Sevinç Çokum yazdı: Akşemseddin ve İstanbul Kırları

Sevinç Çokum Yazdı: Akşemseddin ve İstanbul Kırları

Sevinç Çokum yazdı: Akşemseddin ve İstanbul Kırları
28 Mart 2020 - 12:30 - Güncelleme: 28 Mart 2020 - 18:19

Akşemseddin ve İstanbul Kırları

Fatih Sultan Mehmed Han’ın yol göstericisi, hocası, kerametli ve bilge kişi Akşemseddin Hazretlerinin Bolu—Göynük’teki türbesini bir zamanlar ziyaret etmiştim. Gazi Süleyman Paşa Camiinin ceviz ağaçlarıyla gölgeli bahçesinden geçip kubbeli yapıya girdiğimde sandukanın üzerinde, herhâlde Bolu kadınlarının o kök boyalı ipliklerle ve simlerle işlediği güzelim keten bezi örtüler seriliydi. Sevginin nakıştan çiçekleri... Tam da Akşemseddin'in nebat iklimine uygun. Hoş bir aydınlığı vardı içerinin.

Hep zoru seçmiş olan Akşemseddin'in imtihan üzeredir hayati, geçtiği geçitler, çıktığı basamaklar... Zeynüddin-i Hafi'nin öğrencisi olmak üzere Halep yolunu tuttuğunda, şehre yaklaşmışken hani bir rüya görüyor. Hacı Bayram-i Veli onu bir zincirle boynundan Anadolu istikametine çekiyor. 0 direniyor, öbürü çektikçe çekiyor zinciri. "Yol bu taraf yön bu taraf" demek istercesine...

Yani Engürü'ye...

Hepinizin belleğinde Akşemseddin'den izler daneler, damlalar vardır bilirim. İstanbul’un alınışı sırasında askerin yüreklendiricisi olarak ordu saflarında yürüdüğünü, bir ara durum acabalara vardığında, gönüllerde kaygılar belirdiğinde dua enginliklerinde kaybolup, iri yağmur damlalarınca ter döküp gösterdiği yürek cehdini de bilmeli insan.

İstanbul fethini gören ve o fethi gerçekleştirmede payı alan ulu kişidir o. Hocası Hacı Bayram-i Veli bunu önceden sezip Sultan 2. Murad'a bildirmiş hani.

"Allahuteala ömrünüzü ve devletinizi ziyade etsin. Yalnız İstanbul’un alındığını sen ye ben göremeyiz; ama u çocukla (2. Mehmed) bizim köse (Akşemddin) görürler…. “Buyurmuş.

Akşemseddin'in bir eli mana iklimlerinde, bir eli müspet ilmin eteğini tutmuş olarak fethin gerçekleşeceğini bildiği hâlde "Kul tedbir alır, Allahütealâ takdir

eder" sözleriyle bu iki yönlü gerçeği Padişaha iletmesi de düşündürücüdür. Tedbir, işin akıl ye teknik yolu... Tedbirle dua bir arada karılıyor demek ki.

Eba Eyyub-el Ensari'nin gömülü olduğu yeri gönül gözüyle bulması, Fatih Sultan Mehmed Hanin onu sınaması ye bu yolda şaşırtma cabasına karşılık Hocanın ilminde ve sezgisinde yanılmazlığı ve bu imtihanı kazandığı Akşemseddin'e İstanbul şehrinin manevi tarihinde ayni bir yer açar.

Şimdi de kırlarla yan yana getiriyorum onu. 15. Asır İstanbul’unun derya kırlarında, derde deva otu çiçeği arasında. Eğiliyor, bir şeyler topluyor hekim gözüyle.

Bu yanı bilinir miydi sahi?

Maddetu'l-Hayat ve Kitabü't-Tib adli kitaplarının bu yolda yazıldığı? Otlarla ilgili derin bilgisi?

Derlediği ot, kök, çiçekle yaptığı ilaçlar, merhemler kim bilir kaç askerin yarasını dondurmuş, kaç hastayı sağaltmıştı. Fatih Sultan Mehmed'in babası Sultan 2. Murad Hanin kazaskeri Süleyman Çelebi bunlardan biriydi. Fatih Sultan Mehmed Hanin kızı Gevherhan Sultan da yine onun sağlığına kavuşturduklarındandı.

Rezene, papatya, ballıbaba, hatmi, kuzukulağı, fesleğen, mürver, biberiye, ıhlamur, kekik, ısırgan, yapışkan otu ye hele hele ebegümeci... Yüzlerce örnek... Böyle şifalı otlarla dolu laboratuvarını gözünüzde canlandırabilirsiniz.

Ebegümeci...  Nereye varsak karşımıza çıkan eflatun, pembe çiçekli bitki... Akşemseddin’in gözbebeğiydi sanırım.

Rivayet ederler ki Akşemseddin seretan derler kanser benzeri bir hastalığı bununla iyileştirmiş. Hazret o vakitler ebegümecinin tohumlarını bütün İstanbul’a sağmış ki dertlenin azdığı bir zaman yahut kitlik olduğunda kullanılsın. Tohum toprağı, toprak tohumu sevmiş... öyle ki bu ebegümeci ister bir kaldırım kıyısı ister bit yol kenarı ...Nereyi bulsa oradan fışkırır. İlkbahar demez güz demez verir de verir.

Yazın çiçeğe durur ki şifayı bir de çiçeğiyle sunsun. Ama yaprakların körpelik zamanı acılanılan baharlarda yemeğini yaptınız mı eve bereket gelir. İster yumurtalısını ister pirinçli kaymalısını... çayını da unutmamak gerek.

• Ebegümeci bir bakıma Akşemseddin ‘in İstanbul’a armağanıdır. Ondan kalan iz, nişan. Ben ebegümeci topladığımda bunu hatırlarım. Ve Akşemseddin Haznelerinin İstanbul kırlarından eli, eteği çekilmemiş gibi gelin bana.

Sevinç Çokum

Kaynak: Türk Edebiyatı Dergisi, Mayıs 2003, s.41

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum