SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ ve BARIŞ PINARI HAREKATI

Sitemiz yazarı Naci YENGİN "Süleyman Şah Türbesi ve Barış Pınarı Harekatı"nı yazdı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ ve BARIŞ PINARI HAREKATI
14 Ekim 2019 - 10:28 - Güncelleme: 14 Ekim 2019 - 19:36

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ ve BARIŞ PINARI HAREKÂTI

NACİ YENGİN


Osman Gazinin dedesi Gündüz Alp'tır. Osman Gazi'nin bir sikkesinde Osman b. Ertuğrul b. Gündüz Alp şeklinde dedesinin adı geçer. Süleyman Şah ise I.Kılıçaslan’ın babası İznik Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile de bağlantısı vardır.

Türbenin 1921 Ankara Antlaşmasıyla Caber Kalesinde kalacağı zaptı rapt altına alınmıştır. Fransa ile TBMM arasında yapılan antlaşmadan sonra Süleyman Şah'ın türbesi 1939'a kadar Caber Kalesinde kalmıştır.

II. Abdülhamit tarafından mezarı ve türbe şeklinde kendisine, şanına layık bir makam yapılmıştır. Süleyman Şah'ın türbesi için II. Abdülhamit 49 bin 45 kuruş harcamıştır.

Caber Kalesi 1939’dan 1975'e kadar Süleyman Şah'a türbe olarak kalmıştır. Ancak Caber Kalesinin baraj gölü suları altında kalacağı endişesiyle 1975'te Karakozak Köyüne nakledilmiştir.

1975'ten 22 Şubat 2015 tarihine kadar bu köyde kalan türbe  bu günden itibaren Suriye Eşmesi köyüne nakledilecektir.

Buraya kadar tarihi süreçte bir sıkıntı yok. Ancak gelin görün ki stratejik öneme haiz olan ve uluslararası anlamda Türkiye’nin toprakları dışında bir Türk toprağının varlığı Osmanlıyı hatırlatırken PKK, YPG gibi terör örgütlerinin ve İŞİD’in; bölgenin sorunları karşısında geri çekilmek durumunda kalacağı ortadadır.

Ecdadımdan kalan ebedi istirahatgah  geçici de olsa yok edilmiş ve geri çekilerek  bu günkü yerine taşınmışsa da nihayetinde Süleyman Şah Türbesinin gün geldiğinde asli yenire taşınacağı günü beklemektedir.

1921’deki Ankara antlaşmasıyla Türkiye’ye bırakılan bu günlerde Türbenin gerçek mekânına taşınmasına kadar devam edecek olan yas ve yara ve hala devam etmektedir. Umarız kangrene dönüşmez… Gözyaşlarımız durur ve Süleyman Şah’ı daha fazla incitmeyiz.

Türkiye önümüzdeki dönemde Suriye ve Irak konusunda daha kapsamlı düşünmek zorundadır. Süreç ve tarihi birliktelik bize bunu zorlayacak gibidir. Tarih bizi göreve çağırmaktadır.
Şartların zorlamasıyla değil bölgenin ve dünyanın Türkiye'nin bölgede var olacağını, var olmak zorunda olacağını görmesi politikasıyla hareket edilmelidir. Kararlı ve güçlü duruş şimdi olduğu gibi her zaman devam etmelidir…

Önümüzdeki süreçte bölgede olası bir terör, Sünni-Şii çatışmasında Türkiye’nin kendisini ve vatandaşlarını güvence altına alması gayet doğaldır. Ancak 2015’te geri çekilme şeklinde algılanan ve taviz gibi yorumlanan stratejik hamle yakın dönemde Türkiye’nin kararlı harekâtıyla umuda, ümide dönüşmüştür.

Türkiye’nin bölge üzerindeki planını kararlılıkla havadan ve karadan uygulama alanını açmış olma ihtimali de yüksektir. Ancak PYD, PKK ve DEAŞ arasında ya da İngiltere, ABD ve İsrail’in elinde maşa olarak kullanmak istediği yeni bir Suudi Arabistan modelinin bölgede on yıllarca Batıya hizmet edecek sorun yumağından Türkiye’nin en az zararla çıkmasının yollarını aramaktadır denilebilir.

Batı tarafından uygulamaya konulan ve daha çok İsrail’in işine yarayan Arap baharının nihai amacının Türkiye olduğunu söylemeye gerek yoktur! Politika ve süreç bu düşünceden hareketle yapılamalıdır.

“Barış Pınarı Harekâtı” ile Süleyman Şah Türbesinin ilk yeri olan Caber Kalesi civarı Türkiye’nin kontrolüne geçecek ve güvenli bölge sayesinde bölgeye huzur ve barış gelecektir. Süleyman Şah Türbesi süreç içerisinde asli yerine taşınmalıdır. Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu Caber Kalesi bir anlamda Türkiye’nin manevi sınırıdır.

Her ne kadar Misak-ı Milli sınırları adına Caber Kalesi ve civarının kurtarılması yeterli değilse de Barış Pınarı Harekatıyla sınırların güvenliğinin sağlanması teselli kaynağımızdır.

Her şeye rağmen unutulmamalıdır ki  Barış Pınarı Harekatı ve Süleyman Şahın Türbesi  meselesi iktidar meselesi değildir.. www.tarihistan.org

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları