Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Yazar Olmak İsteyen Dede

12 Ekim 2019 - 16:53 - Güncelleme: 12 Ekim 2019 - 17:14

Yazar Olmak İsteyen Dede

     İhtiyar adam içeri girdi, ismimle hitap etti. Hayatımı yazdım, yirmi defterim var, bunları yayınlamak istiyorum, seni tavsiye ettiler dedi. Buyur ettim oturdu,

     Yaşı tahmin ettim gibi doksana dayanmıştı, bu yaşına rağmen dinç idi, dimağı yerinde görünüyor, elindeki bastonu ona ayrı bir hava veriyordu. Çok çile çektim dedi, fakir bir ailenin çocuğuydum, hayatım yoklukla geçti, ne zorluklardan geçtim, aç kaldım, ekmek diye süpürge tohumları ve benzerlerini yedim. Ne iş yapardın, eşin var mı? dedim. Aşçıydım dedi, hanımım üç sene önce rahmetli oldu. Sonra, getireyim mi yazdıklarımı ne zaman getireyim? Ne zaman istersen getir dedim. Üzerine bir arkadaşım geldi, onunla durumu konuştuk, içinden kıymetli bilgiler çıkabilir, ne de olsa bir tarih yaşamış diye düşündük,  benim vaktim yok, istersen sen ilgilen dedim, kabul etti.

     Ertesi gün geldi bir naylon torba içinde 3 büyük defter getirdi. Yine benzer şeyler söyledi,  yaşadığı zorluklarından, unutamadığı bir kaç olaydan bahsetti.  Yazdıklarını günlük tutmamış,  sonradan kayda geçirmişti, içinde kıymetli bilgiler bekliyorduk,  Defterlere şöyle bir göz attım koca bir sayfada neredeyse, fasulye büyüklüğüne yakın ölçüde harflerle yazılmış altı yedi satır anca vardı, diğer sayfalarda da benzer ifadeler bulunuyordu.  Diğerlerini de getiririm dedi, Dede dedim sen hiç kitap okudun mu? Hayır dedi okumadım. Hoş okusaydı da ne fark ederdi? Zaten hayatı okuduğu belliydi. Kalktı, sana haber veririz dedik.  Belki önemli bir şey çıkar diye defterleri arkadaşıma verdim.  Arkadaşım da bir kısmını incelediğini, hep fakirlikten ve askerliğinden bahsettiğini, devamlı tekrarlar olduğunu söyledi. Daha fazla bakmaya gerek yok bundan bir şey çıkmaz dedi.

     Dede, konuşmalarında nazik ve anlayışlı idi, ısrarcı da değildi, belki hacmini de biliyordu, yazar dedeye defterlerini verdik uğurladık. Hayalleri ile birlikte gitti. Ancak içimizde bir ukde kaldı.

     Düşünüyorum da, meslek edinmiş, çoluk çocuk sahibi olmuş, uzun bir ömür sürmüş, bu dedenin eylemi, hayata tutunmanın, hatıra bırakmanın bir işareti olmalıydı. Bizlere kendi dünyasından ne çok hazineler sunuyordu, bize lazım olan geçmiş devirlere tutulacak ışıklara, zorluklar karşısındaki tecrübelere veya hayatın sıradan olaylarına hiç mi ihtiyacımız yoktu? Oysa hatıralarını yazanlara ne çok özenirdik. Bizler bunu anlamamış, kendimizi bir şey zannetmiş, Sabri Dedemizi dikkate almamıştık.

      Çok zaman unutmamak bizleri güçlü kılar, tarihimizin belirli devirlerinin ve kendi büyüklerimizin hatıralarına ulaşmak, hatırlayıp, ileriye taşımak, bizim zenginlik kaynağımızdır.

Celil Altınbilek                                  11.10.2019