Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

Türklerin Müslümanlığa Girişinde İslam Dünyası

11 Haziran 2020 - 22:06 - Güncelleme: 11 Haziran 2020 - 22:09

Türklerin Müslümanlığa Girişinde İslam Dünyası

     Selçukluların, İslam dünyasına hâkim olmadan önceki duruma bir göz atmakta fayda bulunmaktadır. Bu zamanlarda İslam dünyası iç ve dış sorunlar ile hayli zor durumda kalmıştı.  

     İslam dünyası Emevi’lerle birlikte hızlı bir istila ve fetihler devrine başlamış, Emeviler’  hilafeti saltanata dönüştürmüşler,  zulüm gösteren uygulamaları neticesinde pek çok muhalif ve fikir akımları ortaya çıkmıştı. Onlar Türkistan’a ulaşınca bu acımasız yayılmacılara karşı Türkler karşı çıkmış ve mücadele etmiş ve İslamlığa girmeleri de gecikmişti. Bu ezici ve baskıcı devletin Abbasiler tarafından yıkılmasında Türklerin rolü mevcuttu.

     Samaniler devrinde Türkistan coğrafyası huzur bulmuştu. Bu devletin hanedanı İranlı olmasına rağmen, hem halkı hem de idari ve askeri kadroları Türk olması sebebiyle bu devlet Türk olma özelliğini taşımaktaydı.

     İslam’ın temsilcisi olan Abbasilerin son devirlerinde, İslam dünyası ve medeniyeti hiç de iyi bir vaziyette olmayıp, yıkılma derecesinde bulunuyordu. Zerdüşt bir rahip olan Mazdek’in fikirlerini benimsemiş olan, sosyal eşitsizliğin kadın ve servetin ortak kullanılmasında gören bu ilk komünal isyanın üzerinden altyapısını oluşturan, Bâtıni ve Şia hareket ve eylemleri, hilafet topraklarını sarsacak boyutlara ulaşmıştı.  ” İslam âleminin sarsılmasından faydalanan İsmaili ve Karmati fırkaları İslam dini ve hâkimiyeti yerine, İran’ın eski düalist(çift tanrılı)  ve komünist dinlerini koymaya çalışıyorlardı” (1)  Aşırı ve yıkıcı olan batıni ve Şii görüşler, fikir yönünde kalmayıp,  eylemleri ile ölçüyü aşıp, şiddete meyilli eylemler halinde, çöküşe doğru yol aldırıyordu.

      Mısırda kurulan Fatimi devleti de İslam halifeliğinin temsilcisi olmak iddiasında olup, Bağdat Halifeliğini sıkıştırmakta ve ele geçirmekte idi. Fakat Fâtımîler, Mısır’ı ele geçirip orada bağımsız bir halifelik kurmalarına rağmen İslâm âleminin tamamına hiçbir zaman hâkim olamadılar ve kendilerini ümmetin çoğunluğunu temsil edemediler. Aşırı Şia taraftarları 920 yılında Horasan’ı alt üst ediyorlardı. Manihahist Uygurlar, Samanileri tehdit ediyor, Roma-Bizans devleti de hücumlara geçmiş hilafet merkezine doğru ilerliyordu.

     Göktürkler’in, Müslümanların düşmanı olan Sasani’lere karşı kazandığı zaferler, İslam dünyasında Türklere iyi gözle bakmasını sağlamıştı. Türklerin desteğini almak için, Abbasi Halifesi El Muktedir 921 İbni Fadlan’ı, Oğuzlar üzeriden, Bulgar Türkleri ‘ne bir elçilik heyetiyle gönderdi. Fadlan, gözlemlerini seyahatnamesinde yazmıştır, bu kitap, o zamanki Türk Dünyası için mühim bilgilere sahiptir.

     Türkler Müslümanlarla artarak devam eden temaslarda bulunmuş ve yer yer Müslüman olmaya başlamışlardı. İslam dünyası Türkler’den medet umar hale gelmişti. Türkler hakkında olan kutsi hadiste ”  Benim doğuda Türk adını verdiğim bir askerim-ordum vardır, hangi kavme gazap edersem, onları, o kavmin üzerine yollarım.” Denmekte ve ve bu fikre kuvvetle inanılmaktaydı.

     İslam dünyasının yaşamış olduğu bu siyasi, sosyal karmaşayı Selçuklu devleti önlemiş ve dört yüz sene sürecek bir şahlanışın temellerini atmıştı.

Celil Altınbilek                                             11.06.2020

 

 

1- Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet, ötüken1999 s.30