Celil ALTINBİLEK

Celil ALTINBİLEK

[email protected]

TARİHTEN İKİ SİMA 1- DELİ HÜSEYİN PAŞA

22 Şubat 2015 - 19:57

TARİHTEN İKİ SİMA 1-

DELİ HÜSEYİN PAŞA

Talihin aynı zaman dilimi içinde buluşturduğu iki Osmanlı paşasından biri olan Girid’in ilk fatihi Silahtar Yusuf Paşa yine Girid fatihi diye anılan Deli Hüseyin Paşadır. Deli Hüseyin Paşa, güçlü, kuvveti ve pehlivan bir zattır. Kabiliyeti tespit edildiğinden Osmanlı eğitim sistemine alınmış, sarayda baltacılar ocağında göreve başlamıştır.

O sıralar Osmanlı ile İran arasında, çok eskiye dayanan ve bitmeyen aman vermez mücadelelerinin ateşi yüksek alevde devam ediyordu. Savaşın sıcaklığı zaman zaman azalıyor bazen barış zamanlarında karşılıklı nazireler, iltifatlarla, hediyeleşmeler de oluyordu.   

İran Şahı, Osmanlıya hediye olarak bir yay ve kiriş gönderdi. Bu yayın özelliği, kirişi geçiremeyecek kadar bükülemez oluşuydu. İran bu yay misali bileğimizi bükemezsiniz demek istiyordu.” Hüseyin”, genç bir delikanlı iken sarayda bir kenarda gördüğü bu yayı kimseye sormadan eline almış ve yayı büküp kirişi geçirmişti. Kimsenin yapamadığı bu işi yapmak “Hüseyin’in göze girmesini sağlamış ve bu durum kabiliyetli gencin istikbalinin habercisi olmuştu ve bu genç, IV Murad’ın da dikkatini çekmişti.

Bizim tarihimizde Deli lakabı yalnızca meczup olan kişilere verilmeyip, güçlü, kuvvetli cesaretli, pervasız yiğit anlamlarında da kullanılmaktadır. Hüseyin Paşa’nın diğer bir ünvanı da Gazi Hüseyin Paşadır ki Gazilik kavramı bizim tarihimiz boyunca bizim en çok önem verdiğimiz bir kutsi kavramdır ve bu savaşı çağrıştıran kelime kuru bir kavgadan ibaret olmayıp, adaletli olma, vatan, iman için çalışma ve nizamı sağlamak üzre yapılan mücadeleleri anlatmaktadır.

Hüseyin Paşa saraydaki çeşitli idari görevlerden sonra Derya Kaptanlığına getirildi, bu sırada İran’a karşı yapılan Revan ve Tebriz seferlerine katıldı buralarda yine hep dikkat çekti başarılı oldu. Paşanın gücü kuvveti yalnızca vücudunda değildi ki, IV Murad’ın nedimi oldu. Nedim demek Padişahın sohbet arkadaşı demekti. İran’la olan mücadeleler hep çok çetin geçmişti, 1638 yılı Bağdat Seferinde harp sokak içlerinde dahi devam etmişti. Bir Osmanlı Paşası olan Hüseyin’in Bağdat Sokaklarındaki bizzat çarpışmaları ve muvaffakiyetleri destan misali olup günümüze kadar gelmiştir.

Osmanlı coğrafyasının şehirlerinden olan ta kuzeyde Bosna ve Budin’den kuzey doğuda Özi’de, güney batıda Mısır’da güneyde Bağdat’ta valilikler yapan Hüseyin Paşa, yan komşuya gider gibi o koca imparatorluk coğrafyasını arşınlamış ve toprağa nice eserler inşa edildiği gibi, asıl insan özlü olan medeniyetin temeli olarak Osmanlı adalet müessesesi temin edilmiştir.

Deniz kaptanı olan Paşa 1646 yılında Yanya’ya çıkan Osmanlının Ordusunun Girit Serdarlığına getirilmiş, orada ordunun tutunmasını, başarılı olmasını sağlamış, Resmo kalesinin fethiyle de Girid Fatihi ünvanını kazanmıştır. Bu zafer silsilesinde başarılarından dolayı İstanbul’a davet edilmiş kendisine padişah tarafından birçok ihsanda bulunulmuştur. Fakat iktidarda ve çeşitli görevlerde bulunanlar arasındaki rekabet, önceki devirlerde her zamankinden kuvvetli ve kanlı idi. Çekememezlik ve öne geçme isteği devlete ve insanlara bunca hizmet edenin eserlerini bir an için unutturunca onarılamaz dertler açmıştı. Deli Hüseyin Paşa da bu benlik ve öne geçme ihtirasların kurbanı olmuş ve bunda hizmetinin karşılılığın yanına, bir en kutsi olan şehadet makamını alarak, idam edilmiştir. Onun ölümü halk arasında büyük infial yaratmış ve yaptığı hizmetler ve o güzel namı günümüze kadar gelmiştir.

celil altınbilek                                                                     

22.02.2015