Türk Ocakları ve Millî Şuur - Ziya Gökalp

Türk Ocakları ve Millî Şuur - Ziya Gökalp
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 23 Mart 2020 - 12:55

Türk Ocakları ve Millî Şuur - Ziya Gökalp

Millî şuurun kaynaklarından ikincisi millî tarih fikridir.Hakikatte tarih ve coğrafya, milletin hars ve medeniyetini yaratan esaslı âmillerden birisidir. Tarih şuuru, millî topluluğun mazisinin derinliklerinden kuvvet alarak istikbâle doğru bir bütün halinde ilerlemesini temin eden biricik unsurdur. Millî tarih fikrine bağlı bulunmayan cemiyetler maziden kuvvet alamadıkları gibi, istikbâle de metin adımlarla yürümek kudretini gösteremezler. Bu itibarla topluluk da milli tarih şuurunun yaratılması ve kuvvetlendirmesi iktiza etmektedir. Bütün eğitim müesseselerin yanı başında genel olarak Türk Ocakları eskiden beri bir gaye uğrunda çalışmaktadırlar. Birinci Cihan Harbinde Başkomutan, Çanakkale de olağanüstü fedakârlığı istilzam eden vazifelerde gönüllü isterken ortaya atılan gönüllülerin çoğunun Türk Ocağı mensuplarını teşkil eden yedek subaylardan çıkması, memleketimizde ve cemiyetimizde ocaklarımızın yarattığı müspet tesiri ispata kâfi gelir sanırız.


Millî tarih şuurunun milletin buhranlı zamanlarında kalkınması için biricik mânevi destek teşkil ettiği tarihte görülen misalleriyle tespit edilmiştir. Müşterek hâtıralar ve müşterek keder ve sevinçler hep tarih potasının içerisinde yoğurulmuştur. Bilhassa ecdâdın mâruz kaldığı büyük zafer dostlarını millî tarihimizin başlıca kuvvet menbâlarıdır. Eski Yunanlılar, yurtları istilaya uğradığı zamanlarda, Odise destanlarını nesillere intikal ettirerek ruhlarında aradıkları kuvveti bulabilmişlerdir.

Biz Türkler, tarihimizin her milletten daha zengin destanlara sahip bir ırkın çocukları olmakla iftihar ederiz. Orta Asya'da Çinlilerle ve Moğollarla olan mücadelemiz, hep bu tarihî kudretimize dayanmıştır. Ve aradığımız bu büyük ruh kudretini , zengin tarihimizin kaynaklarından bulmuş ve aramışızdır. Bozkurt Efsanesi, Orta Asya'da ırkımızın geçirdiği büyük buhranda daima rehberlik yapmıştır. Ünlü Başkumandan Atatürk, ordularına yaptığı tamimlerde en karanlık ve ümitsiz anlarda millî tarihin mefahirini zikrederek onların maneviyatını takviyeye çalışmıştır. Ve nihayet Türk Gençliğini de yine millî tarihin mirası olan Türk kanının mevcudiyetini ve büyük hazine olarak tavsif etmiştir.

Tarih ve coğrafya, birbirini tamamlayan iki unsurdur. Coğrafya milletin yaşadığı vatan bütününü temsil eder. Bu umumî realiteye müstesna olarak bazı milletlerin mevcudiyetini görmekteyiz. Ezcümle İsviçre ve Amerika gibi memleketlerde birçok milletlerin bir yurt içerisinde toplandığı müşahede edilebilir. Fakat bu hal de, yine tarihin bir zaruretidir. Ve bu istisnalar umumi kaideye halel verecek mahiyette değildirler. Adı geçen topluluklarda yurt birliği kadar tarih birliği de mevcut olsaydı, muhakkak ki, mevcudiyetleri daha sağlam temellere istinat etmiş olurdu. Tarihin çizdiği hakikat budur.

Eski Roma'da Cermen istilasına karşı gösterilen mukavemet, millî tarih şuurunun kuvveti ile yapılmış ve Galya istilâdan bu şekilde kurtulabilmiştir. Kartaca da Anibal'in etrafında toplanan küçük bir topluluk, büyük Roma İmparatorluğu ordularına karşı maddî kudretine inanarak mücadele etmiştir. Bu da, millî tarih şuurunun tezâhüründen başka bir şey değildir.

Bugün her türlü eğitim ve öğretim müesseseleriyle hükümet olarak ve her türlü kültür müesseseleriyle millet olarak amacımız, millî tarih şuurunun takviyesi etrafında toplanması olmalıdır. Aksi halde bütün silahların ve her türlü maddi varlıkların en buhranlı zamanlarında bir taş yığınından başka bir mânâ ifade etmediğini ve milletin içinden gelen ruh kudretinin her türlü maddî kuvvetten üstün olduğuna tarih şahittir.

TÜRK YURDU - Haziran 1955

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum