında) personel miktarına sahipti. Ayrıca bu alaylar dörder tüfekli bir ağır makineli tüfek bölüğüne sahipti. Bazı taburlarda değişik cins ve modelde birkaç hafif makinalı tüfeğe sahipti. Mütareke kadrosu gereği bir topçu alayı, ikişer bataryalı iki taburdan oluşabilecekken bu kadrolar oluşturulamamıştı.

Topların kamaları, cephane ve diğer harp malzemesi işgal kuvvetleri ve diğer kontrol vasıtalarının depolarında durmaktaydı. Bu depolardan epeyce malzeme kaçırılarak yine Milli Kuvvetler’e kazandırılacaktır. Birlik üzerinde henüz kontrol heyetlerinin[5]  sayımına takılmamış olan harp silah ve araçları yurt içine kaçırılmıştır. Bunun dışındaki birliklerin elinde ve depolardaki piyade tüfekleri çoktu ama eski ve değişik modelde olduğundan ihtiyacı görmezdi.

Tablo-1: Kara ordumuzun Eylül 1919’daki konuşlanması.

1 nci Kor. Edirne

49. Tüm. Kırklareli

60. Tüm. Keşan

-

-

3 ncü Kor. Sivas

5. Kaf. Tüm. Amasya

15. Tüm. Samsun

-

-

12 nci Kor. Konya

11. Tüm. Niğde

41. Tüm. Konya

-

-

13 ncü Kor Diyarbakır

2. Tüm. Siirt

5. Tüm. Mardin

-

-

14 ncü Kor. Bandırma

55. Tüm. Tekirdağ

61. Tüm. Balıkesir

 

 

15 nci Kor. Erzurum

3. Kaf. Tüm. Trabzon

9. Kaf. Tüm. Erzurum

11Kaf. Tüm. Van

12. Tüm. Horasan

20 nci Kor. Ankara

23. Tüm. Afyon

24. Tüm. Ankara

-

-

25 nci Kor. İstanbul

1. Tüm. İzmit

10. Kaf. Tüm. İstanbul

-

-

Bağlı Birlik

56. Tüm. Bursa /57.Tüm. (Çine-Denizli)

Kolordu

Personel: 1.567

Tüfek: 562-Top: 8

Tümen

Personel: 2.020

Tüfek: 12-Top: 8

 

 

17 nci Kor. Kh.nın dağıtılmaması hususunda Genelkurmay Başkanı Cevat Çobanlı Paşa 14 ncü Kor. K. lığına 12 Haziran 1919’da şifreli bir telgraf[6] çekmiştir.

 

Milli kuvvetler ve Salihli’de Durum

 

Tablo-2: Eylül 1919 itibariyle Batı Anadolu Milli Kuvvetler

BÖLGE

ASKERİ BİRLİK

GÖNÜLLÜ

KOMUTANI

Ayvalık

172. P. A.

500-600 Kişi

A. K.

İvrindi /

Taşdibi/Korucu

Müfrezeler

Yb. Halit

BAYRAK

Soma/Kırkağaç/

Savaştepe/Bergama

188. P. A. 2 Top Takviyeli, 100 Kişilik Müfreze

 

600 Kişi

Yzb. Halit

Akhisar

-

800- 1000 Kişi

Kur. Bnb. Derviş

Salihli

Bazı Müfrezeler

2.500 Seyyar (Atlı Birlik)

Çerkez Ethem

Bozdağ

(B. Menderes)

15 Efe Müfrezesi (Zeybekler Bölge Halkı)

-

Demirci Mehmet Efe

 

 

Bu kuvvetler Yunan Birlikleri’nin sıklet merkezlerini ve taktik düzenlerini sık sık değiştirmelerine sebep olmuşlardır.[7]

İşgal ve İstila Kuvvetlerinin Askeri Durum ve Konuşlanması

İngiliz Kuvvetleri 2 tümen ile çoğunluk İstanbul ve Çanakkale’de geri kısım ise Kütahya, Eskişehir, Afyon, Samsun, Erzurum’da İşgal, Kontrol ve istihbarat faaliyeti yürütmekteydiler.

Fransız Kuvvetleri; İstanbul, Çanakkale, Mersin, Adana, İskenderun üç tümene yakın askeri kuvvet yığınaklandırmışlardı.

İtalyan Kuvvetleri; Antalya, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Selçuk, Konya, Afyon’da işgal, temsil, kontrol faaliyeti ihdas etmişlerdir. Milne Hattı[8] Yunanlılara geniş istila sahası verince onlar da yoğun psikolojik harekât faaliyetine girişerek halka kendilerini sevdirmek istemişlerdir.

İşgal Dönemi ve Batı Cephesi’nin Yeniden Tertiplenmesi

İzmir’in işgaliyle, Salihli kurtuluş cephesinin oluşması çabaları:

İzmir’in işgalinden bir süre sonra Yunanlılar Ege bölgesinde dört istikametten yayılmaya başladılar.

Birinci istikamet: Menemen, Manisa ve Turgutlu’ya girdi (25 Mayıs 1919).

İkinci istikamet: Menemen’den Bergama’ya doğru ilerleyerek burayı işgale etti.

Üçüncü istikamet: Aydın ve Nazilli’ye girdi (27 Mayıs 1919).

Dördüncü istikamet: Denizden Ayvalık’a çıkarma yaparak çevreyi işgal etti (29 Mayıs 1919).

Salihli-Gediz Vadisi’nin doğal olarak açtığı ana istikamet Afyon’un hemen düşmesini sağlayabilecek kadar önemliydi. Bu hattın tıkanmasını gerektiğini iyi bilen Albay Bekir Sami Günsav burayı tıkamak için her fikre ve çareye sarılıyordu.

Doğaldır ki o ortamda işgale tepkiler, faklı kesimlerde ihanet ve kahramanlık arası çizgilerde karşılanabiliyordu. Bu oluşumların olumsuz olanları tüm dönem ve halka mal edilebilecek mahiyette yorumlanmamalıdır.[9] Atatürk Nutuk’ta bu konuya dikkat çekmektedir. Tarih içerisinde arananın ne olduğuna göre birçok olumlu ve olumsuz örnek yakalanabilir. Biz tarihçiler tarihi yapana sadık olduğumuz oranda nesnel kalabiliriz. İşte Milli Mücadelede Salihli örneğinde bu düşünceye sadık kalmak için çaba gösterildi.

Salihli Cephesinin Oluşturulmasına İlk Harcı Koyanlar

Başlangıçta Bekir Sami Beyin; Rumların Salihli’de pek az olmasına rağmen Yunanlıları karşılamak için İstasyon’da zafer takı yapıldığını, ayrıca Mehmet Efendi namında birinin yerli Rumlarla Yunan askerine ziyafet için 30 lira verdiğini ve Kaymakam Tahsin bey’in tüm bunlara kayıtsız kaldığını Genelkurmay’a çektiği telgraflardan anlıyoruz. Salihli’de henüz mücadele yönünde fitilin ateşlenmediğini bu yolla öğrenmekteyiz.[10]

Yunanlıların Kasaba ve Ödemiş’i almak için harekete geçmeleri, Ahmetli istasyonunu almaları (5 Haziran 1919) , Salihli ve Alaşehir halkını harekete geçirerek bu cephenin kurulmasına sebep olmuştur.

Böylece Alaşehir’den 68 Kişilik bir müfreze 7 Haziran’da Salihli’ye intikal ettirilir. Bunların başında Yedek subaylar; Asteğmen Şakir Ünalan, Asteğmen Zühtü Akıncı, Asteğmen Ali dayı vardır. Komutanları ise Alaşehirli Esat’tır (20 yaşında şehit olacaktır).[11]

Salihli ve Poyraz Köyü’nden[12]; Hacı Ali bey (komutan), Eşref Ağa, Bekir Ağa, Osman Erdinç (kopuk lakaplı),  Bnb. Ahmet, Giritli Şevki, Yzb. Edip,( Edip Bey, Edip Bey, Sarı Edip, Edip Efe, Sarı Edip Efe gibi isimlerle) ilk örneklerdir.

Ödemiş Kuvayı Milliye Komutanı Yüzbaşı Mehmet Tahir (Postlu Mestan Efe ile birlikte 100 zeybek göndermeye çalışmış ama efe Salihli’ye gitmemiştir.

12 Haziran 1919’da Topçu Yüzbaşı Rasim Salihli Mevki Komutanlığı’na getirilmiştir. 17 ci Kolordu’ya çektiği telgrafta Salihli’deki korku ortamının giderilemediğini belirtecek ve Kula ve Alaşehir’den 30 kişilik müfreze talep edecektir.

Salihli Kaymakamı Tahsin Bey’i; bu müfrezelerin iaşesi hususunda nakis bir telgrafı Bekir Sami bey’e çekerken ve hakkında 13 Haziran 1919’da Yüzbaşı Rasim tarafından bir Rum hanesinde “ Zito Venizelos” diye bağırdığına dair rapor telgrafından tarihteki yerine oturtuyoruz.[13]

Kasaba Kaymakamı Haydar Bey yine yakın tarihlerde 14 Haziran 1919’da 17 nci Kolordu’ya 50 kişilik bir şaki çetesinin Göl Marmara’da yolcuları soyup Salihli’deki Kuşçubaşı Eşref Çiftliğinin hayvanlarının çalındığını telleyecektir.

14–15 Haziran’da Yüzbaşı Rasim Belediye yetkililerinden 200 kişinin 10 günlük yiyeceğinin karşılanacağı sözünü almıştır. Ertesi gün gönüllü toplama hususundaki söz geri alınınca çok üzülmüştür.

 

17 Haziran’da Yüzbaşı Rasim Bekir Sami bey’e 50 kişilik bir kuvvet hazırlayabildiği müjdesini vermiştir.[14] Alaşehir’den ise zaman zaman destek kuvvetleri gelmekteydi.[15]

Turgutlu-Salihli ana istikametinin tıkanmasına büyük önem veren Albay Bekir Sami 68 nci Alayın bir taburunu ve 17 nci Kolordu Kh.’nın Salihli’ye nakli ile ilgili emrini 20 Haziran 1919’da yayınlamıştır. Ancak Bursa’ya 24 saat içinde asıl Tümeni’nin teşkilatı ile ilgili 14 ncü Kolordu K. Mirliva Yusuf İzzet tarafından intikal emri alınca yerini Kula mevki kumandanı Nedim’e devretmiştir. 23 ncü Tümen K. Ömer Lütfi’den de nezaret ricasında bulunmuştur.[16] Tüm bunlar aslında yeterli olmayacaktır.

Salihli ve Ahmetli’de ancak 120 kişilik Gönüllü ve 80–90 kişilik 68 nci Alay’ın 1nci taburu oluşabilmişti. Yunan birlikleri ve yerli Rumlar Ahmetli’ye taarruz ederek Yüzbaşı Seyit Ali, Yüzbaşı Hasan Fehmi, Kamacı Ustası Kamil Efendi ve sekiz erimizi şehit ettiler.

Bundan sonra Salihli Halkı köylüleri hicrete başlamış ancak Firar eden gönüllüler tarafından soyularak paraları gasp edilmiştir. Başka 20 kişilik müfreze yola çıkarılarak Salihli’nin asayişine memur edilmek zorunda kalınmıştır.[17]

Kula mevki K. Nedim Bey de kayıplar arasındadır. Kula’ya Yüzbaşı Rasim atanacaktır. Jandarma Tğm. Tahsin ise Eşme’ye atanmıştır.

3 Temmuz 1919’da Salihli’ye acilen Mustafa Bey Komutasında bir birlik tertip edilerek Kurmay Başkanı olarak Asteğmen Rıza Bey getiriliyor.

Ayrıca Afyon’daki 23 ncü Tümen K. Ömer Lütfi Bey 300 silah göndererek desteğini sürdürmüştür. Bu arada Süleyman Sururi Bey 310–318 doğumluları askere aldırmıştır.

Bu tarihlerde Çerkez Ethem 9 arkadaşıyla Salihli’ye gelerek süvarilere komuta etmeye başlayacak, Mustafa Bey ise piyadelerin komutasını üstlenecektir.[18] Fakat ikisi arasında çekişmeler kısa sürede su yüzüne çıkacaktır.

Buraya kadar Salihli’deki teşkilatlanma zorluklarını ortaya koymaya çalıştık. Diğer safhaları incelemeye devam edeceğiz.

Çerkez Ethem’in Faaliyetleri ve İç Çekişmeler

 Kuvay-i Seyyare birlikleri komutanı Çerkez Ethem’dir. Batı Cephesi'nin en güçlü direniş noktasıdır. Kuvay-i Seyyare Birliklerinde 2.500 atlı savaşçı ve ağır silahlar bulunmaktaydı.

 TBMM'nin otoritesine karşı düzenlenen Ahmet Anzavur ordularının saldırılarına ve Yozgat-Çapanoğlu Ayaklanması'na karşı başarıyla kullanılmıştır.

Ancak TBMM'nin otoritesine girmeyi ve Batı Cephesi Komutanlığı içinde yer almayı redderek, Milli Mücadelenin başına geçmek istediğinden[19] Miralay İsmet Bey komutasındaki TBMM orduları tarafından tasfiye edilecektir.

 Denilebilir ki Salihli’de Milli Mücadelede başlangıçta teşkilatlanma ve liderlik problemi yaşamıştır. Bu yüzden halk mücadele konusunda yönlendirilememiştir. Müftü, Belediye Başkanı, Kaymakam ve bazı ileri gelenler arzu edilen gayreti göstermekten uzak kalmışlardır. Rumlar kanalı ile Yunanlı Komutanlar tam bir istihbarat ağı oluşturmuş ve toplama vasıtalarını yerinde kullanabilmişlerdir. Subaylar bazen kendi aralarında bazen çetecilerle tam bir keşmekeş içerisine düşerek firarlara zemin hazırlamışlardır.

Bekir Sami Bey’in zamansız ayrılışının yarattığı boşluk Yüzbaşı Süleyman Sururi Tarafında üstün bir gayretle doldurulmaya çalışılmıştır. Emir-komuta üst çatısının Sivas Kongre kararlarındaki hedeflenen bütünlüğü sağlamada yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır.

Batı Cephesi’nin Yeniden Tertiplenmesi

Yunanlıların işgallerine karşı Ege halkı örgütlenmeye ve karşı koymaya başladı.[20] 26–30 Temmuz 1919’da Balıkesir (Toplam beş Balıkesir Kongresi olup en önemlisi bu tarihte yapılanıdır.) ve Alaşehir sonradan da Aydın ve Nazilli kongreleri düzenlendi. Ayvalık’tan başlayan Bergama, Soma, Akhisar, Salihli ve Nazilli’nin batısından geçen bir hat üzerinde (Milne Hattı) bölgesel özellikte Batı Cephesi oluşturuldu. Bu cephenin merkezi Balıkesir oldu. Aralık 1919’ da birlikler hazırlıklarını devam ettirmekteydi.

Batı Cephesi bu kongrelerle bir komuta altında birleştirilmeye çalışıldıysa da başarılı olunamamıştır. Sivas Kongresinden sonra da; yurttaki bütün direniş güçleri ve örgütleri Temsil Kurulu’nun çevresinde birleştirilecektir.[21]

Harbiye Nezareti, Sivas Kongresi sonrası Heyet-i Temsiliye’ye destek veren bazı komuta düzenlemelerine giderek personel, silah ve cephane yardımı yapacağını vaat etmişti.

Sivas Kongresi sonrası Batı Cephesi’nin kudretli bir çatı altında toplanarak komuta düzeni içerisine girmesi 23 Nisan 1920’de TBMM Hükümeti’nin kurulması ve Haziran 1920’de başlayan ve Bursa’ya kadar varan Yunan genel taarruzuna dek sürecekti.

Albay Bekir Sami Günsav henüz atandığı 20 nci Kolordu K. Lığı görevinden 14 Temmuz 1920’de TBMM tarafından emekliye sevk edilecektir. Batı Cephesi K.lığından ise Ali Fuat Cebesoy Yunanlıların Gediz Taarruzu sonrası görevinden alınarak yerine Batı Cephesi Kuzey Kesimi’ne 10 Kasım 1920’de Albay İsmet İnönü (Aynı zamanda Genel Kurmay Başkanlığı görevi üzerinde kalmak üzere) getirilmiştir. Albay İsmet İnönü 10 Ocak 1920’de 1 nci İnönü zaferini kazanmış ve tuğgeneralliğe terfi ettirilmiştir. 31 Mart -1 Nisan 1921’de 2 nci İnönü zaferini kazanacaktır. Ancak 17 Temmuz 1921'de Yunanlıların Kütahya-Eskişehir ileri harekâtı ve taarruzundan sonra Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrılarak yerine 3 Ağustos 1921'de, aynı zamanda Başvekil (Başbakan) ve Milli Savunma Bakanı da olan Fevzi Çakmak getirilecektir.[22] Fakat Cephe Komutanlığı görevi devam edecektir.

 

 

Bu sırada Heyet-i Temsiliye[23] Batı Anadolu Cephesi’ni üç kesime ayırarak

İzmir Kuzey Cephesi: 61 nci Tümen Komutanı Albay Kazım Özalp emrine Ayvalık, İvrindi, Soma, Akhisar,

İzmir Doğu Cephesi: 23 ncü Tümen Komutanı Albay Ömer Lütfi emrine Mermere Gölü,- Gediz Çayı, Salihli- Bozdağ kesimi,

İzmir Güney Cephesi: 57 nci Tümen Komutanı Albay Şefik Aker emrine Ödemiş ve Aydın (Menderes Havzası) şeklinde kuruluş ve konuşlanma yapacaktır.[24]      

 

Yunan İleri Hareketleri ve Salihli’nin İşgali (24 Haziran 1920)

Milne Hattı ilerisine geçmesi beklenen Yunan Tümenlerini Akhisar üzerine asil taarruz kuvvetlerini bekleyen Türk Genel Kurmayı 23 ncü Tümen’in 159 ncu Alayını Gölmarmara üzerinden Akhisar’a sıklet merkezi oluşturmak maksadıyla göndermeye karar vermiştir. Ancak Salihli cephesinin zayıflaması kaçınılmaz olacaktı. 23 ncü Tümen Komutanı Yarbay Aşır Atlı idi.

Tablo-3: 23’ncü Tümen birlikleri

23ncü Tüm. Bölgesi

Alay

Tabur

Bölük

Silah

Marmara Gölü Kuzeyi          Bnb. Şakir

159. P. A.        (2 Tb. lu)

Uşak Hücum Tb.      (2 Bl.lü)

-

Dağ topu

Marmara Gölü Güneyi

 

Salihli Milli A. 1. Tb.              (4 Bl.lü)

Uşak Hücum Tb. 1 Bl.

2 Top-3 Ağ, Mk. Tf.

Gediz Nehri-Allahdiyen Bnb. Cevdet

Salihli Milli A.         ( 2 Tb.lu)

68. A. 1. Tb.            (2 Bl.lü) ayrıca 3. Tb. İhtiyat (Salihli)

A. Kh. Bl. (Salihli)

 

Kiraz

 

 

68. A. Tb.      1 Bl.

 

Cephe Gerisi

 

Salihli Doğusu

 

68. P. A. 2. Tb.

1 Mk. Tf. Bl.

 

Alaşehir

 

69. P. A. 1. Tb.

23. Tüm. Kh. Süv. Bl.

106 mm    Obüs Bt.

Uşak

69. P. A.          (1 Tb. eksik)

 

 

 

Afyon

 

159. A. 3. Tb.

 

 

      

 

Siperler Marmara Gölü-Allah diyen arasındaydı[25].

Yunan kuvvetleri Gediz vadisinden Alaşehir istikameti sonrası (Akhisar ilk hedef) Balıkesir- Bandırma, K. Menderes- Ödemiş üzerinden ise Alaşehir gerisine sarkmayı planlamaktaydılar.

Tablo-4: 1920’deki Yunan Kuvvetleri

13 ncü Tüm.

Gediz Vadisinde Ahmetli- Turgutlu Bölgesinde

2 nci Tüm.

Ödemiş-Birgi-Kurucuova’da

Süvari Tugayı

Başarıdan faydalanma birliği olarak kullanılmak üzere ihtiyatta

Buna göre Yunan Kuvvetleri[26] 22 Haziran 1920’de Marmara Gölü Çaldağı’nda 159 ncu Alay’a taaaruz eden Yunan kuvvetleri üstünlüğü ele geçirerek Salihli kuzeyi’ne kadar ilerlediler. Kemerdam düştü. Gediz Nehri kuzeyimiz boş kaldı.

23 Haziran 1920’de Bintepeler[27] bölgesini zorlayan Yunan kuvvetleri birliklerimizin doğuya yönelmelerini sağlayarak Salihli’ye çekilmeye zorlamış, doğudan Marmara’dan da sıkışan Türk Kuvvetleri Gediz Çayı’nda hâkimiyeti kaybetti. 22–24 Haziran’ da 25 Km.lik bir cephede 3.500–4.000 kişi bütün halde düzenli ordu taktikleri nizamında kullanılamamıştır. Askerlerce iyi bilinen[28] bu usulü tatbik imkânı kalmamış ve Gediz Nehri kuzeyi ile güneyinde kontrol yitirilmiştir.

Kiraz Kesiminde ise zor durumda oln Yzb. Yusuf Ziya’nın yardımına giden Uşak Hücum Tb. dan 230 kişilik grubu yolunu şaşırmış ve Tepeköy’de Yunan birliklerinin üzerine düşmüş ve dağılmıştır.

Son hat olan Durasallı-Manomak’ta tertiplenmeye çalışan 23 ncü Tüm birliklerinin arta kalanları hattın çabuk bozulmasıyla Salihli doğusu –Alaşehir istikametine hızla çekilmiş ve Salihli-Alaşehir’de tutunmak imkânı kalmamıştır. Artık Afyon’da taarruz için yeniden tertipleninceye kadar savunma faaliyetine başlanacaktır. Yunanlılar ise Bursa’ya yönelmişler ve Eskişehir ve ötesine uzanma planlarını iktifa etmekle meşguldüler.

Salihli’de ise artık 5 Eylül 1922’ye dek sürecek başka bir sancılı dönem aralanmaktaydı.

Kurtuluş Dönemi Salihli (5 Eylül1922)

24 Haziran 1920 ile 5 Eylül 1922 arasında Salihli’deki Yunan zulmü başka bir çalışmanın konusu olacak kadar uzun ve detaylıdır.[29] Bu yüzden Salihli’nin kurtuluş-zafer anlarına dönmek istiyoruz.

23 Ağustos – 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan ve Türk milleti için bir ölüm kalım savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi; Kurtuluş Savaşı içinde önemli bir dönemeç olmuştur. Böylece Yunan birlikleri Sakarya’nın batısına sürülerek Büyük Taarruz için seferberlik faaliyetine zaman kazanılmıştır.

Sakarya savaşı ve ondan önceki muharebelerde Türklerin taarruza geçememesinin sebebi hazırlıklarının yetersiz olmasındandır..  Mustafa Kemal 6 Ağustos 1922’de orduya taarruz için hazırlanması emri verdi. 26 Ağustos günü Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde taarruz başlayacak ve Yunan kuvvetleri yok edilecekti.

26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30 da topçularımızın ateşiyle Kocatepe’den taarruz başladı. Siklet merkezi 1 inci Ordu da olmak üzere, 1 inci Ordu güneyden, 2 inci Ordu kuzeyden taarruz başladı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk Ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen Yunan birliklerine karşı 29 Ağustos’ta ordumuz, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunun büyük kısmını etkisiz bırakmıştır. Şimdi Akdeniz’e doğru takip harekâtı başlatılabilirdi.

İzmir’e doğru takip harekatını sürdüren birliklerden olan 5 nci Süvari Kolordusu’na[30] Salihli’yi kurtarma görevi verildiğini öğrenen İngiliz istihbaratı bu mesajı Yunan birliklerine ileterek Salihli batısının tıkanmasını sağlamaya çalışmışlardır. Bu arada zaten 1 nci Tümen Kula-Menye istikametinde ilerlerken Salihli ve Alaşehir’e keşif Bl.leri çoktan yola çıkmıştı. 21 nci Süvari Alayı Durasallı’da muharebeye tutuşmuştur. Sonra Taytan kurtarıldı. 14 ncü Tümen ise Menye’ye girmiştir. 5 Eylül günü Salihli batısında tutunamayacağını anlayan Yunan birlikleri “İon Devleti” ilanına imza vermeyen kamu görevlileri ve bazı eşrafı tutuklama, kundak, işkence, tecavüz vb. gibi savaş suçlarını uygulamaya ve şiddeti tırmandırmaya koyulmuştur. Salihli’ye ilk giren 11 nci Süvari A. K. Ali Rıza Ülgenalp bu konuları anılarında anlatacaktır. Saat 16.40 ta General Franko Turgutlu’ya çekilme emri vermiş ve Salihli’den çekilmiştir. Türk 1 nci ordu Komutanı Nurettin Paşa 6 Eylül saat 20.00 de Salihli’ye girdiğinde 5 nci Süvari Kolordusu kendisine tekmil raporunu verecekti.

Böylece tarih terse dönmüştü. Ama Salihli zulüm ve işgal dönemini bir kenara not edecek, yeni nesillere acı tecrübelerini ibretle aktaracaktır.

Sonuç

Salihli’de pek bahsedilmeyen “Akıncılar” koridoru (Gördes-Demirci-Sındırgı) ile Ödemiş-Birgi-Allahdiyen dağlık arazisi üç yıl boyunca gayri nizami harbe yatkınlığı ile de menzil kolaylığı sağlayacaktı.

Milli Mücadelenin Salihli cephesi de doğaldır ki yukarıdaki gelişmelerin koşutuyla evrilecek ve etkilenecektir.

Yunanlılar, İzmir’in işgalinin Türk Milleti üzerinde nasıl bir kelebek etkisi yarattığını, bu maceraya İngiliz diplomasisi ile sürülürken yarattıkları kaosun, aslında modern Türkiye’nin doğum sancılarına dönüşebileceğine akıl yürütmüşler miydi acaba?

Salihli, Poyrazköy ve Alaşehir’de kıvılcımı ateşlenen hareket bir bakıma, ulusal direnişin geçmişle köprüleri yaktığını, Kuva-yı Milliye ile hedeflenenin yalnızca işgalcileri sürmek değil, bunun ötesinde amaçlar taşıdığını göstermekteydi. Bir bakıma Salihli ve civarında da biliniyordu ki, halk kendi kendini yönetebileceğini, kongre kararı alabileceğini, ordu kurabileceğini, esnafıyla, din adamıyla, asker ve sivil aydınıyla modernliğe yol alabileceğini ispat ediyordu.       

KAYNAKLAR

Aydınel, Sıtkı, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, Kültür                                        Bakanlığı,  Ankara 1993.

Apak, Rahmi, İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, TTK,                                             Ankara 1990.

Bilgi, Necdet, İstiklal Yolunda Bestekar Bir Müftü Ahmet Alim Efendi,                                          Manisa Belediyesi, Manisa 2008.

Çalışlar, İzzettin, Org. İzzettin Çalışlar’ın anılarıyla gün gün saat saat                                          İstiklal Harbi’nde Batı Cephesi, Türkiye İş Bankası Kültür                                    Yayınları, İstanbul 2009.

Ergül, Teoman, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa, Kebikeç Yayınları, Ankara                                      2007.

Konukçu, Enver, Alaşehir Kongresi (16–25 Ağustos 1919), AAM, Ankara                                   2000.

Köklü, Nusret, Manisa İşgalden Kurtuluşa, Akademi Kitabevi, İzmir 1998

Mango, Andrew, Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu, Remzi Kitabevi,                                   İstanbul 2010.

Özalp, Kazım, Milli Mücadele 1919-1922 I, TTK, Ankara 1998.

Özalp, Kazım, Milli Mücadele 1919-1922 II, TTK, Ankara 1998.

T.C. Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Türk İstiklal                                    Harbi Batı Cephesi, II nci Cilt 2’nci Kısım, Genkur.                                         Basımevi, Ankara 1999.

T.C. Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Tarihte                                           Strateji (Askeri Strateji’den Milli Stratejiye), Genkur.                                               Basımevi, Ankara 1998.

T.C. Genelkurmay Başkanlığı Harp Akademileri Komutanlığı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz İşgal Bölgelerinde Sivil İşler Askeri Hükümet Faaliyetleri, Harp Akademileri Basımevi,                                  İstanbul 2009.

T.C. Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Tarihte                                           Strateji (Askeri Strateji’den Milli Stratejiye), Genkur.                                               Basımevi, Ankara 1998.

Türk Dil Kurumu, Nutuk, Genkur. Basımevi, Ankara 1981.

 

 

EKLER: KURULUŞ-KONUM  KROKİLERİ VE TELGRAF

 

EYLÜL 1919 İTİBARİ İLE TÜRK KARA KUVVETLERİ’NİN KURULUŞUNU GÖSTEREN ŞEMADIR.

 (T.C. Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, II nci Cilt 2’nci Kısım eklerinden  alınmıştır.)

 

EYLÜL 1919’DA TÜRK KARA ORDUSU VE İŞGAL KUVVETLERİ’NİN TEMSİL VE  KONTROL HEYETLERİ’NİN KONUMLARINI GÖSTEREN ŞEMADIR.

 (T.C. Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Türk İstiklal  Harbi Batı Cephesi, II nci Cilt 2’nci Kısım eklerinden alınmıştır.)

17 NCİ KOR. KH. NIN DAĞITILMAMASI HUSUSUNDA GENELKURMAY BAŞKANI CEVAT ÇOBANLI PAŞA’NIN 14 NCÜ KOR. KH. NA  12 HAZİRAN 1919’DA  ÇEKTİĞİ  ŞİFRELİ TELGRAFI

(Kazım Özalp,  Milli Mücadele 1919-1922 II, TTK, Ankara 1989 Basımlı kitabın belgelerinin 26’ncısıdır)

 

[1] Sıtkı Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, Kültür Bakanlığı, Ankara 1993,                s. 12

[2] Necdet Bilgi, İstiklal Yolunda Bestekar Bir Müftü Ahmet Alim Efendi, Manisa Belediyesi, Manisa 2008, s. 8

[3] Rahmi Apak,  İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, TTK, Ankara 1990, s. 2

[4] Bkz. Ekler: Kuruluş-1 ve  Kroki-1

[5] T.C. Genelkurmay Başkanlığı Harp Akademileri Komutanlığı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz İşgal Bölgelerinde Sivil İşler Askeri Hükümet Faaliyetleri, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul 2009, s. 120

[6] Kazım Özalp,  Milli Mücadele 1919-1922 II, TTK, Ankara 1998, s. 11., Ayrıca Bkz. Ekler:   Belge-26

[7] Apak,  İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, s. 2

[8] Andrew Mango, Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu, Remzi Kitabevi, İstanbul 2010, s. 334

[9]  Türk Dil Kurumu, Nutuk,  Genkur. Basımevi, Ankara 1981, s. 378

[10] Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, s. 134

[11] Teoman Ergül, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa, Kebikeç Yayınları, Ankara 2007, s. 86

[12] Ergül, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa,  s. 84

[13]  Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, s. 135

[14] Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, s. 136

[15] Ergül, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa,  s. 96

[16] Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi,, s. 137

[17] Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi, s. 138

[18] Aydınel, Güneybatı Anadolu’da Kuva-yı Milliye Hareketi,, s. 139

[19] Kazım Özalp, Milli Mücadele 1919-1922 I, TTK, Ankara 1998, s. 166-170

[20]  Ergül, Kurtuluş Savaşı’nda Manisa, s. 127

[21] Enver Konukçu, Alaşehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919), AAM, Ankara 2000, s. 245

[22]  Özalp, Milli Mücadele 1919-1922 I, 191

[23] T.C. Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, II nci Cilt 2’nci Kısım, Genkur. Basımevi, Ankara 1999, s. 140–141

[24] A.g.e., s. 144

[25] A.g.e., s. 300

[26] A.g.e., s.302

[27] A.g.e., s.300

[28] Genelkurmay Askeri Tarih Ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Tarihte Strateji (Askeri Strateji’den Milli Stratejiye), Genkur. Basımevi, Ankara 1998, s. 65

[29] Nusret Köklü, Manisa İşgalden Kurtuluşa, Akademi Kitabevi, İzmir 1998, s. 93

[30] İzzettin Çalışlar, Org. İzzettin Çalışlar’ın anılarıyla gün gün saat saat İstiklal Harbi’nde Batı Cephesi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2009, s. 427