Dr. Ceyhun DEMİRKOLLU

Dr. Ceyhun DEMİRKOLLU

[email protected]

KLASİK EĞİTİM ÖLDÜ: YAŞASIN YENİ FİN EĞİTİM DEVRİMİ!

21 Haziran 2018 - 12:04

            KLASİK EĞİTİM ÖLDÜ: YAŞASIN YENİ FİN EĞİTİM DEVRİMİ!

 

                                                                                     Dr. Ceyhun Demirkollu

                                                                                    

 

            Finliler çıldırmış olmalı!

             Finlandiya’nın eğitim konusundaki ulusal takıntıları öteden beri bilinmektedir. Bu İskandinav ülkesinin eğitimdeki yenilikçiliklerinin ve başarılarının üstün sonuçlarını tüm dünya hayranlıkla izlemektedir.

            Finliler “klasik eğitim” konusundaki reformlarını yetersiz bulmuş olacaklar ki şimdilerde eğitim konusunda devrim niteliğindeki kararları yürürlüğe geçirmeye hazırlanmaktadırlar. Bu kararlar, “klasik eğitim rejim”ini tamamen kaldırıp yeni bir “saçaklı eğitim rejim”inin sinyallerini verdiğinden doğrudan “devrim” tanımlamasını kullanmaktayız[1]. Sanırım Finlandiya’da eğitim eskisi gibi olmayacaktır.

            Peki, Finliler eğitim konusunda neden bir türlü tatmin olamamaktadırlar. Şu hepimizin şikâyet ettiği “klasik eğitim” ile “Fin eğitim sistemi” ne gibi farklılıklar içermektedir acaba? Gelin Ülkemizde de kanayan bir yara olan eğitim sistemi ile ilgili neler biliyoruz hep birlikte bir göz atalım.

            Şunu da hemen ilave edelim; ülkemizde eğitimden, tarıma, sanayiye ve ekonomi dâhil kurumsal ve uzun soluklu, ulusal politikalar maalesef bulunmamaktadır. Kişiye bağlı kısır siyasal çekişmeler geleceğimize ipotek koymaktadır. Her bakan değiştiğinde değişen kurumsal önlemler geçici bir çözüm olarak bizlere ümit vermekten uzak kalmaktadır.

           

            Biz şu anda ne yapıyoruz?

            Bilindiği gibi klasik eğitim sitemi, öğrenciye bilgi yüklemesini zorunlu kılmakta ve gerçek hayattaki sorunların çözümünü bu bilgilerden beklemektedir. Öğretmenler bize yalnızca bilgi anlatmakta ama tartışma ortamını nedense yaygın biçimde uygulamamaktadırlar. Ufuk açıcı biçimde eğitim metotlarından ise henüz tek tük bahsedilmektedir.

            Örneğin fizik, matematik, coğrafya, edebiyat dersleri blok olarak öğrenciye gereksinimi olsun olmasın dayatılmakta ve gerçek hayatta belki hiç gerekli olmayacak bilgilerden medet umulmaktadır. Bu güne değin bu sistem öğrenciler tarafından (şimdiki bizler dâhil ) sürekli şikâyet konusu olarak önümüze çıkmıştır. Bu bilgilerin gerçek hayat ile olan ilişkisi bizim merak konumuz olmuştur. Örneğin Matematikte fonksiyonları, resimde estetiği öğrenmeye çalışıyoruz ama okulda kimse bizden basit de olsa bu bilgileri kullanarak buzdolabı veya otomobil tasarlamamızı istememektedir. Böylece edindiğimiz bilgilerin en basit ölçekte dahi yaşam içindeki sebep-sonuç ilişkisini boyutlandıramaz halde okullardan mezun olmaktayız. Üstelik okula sınav korkusu duyarak gidilmektedir.

            Asıl sorun şudur. Neden benden çok akıllı ve başarılı olmam istenmektedir? Ya değilsem yetersizsem ne olacak? Ben başarısız olunca ailemin ve ülkemin hala evladı değil miyim? Belki hiç bilmediğiniz yeteneklerim varsa ve bunu ortaya çıkarmak yerine bastırıyorsa bu sistem. Suçlu kim o zaman? Doğrusu okul ortamı eziyet olmaktan çıkarılmalı diye düşünüyorum. Ayaklarımızın geri geri gittiği değil koşarak severek gittiğim okul, iş, eş, ev, ülke ortamı hepimizin özlemi değil mi?

           

            Finlandiya ne tür bir eğitimi tasarlamaktadır?

            Gerçek yaşamın içindeki “gerçek” ilişkileri fark edebilen yeni tip bir eğitim sisteminin toplumun her alanına yapması beklenen katkısı bizleri heyecanlandırmaktadır. Okulda tartışmacı ve araştırmacı kültürü benimseyen yeni nesiller gerçek hayatta tökezlemeyecektir. Buna olan inanç sebebiyledir ki eğitim, Finlandiya’da uzun zamandır derinlikli olarak “çözüm odaklı” biçimde masaya yatırılmıştır.

            Finlandiya eğitim sistemi, olay ve olgular arasındaki “gerekirci” ilişkilerin tüm disiplinlerin bir arada kullanıldığı yaklaşımla yeniden ele alınmasını hedeflemektedir. Bu yaklaşımla örneğin tarihi olaylar en az iki düzlem içeren (tarih ezberleten sıkıcı yanıyla değil), ekonomik, sosyal, coğrafya, askerlik vb., konularının birlikte ele alındığı disiplinler arası üç boyutlu bir yapıda incelenmesi gerçekleştirilebilecektir.

            Bu yaklaşım müthiş bir şekilde gerçek bilgilerin öğrenci tarafından talep edilmesine yol açacak ve müfredat öğrenci tarafından tasarlanabilecektir.

            Yine Finliler, öğrencilerin iletişim becerilerini uygulama sahasında geliştirmek için “garsonluk” yapmalarını planlamaktadırlar. Yabancı dil burada öğrencinin karşısına müfredatına ekleyeceği gerçek gereksinim olarak ortaya çıkmaktadır. Temel bilimlerdeki tüm üniteleri işlemek terk edilecektir. Örneğin doğa bilimlerinden olan fizik, kimya vb. derslerinin tüm konularından öğrenci sorumlu tutulmayacaktır.

            Ayrıca öğretmenin anlatıcı, öğrencinin pasif dinleyici olduğu eğitim şekli tamamen kaldırılarak küçük tartışma gruplarının etkin katılımcı olarak sınıfta yer aldığı bir oluşuma doğru hızla gidilmektedir. Bu işbirliği yaklaşımı farklı disiplinlerdeki öğretmenlerin de ilişkisini derinden etkileyerek kolektivizmi tetikleyecektir. Böylece “ders odaklı” eğitim şekli “konu odaklı” hale kolayca dönüşebilecektir.

            Finlandiya, 2020 yılına kadar öncelikle 16 yaş üzeri öğrencileri hedefleyen bilimsel ve pedagojik önermeleri içeren yaklaşımı öğretmenlerin çalışmasına sunarak düğmeye basmıştır.

           

             

       Helsinki eğitim müdürü Marjo Kyllonen

            Bu planlamaları ve değişimleri yürüten Helsinki eğitim müdürü Marjo Kyllonen, eski ve tek tip konuda yetişmiş olan klasik eğitimci idarecilerin direnişi ile karşılaşsa da yeni tip eğitim sisteminin öngördüğü idareci ve eğitimcileri şimdiden yan dallarda eğitime almaya başlamış bile..

        

            Düşünün bir kere, İngilizce öğreniyorsunuz ama bunu coğrafya, tarih dersinin içinde yapıyorsunuz[2]. Ayrıca son derece ilham verici, kaygısız, huzurlu bir ortam vaadi olan bu sistemde insanın yeniden okula gidesi geliyor!

            Yeni sistem, anaokullarında ise bilgisayar destekli  “oynayarak öğrenmeyi” merkezine almıştır[3].

            Başarılı olmalarını evrensel insanlık âleminin gereği yürekten istiyoruz..

Sonuç

            Görülüyor ki öğrenci odaklı ve katılımcı bir yöntemi iyice kurumsallaştırmayı hedeflemiş azimli bir ülke karşımızda durmaktadır. “Az olsun öz olsun ama benim olsun” diyen kendi ulusal eğitimini arayan Finlandiya en azından “ulusal” duruşundan dolayı bir saygı selamını hak etmektedir.

            Finlandiya huzurlu bir toplum inşa etmenin yolunun eğitimden geçtiğini içselleştirmiş olarak önümüzde belirgin bir somut örnektir. Finlandiya Batı’ya olan yürüyüşümüzde aydınlanmanın akılcı ve dikkate alınabilecek bir alternatifidir bizce. Onların sonuçlarını beklemeden bir şeyler yapılması gerektiğini umarım fark ederiz.

            Önder Atatürk’ün dediği gibi; “Milli Eğitim’in gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, devrimci, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir.”