Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Ziyaret Notları(1) AHMET YESEVİ'nin Diyarından

23 Nisan 2017 - 14:27 - Güncelleme: 23 Nisan 2017 - 22:38

~~ Ziyaret Notları (1)
Ahmed Yesevi’nin  Diyarından
Türk Milleti’nin Ahmed Yesevi’ye hürmet ve sevgisi sonsuzdur. Dostum Naci Yengin mart ayının son günlerinde, Yesevi Diyarını ziyaret etmek teklifinde bulundu. İstanbul’dan onun bir tanıdığı bize rehberlik edecek, Kazakistan’da özellikle güney bölgesindeki birkaç şehirde tarihi ve manevi ağırlığı olan yerleri gezdirecek, çeşitli yazarlar ve ozanlarla tanıştıracak, birkaç da ev ziyaretinde bulunacaktık. Bu fikir bizi heyecanlandırdı. Ziyaretin süresi konusunda ben uzun olmasını istemedim. Nihayet 18-22 Nisan 2017 tarihleri arasında karar kılındı ve bir nisanda uçak biletleri satın alındı.
Nisan başından itibaren hummalı bir hazırlık başladı. Önce pasaportlarımız alınacaktı. Bu sırada Naci Bey’in özel bir durumu ortaya çıktı, gelemeyecekti. O gelmeyince ben de gitmekten vazgeçtim. Ben o diyarı bilmiyordum, tanımadığım biriyle oraya gitmek de beni endişelendirdi. Pasaport için müracaat etmiştim, daha zaman da vardı. Fakat Naci Hoca gitmem için beni devamlı teşvik etmekteydi. Nasıl olsa bilet alınmış ve ücreti ödenmişti, pasaportlar tamamdı. Beraber gideceğimiz kılavuz kişiyle görüşmüş ve beni de görüştürmüştü. Kendisi Yesevi düşüncesi ve matbuat âlemiyle ilgili idi.  Güzel ve güvenli şeyler söyleyip beni ikna etmişti. Biz de fikrimizi değiştirip gitmeye karar verdik.
Hazırlıklara başladık. Rehberimizle de görüşüyor fikir alışverişinde bulunuyorduk. Kılavuzumuz çok ziyaret yapacağımızı onun için çok sayıda hediye almamız gerektiğini, hediye vermenin çok önemli olduğunu söylüyordu. Hediye için çalışmalar başladı. Manisa’ya mahsus mesir macununda karar kılındı. Dahası yıllanmış tulum peynirleri küçük parçalar halinde vakumlandı. Kılavuzum ziyaretler için tekstil ve eşarp almamı da öğütledi.  Valizimizin mühim bir kısmı hediyelik için ayrılmıştı. Ayrıca benim bir şahsi sorunum bulunmaktaydı, bir iki istisna dışında et yemiyordum. Fakat öğrenmiştim ki Kazakistan dünyanın etsiz yaşanmayan, yemeklerde eti çok seven bir ülkesiydi.
On sekiz nisan yolculuk günüydü. O gün uçakla 16 sularında Atatürk hava limanına indim. Uçak 20.50 hareket edecekti, yol arkadaşımız olan kılavuz, saat 18 den sonra geleceğini söylemişti. Beni yeğenim Ali Selman karşıladı, Ağabeyim Cemil de yoldaydı. Birkaç saat görüşecektik. Yeğenim yakında bir yere yemeğe götürüyordu ki rehberden telefon geldi, erken gelmişti hemen geri döndük. Ağabeyimizle ayaküzeri sarılıp vedalaştık ve havalimanına girdik. Otuz kilo yük hakkımız vardı. Ben 12 kiloluk yük almıştım. Rehberimim yükü fazla ve ağırdı. Özellikle de aynı dergiden çok sayıda paketlenmişti. Diğer bagajları da kurşun gibi ağırdı. Havaalanından, otele yerleşinceye kadar o çokça olan yükün ağırlığını çektik, taşınmasına yardımcı olduk.
Yola çıktığımızda hafif bir yağmur vardı. Fakat  şimdi hava açılmış bahar yüzünü göstermişti. Havalimanında kılavuz arkadaşımız bizi karşıladı. Yanında tanışmış oldukları bir işadamı vardı. Kazakistan’da tarım işi yapıyormuş. Kendisi Kazakistan’da tarıma önem verilmeye başlandığını ve tarım hamlesi yaptıklarından bahsetti. Rehberimiz konuşma esnasında yine Yesevi Hazretleriyle olan akrabalığından sözetti ve çıkardıklarını dergiyi gösterdi, izahlarda bulundu. Biz Kazakistan’ın Çimkent ve Türkistan şehirlerinde ve civarında gezi ve ziyaretlerde bulunacaktır. Uçağımız Kazakistan’ın üçüncü büyük şehri Çimkent’e inecekti. Çimkent güney Kazakistan’da Sayram Vadisi üzerinde kurulmuş oranın en sıcak yerlerinden biridir. Rehberimiz, Ahmed Yesevi Türbesinin bulunduğu Yesi- Türkistan şehrine mi gidileceği yoksa Çimkent’ ve civarında mı ziyaretler yapılacağı konusunda, önceliği değişen farklı fikirler ortaya atıyordu.  Bakalım hadiseler ne gösterecek, bakarız diyordu. Sonunda Çimkent’te kalmaya karar verildi. Çimkent, Sayram İbrahim Ata Türbesi  ve çevresi ziyaret edilecekti.
Türkiye ile 3 saat fark vardı. Uçağımız, Kazakistan’a 4.30 civarlarında indi. Özbekçenin Türkçeye daha yakın olduğu, Kazakçanın daha bir zor ve anlaşılmaz olduğunu birkaç saat içinde kavramıştım. Uçaktan inince,  Otobüsle havalimanının içine doğru giderken,  Kılavuzumuz tanıdık birine rastladı. Konuşmasında çeşitli işaretler yaparak memnuniyetini dile getiriyordu. Bagajlarımızı almaya giderken vaziyeti anlattı. Bizi evine davet etmişti. Arabası gelip onu alacaktı. Vakit erkendi hem biraz dinlenirsiniz hem de istediğiniz yere sizi bırakırız denmişti. Çok memnun olduk ve kabul ettik. Misafir severlik ve yardım daha o ülkeye adım atar atmaz başlamıştı.
Celil Altınbilek                                                                                          23.04.2017