Türkiye'ye İade Edilen 10 Arkeolojik Eserin Öyküsü

Türkiye'ye İade Edilen 10 Arkeolojik Eserin Öyküsü
21 Ağustos 2019 - 20:31

Anadolu toprakları, şüphesiz ki insanlık tarihine ışık tutan eşsiz bölgelerden birisi. Kaçak kazıların ve definecilerin tehdidi altında olan bu toprakların hikayesini korumak da hepimizin görevi olmalı.

Yok olan ve kaçırılan her eser, insanlık tarihinin bilgisini yok ediyor. Arkeologlar, bir sikkenin bile yapıldığı dönem hakkında bizlere pek çok bilgi sunabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Kaçakçılık Şubesi, Anadolu kökenli olan eserlerin Türkiye’ye iadesi için yoğun bir şekilde çalışıyor. Bir eserin iade sürecinde devam eden davalar için ciddi maddi kaynak gerekebilirken, kimi zaman ise zorlu diplomatik süreçler işleyebiliyor.

Edinilen bilgilere göre, bir eserin iade sürecinde yaşanan en büyük zorluk ise eserin kaçak kazılar yoluyla çıkarılması. Bu yolla çıkarılan eserlerin varlığından bakanlık yetkilileri haberdar olamıyor, dolayısıyla eserin envanter kaydı oluşturulmamış oluyor. Şans eseri yurt dışında keşfedilen eserin kaydı Türkiye’de olmadığı gibi, Interpol’un çalıntı sanat eserleri veri tabanına da eklenmemiş oluyor. Bu noktada ise zorluklar baş göstermeye başlıyor.

Arkeofili olarak çeşitli zorluklarla ülkemize iadesi sağlanmış eserlerden bir kısmını sizler için derledik:

1- Lidya Bölgesi Mezar ve Adak Stelleri

Epigraf Prof. Dr. Hasan Malay’ın bir makalesinde bu eserlerin ABD’de bulunduğundan bahsetmesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri harekete geçer. Eserler kaçak kazılar yoluyla yurt dışına çıkarıldığı için kayıtlı değildir. Ankara Interpol’ü ile yapılan görüşmeler sonunda, eserler çalıntı sanat eserleri veri tabanına eklenir. Eserlerin Interpol’ün listesine girmesiyle FBI devreye girer. Karşısında FBI yetkililerini gören müzayede firması, eserlerin Interpol’un çalıntı sanat eserleri veri tabanında olduğunu öğrenir ve eserleri iade etmeyi kabul eder. Lidya Bölgesi’ne ait adak ve stellerin iadesi 2014 yılında gerçekleşmiş olur.

2- Yorgun Herakles

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Özgen Acar’ın, Newyork Metropolitan Sanat Müzesi’nde Yorgun Herkül’ün üst kısmının, Antalya Müzesi’nde sergilenen heykelin parçası olduğunu fark etmesiyle başlayan süreç tam 31 yıl sürdü.  Özgen Acar’ın Profesör Doktor Jale İnan ile iletişime geçmesiyle, Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergilenen eserin kaçak yollarla yurt dışına çıkarıldığı anlaşılır. Yarısı kaçırılan eserin, ABD’li koleksiyoner çift Leon Leby- Shelby White çiftine satıldığının ortaya çıkması ile olaylar gelişir.

Bir gazetecilik başarısı olarak tarihe geçen eserin, 1990 yılında başlayan dönüş öyküsü 2011 yılına son bulur. Özgen Acar geçtiğimiz yıl yayımladığı “Çoban Herkül’ü Yordu” isimli kitabında dönüş öyküsünü bütün ayrıntılarıyla okuyucuyla buluşturdu.

3- Karun Hazineleri

Dünya üzerinde parayı icat eden krallık olarak bilinen Lidyalılar, günümüzde Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sardes antik kentinde altın ve gümüşü birbirinden ayıran ilk arıtma tesislerini kurmuşlardır. Günümüzde Tabak( Sart) Çayı olarak bilinen Paktalos Nehri’ne koyun postlarının atılmasıyla altın ve gümüşü ayrıştırmaya çalışan Lidyalılar, altının değerini ilk anlayan insanlardı desek yanlış olmaz. Gümüş ve bakırın paslanmasına karşılık altının asla paslanmıyor oluşu, bu madeni daha da değerli kılmıştır. Altın sikkelerin de Batı Anadolu topraklarında ortaya çıkması defineciler için bir nimet adeta. Bunun en bilinen örneği ise 1965 yılında Uşak’a 20 km. uzaklıktaki Toptepe Tümülüsü’nden defineciler tarafından çalınmasıyla, ismini Lidya Kralı Krasios’dan alan Karun Hazineleri oldu. 

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Özgen Acar’ın gündeme getirmesiyle iadesi sağlanan hazine, onu yerinden çalan definecilerin ve satın alan kişilerin başına bin bir tür felaket açması, meşhur kral Krasios’un hazinesinin lanetli olduğu algısını yarattı. Mısır firavunu Tutankamon’un çok konuşulan lanetine, Anadolu’dan Krasios, nam-ı değer Karun’un laneti de eklenmiş oldu.  Metropolitan Sanat Müzesi’nde bulunan eserler 1993 yılında ülkemize getirilmiştir. 1996 yılından itibaren de Uşak Müzesi’nde sergileniyor.

4- Truva Hazineleri

Heinrich Schliemann’ın 1871 yılında Hisarlık Tepe’de yaptığı kazılar sonucunda bulduğu eserleri yurt dışına kaçırmasıyla başlayan süreç, 2012 yılında son bulur. Hisarlık Tepe’den başlayan yolculuğun ilk rotası Yunanistan olur. Schliemann, hakkında çıkarılan yakalama emri nedeniyle Yunanistan’dan kaçarak Berlin’ gider. II. Dünya Savaşı’nda Sovyet askerinin eserlerin bir kısmını Berlin’de bir hayvanat bahçesinde bulmasıyla savaş ganimeti olarak SSCB’ye götürülür.

Ülkemize iadesi sağlanan eserler, ABD’de bulunan Penn Müzesi’nden 2012 yılında getirilmiştir. Eserlerin bir kısmı Rusya’da bulunan Puşkin Müzesi’nde sergilenmektedir. İadesi sağlanan eserleri ise Çanakkale’de Troya Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.

5- Orpheus Mozaiği

Ahi Evran Üniversitesi öğretim görevlisi Barış Salman’ın Aktüel Arkeoloji dergisinde kaleme aldığı yazı ile gündeme gelen Orpheus Mozaiği’nin iadesi ise zamk kutusu sayesinde olur. Dergide yayımlanan yazı sonrası Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri Urfa Başsavcılığı arşivlerinde, mozaiğin zamk ile sökülme anının fotoğrafına ulaşır. Zamk kutusunun seri numarası iade sürecinde en büyük kanıt olur. Eser, ABD’de bulunan Dallas Güzel Sanatlar Müzesi’nden 2012 yılında Türkiye’ye getirilir.

6- Sardis Kökenli Mezar Stelleri

ABD’nin Indiana Eyaleti’nde bulunan Brauer Sanat Müzesi’nden 2015 yılında Türkiye’ye getirilen eserler, müzenin kendi rızası ile iade edilir. Dava yoluna gidilmeden, diplomatik yollarla iade süreci gerçekleştirilmiştir.

7- Herakles Lahdi

İsviçre’den iadesi sağlanan Antalya Perge kökenli lahdin dava süreci oldukça çetrefilli olmuştur. İsviçre Interpol biriminin Türk yetkilileri Cenevre’de gümrükte bulunan lahit hakkında bilgilendirmesiyle başlayan süreç, dava yoluyla devam etmiştir. Arkeologların incelemesi sonucunda eserin Antalya Perge kökenli olduğu kanıtlanır. İsviçreli yetkililerin, eserin iadesini engellemek için temyize gitmesi de bir işe yaramamıştır. Eser, 2017 yılında Türkiye’ye iade edilmiştir ve o tarihten itibaren Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.

8- Çingene Kızı Mozaik Parçaları

Zeugma Örenyeri’nde 1960’lı yıllarda gerçekleştirildiği düşünülen kaçak kazılarla yurt dışına kaçırılan mozaik parçaları, geçtiğimiz yıl topraklarına geri döndü. Ziyaretçilerin bakışlarından ötürü “Mona Lisa” ya benzettiği Çingene Kızı’na ait olduğu belirtilen mozaik parçaları, ADB’de bulunan Bowling Green Eyalet Üniversitesi’nde sergileniyordu.  Mozaik parçaları şuan da Gaziantep Zeugma Müzesi’nde sergilenmektedir.

9- Divriği Ulu Camii’ye Ait Ahşap Pano

Bakanlık kaynaklarına göre, Yenikapı Mevlevihanesi’nde  1997 yılında çıkan yangında yandığı düşünülen ahşap panonun, ABD’de gerçekleştirilen Uluslararası Asya Sanat Fuarı’nda satışa sunulduğu tespit edilir. Çalışmalar üzerine diğer 4 panonun da Londra’da bulunduğu bilgisine ulaşılır. Unesco Dünya Miras Listesi’nde bulunan Divriği Ulu Camii’nin ahşap panoları 1999 yılında Türkiye’ye getirilir.

10- Boğazköy Sfenksi

Müze-i Hümayun ve Almaya ile 1906-1907 ve 1911-1912 yılları arasında Hattuşa’da ortak yürütülen kazılar sonucunda binlerce tablet ve 2 adet sfenks bulunur. Osmanlı İmparatorluğu ve Almanya arasında yapılan anlaşma üzerine çıkarılan eserler- iade edilmesi şartıyla- Almanya’ya onarım amacıyla götürülür. Almanya hükümeti, eserlerin bir kısmını 1924 ve 1942 yıllarında iade eder.  Fakat bir adet sfenks Almanya’da kalır. II. Dünya Savaşı’nın başlaması ve savaş sonucunda Berlin Pergamon Müzesi’nin Doğu Almanya’da kalmasıyla ilişkiler kesilir.

Türkiye 1987 yılında eserin iadesi için Unesco’ya başvurur. Türkiye’nin elinde tüm resmi belgeler olmasına rağmen eserin iadesi ancak 2011 yılında gerçekleşir. Boğazköy Sfenksi, kısa bir süre İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde kaldıktan sonra Çorum’da bulunan Boğazköy Müzesi’nde sergilenmeye başlar.

https://arkeofili.com/turkiyeye-iade-edilen-10-arkeolojik-eserin-oykusu/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum