Şapka Devrimi'ni bize sor

Bir zamanlar şapkacılarla dolu olan Eminönü Mercan'daki 5 usta bir araya gelip tek dükkanda üretime devam ediyor. Talep azalsa da şapkadan ekmek çıkartmaya devam eden dükkan sahibi İsmail Demirbaş, "Eskiden gece gündüz çalışıp şapka yapar, ütülemeye fırsat bulmadan Türkiye'nin her yerine gönderirdik. Şimdi nerede o eski işler?" diyor.

Şapka Devrimi'ni bize sor
15 Ekim 2017 - 08:55

Kastamonu'dayız. Tarihler 25 Kasım 1925'i gösteriyor. İnılaplara yeni yeni başlayan Mustafa Kemal, toplumsal alandaki ilk değişikliği yaparak fes, sarık, kalpak yerine Batılı olmanın sembolü olarak gördüğü şapka takma zorunluluğunu getirdi. Kanunla birlikte İstanbul Mercan'da görülmedik bir hareketlilik başladı. Ustalar, Türkiye'nin dört bir yanına şapka yetiştirmek için geceli gündüzlü çalıştı. Çoğu Ermeni, Yahudi ve Rum olan ustaların atölyelerinde onlarca Türk usta yetişir. O zamanlar İstanbul'da 600'den fazla şapkacı olduğu kayıt altında. Aradan geçen yıllardan sonra 1980'li günlerde şapkaya olan rağbet azaldı ve Mercan'daki atölyeler kapılarına bir bir kilit vurdu. Şapka yapmaya devam eden dükkanlardan geriye kalan Duman ve Ose Şapka'nın sahibi İsmail Demirbaş, "Günümüzdekiler ile 100 yıl öncesinin şapkaları kıyaslandığında değişim hayret verici. Nerede o kasketler, fötrler, ördek ve London tipi şapkalar? Zamanında Türkiye'ye şapka yetiştiremiyorduk. Ustalarımız anlatırdı, şapkayı ütüleyecek vakit bile yokmuş. Şimdi nerede o hareketli günler?" diyor. Atölyelerini kapatsalar da meslekten el çekmeyen Tarık Ekmen, Mustafa Çınar, Ohannes Dülgeryan, Erol İşçimen adlı 4 usta daha Demirbaş ile birlikte Sümbüllü Han içindeki dükkanda üretmeye devam ediyor. Birbirlerine hem dost hem de çırak olan ustalar yıllara meydan okumaya devam ediyorlar.

TAKKEYİ YIRT ŞAPKA GİY

Şapkayı benimsemeyen, sarığa, takkeye tercih etmeyen birçok alim İstiklal mahkemelerinde yargılanıp asıldı. Bu olaylar romanlara, şiirlere, tiyatro oyunlarına konu oldu. Anayasada hâlâ yer alan şapka kanunu uygulanmıyor ve fesler turist eğlendirirken sarıklar hâlâ önemini ve ağırlığını koruyarak kullanılıyor. Aslen Kastomonulu olan 80 yaşındaki İsmail Demirbaş, şapka inkılabıyla ilgili memleketinden şu hatıraları anlatıyor: "O zamanlar pazarda bir şeyler satardık ve pazar yerine giderken 15-20 dakika yürümemiz gerekirdi. Yolda da 2 tane jandarma olurdu. Köylülere 'Baba takkeyi yırt, şapka giy şapka' derlerdi. Bizimkiler de yırtarlardı. Ev oturmalarına gittiğimizde ise içerde kaç tane erkek varsa o kadar da şapka asılı olurdu. O görüntü ilginç gelirdi. Pazara giderken bile şapka takılırdı. Karadeniz tarafı inkılaptan sonra 'Şapka da takmayacağız asker de vermeyeceğiz' demişler. Bunu da büyüklerimizden duyduk. Bunun dışında benim babam ve diğer köylüler de şapka takardı. O zamanlar 8 köşeli kasketten başkası giyilmezdi."

 

 

 

 

ZAMANA YENİK DÜŞTÜ

Bir zamanlar "Ahi Baba" seçilen Demirbaş Usta, "Ben İstanbul'a geldiğimde ise herkesin başında fötr vardı. O artık kalmadı ama 8 köşeli kasketi hâlâ takanlar var. Gaziantep, Adana, Mersin tarafı takmaya devam ediyor. Antalya yazın güneşten koruyor diye takıyor. Samsun'un Çarşamba semti yıllardır kullanıyor. Kastomonu'da da 5 köşeli giyilir. Bu şapkaları hala giyenlerinki inkılap alışkanlığı. Artık 60 yaştan yukarsı hele yeni nesil hiç bilmiyor" şeklinde konuşuyor.

GECE GÜNDÜZ ŞAPKA YAPIYORDUK

12 yaşlarında Kastamonu'dan İstanbul'a gelen Demirbaş, yıllar içindeki değişimi ve mesleğe başlama hikayesini ise şöyle anlatıyor: "Edirnekapı'da 2 göçmen kardeş komşumuz vardı. Beni alıp Kapalıçarşı'da Çukur Han'da bir şapkacıya götürdüler. Kravatlı, kolalı gömlekli, yelekli bir usta içerde iş kesiyordu. Orada çalışmaya başladım. Ustam Yahudiydi, beni çok severdi. Dışarı bir yere gittiğim zaman koşarak dönerdim ustamın gözüne girmek için. Mesleği öğrenmek istiyordum. Ne öğrendiysem o Yahudi ustadan öğrendim. İstanbul'un en birinci kalite işini o yapardı. Askere gidene kadar yanındaydım. 3 yıl sonra askerden geldiğimde ustam İsrail'e gitmişti. Mercan'daki şapkacılar benim nasıl çalışkan ve temiz çalıştığımı bildiği için hepsi yanına çağırıyordu ama İnebolulu bir hemşehrim beni çağırdı. 'Gel sırt sırta verelim birlikte çalışalım' dedi. Gece gündüz çalışıp her hafta bin tane iş çıkartıyorduk. Şimdi burada 5 kişiyiz o kadar iş çıkaramıyoruz... Hemşehrim sonra dükkanı bana devretti. 1967'den beri resmi olarak şapkacı oldum. 1972'den bu yana da Kasket ve Şapka İmalatçıları Esnaf ve Sanatkarlar Odası başkanlığını yapıyorum."

 

 

 
Mustafa Çınar

 

Şapkayı protesto için fes takarlardı

Küçük atölyenin emektarlarından olan Giresunlu Mustafa Çınar, arkadaşları gibi çok küçük yaşta İstanbul'a gelip çalışmaya başlamış bugün 78 yaşındaki Çınar, "Bir ara 15 sene kadar ara verip taksicilik yapsam da meslek beni geri çağırdı adeta. Burada 3-5 kişiyiz ama ailemizle birlikte bu kadar vakit geçirmemişizdir. Sağlık nedeniyle buraya arada gelebiliyorum. 2 gün ayrı kalsak arkadaşlara özlem duyuyorum. İsmail Usta'yı 60 senedir tanıyorum. Burada bulunan herkes A'dan Z'ye bu işi yapıyor. Hatta bazen çırak işini yapıyoruz. Eskiden günlerce çalışıp sabahında vapura biner Bandırma'ya şapka götürürdük. Türkiye'de şapka giymeyen yoktu. Ara sınıf bizim diktiklerimizi giyerdi. İstanbul'da aristokrat sınıfta fötr takardı. İnkılap olduktan sonra protesto mahiyetinde fes giyenler de olurdu. Askerler insanların başından fesi alıp ikaz ederlerdi. Çocuktum o zamanlar ama bunlar kalmış aklımda" diyor.

 

 

 
İsmail Demirbaş

 

110 yaşında şapka sevdalısı

Zamanında 9 ayrı firmaya üretim yapan İsmail Demirbaş, şapkanın zamana yenik düştüğünü anlatıyor. İki önemli markanın sahibi olan Demirbaş, markaların tarihi hakkında şunları söylüyor: "Şapka İnkılabı'nın olduğu ilk yıllarda Karaköy'de bir Rum, Ose diye marka yapmış. Bu şapkayı da kimse yapamaz Türkiye'de. Bir de Duman şapka var. Piyasadaki en iyi tüccar bunlar. Rum sahibi ölünce Mercan'dan bir Ermeni Ose'yi satın alıyor. Ermeni sonra beni çağırıp 'Gel oğlum, ben bu markayı sana vereceğim sen devam et, helali hoş olsun' dedi. Duman şapkanın sahibi de Arnavut'tu. O da aynı şekilde bana verdi. Şimdi iki markanın tescili de bende. Bu 8 köşeli kasketleri dikmek hiç kolay değil. İçinin kaneçivesi, ütüsü, dikimi her şey zor. İstanbul'da buradan başka yapılan yer yok. Bir keresinde 110 yaşında bir amcayı oğlu ve gelini getirdi. Tutturmuş duman şapkadan başka şapka istemem diye. Bu markaların böyle hastası olanlar var, başka şapka takmazlar. Onlar sayesinde ayakta kaldım."

 

 

 
Tarık Ekmen

 

40 yıldır birbirimizi idare ediyoruz

Yaklaşık 40 yıldır İsmail Demirbaş'ın atölyesinde çalışan Niğdeli Tarık Ekmen, 12 yaşında İstanbul'a gelmiş. Geldiği zamandan beri de şapka işinden başka bir işte çalışmamış. Bir Ermeni ustanın yanında çırak olarak başladığından bahseden 60 yaşındaki Ekmen, "Bir ustam vardı ama ben ne öğrendiysem kendi çabalarımla öğrendim. Bir işi ilk ben beğeneceğim sonra bir başkası beğenecek. Askerden sonra kendi dükkanımı açmak istedim, şartlar el vermedi. İsmail abiyle tanıştık. 'Ne yapabilirsin?' diye sorduğunda 'Kasket üzerine ne istersen yapabilirim' dedim. İkimiz de bir hafta birbirimizi denedik. Sonunda ben 'Usta memnun musun? Beğendin mi?' diye sordum. O da 'Tamam oğlum. Paraysa para, işse iş. Çalış' dedi. 1979 yılından beri İsmail ustanın yanından ayrılmadım" ifadelerini kullanıyor. Dükkanda ütüden makinaya kadar her türlü işi yapan Ekmen, İsmail Demirbaş'ın yokluğunda dükkanla ilgileniyor. İsmail Usta ile baba oğul gibi olduklarına değinen Ekmen, "Bir konuda tartışsak bile dışarı gidip gelince bir şey olmamış gibi davranıyoruz. İşin nasıl yapıldığını bilerek geldim ama burada da İsmail ustanında tezgahının temizliğine iş ahlakına alıştım" diyor.

 

 

 
Erol İşçimen

 

Burada hepimiz çırak hepimiz ustayız

69 yaşındaki Erol İşçimen, mesleğe her ne kadar 12 yaşında başlasa da ara ara farklı alanlarda çalışmış. Askere gidip geldikten sonra ise 1975 yılında Kasımpaşa dikim evinde 25 yıl asker şapkası ve bahriyeli şapkası dikmiş. 19 senedir emekli olan İşçimen, "İlk İstanbul'a geldiğimde Mercan'da bir şapkacının yanında işe başlamıştım. Bir Ermeni ustam vardı. Askere gidene kadar onun yanında çalıştım. Askere gidip geldikten sonra Valide Han'da şapka yaptım. İşler durgunlaşınca değişik mesleklere geçtim. Emekli olduktan sonra arkadaşlar sağ olsun çağırıyorlar. Ben de arada gidip geliyorum. Burada iğne atsanız yere düşmezdi. Şapkacılar çoktu, güzel işler olurdu. Eskiden atölyelerde muhakkak bir el işçisi bayan olurdu. Şapkanın ince işlerine yardım ederdi. Düğmesini takarlardı. Şimdi bayan işini burada ben yapıyorum. Burada yapmadığımız iş yok yani anlayacağınız. Hepimiz çırak hepimiz ustayız. Günlerimiz çok keyifli geçiyor" şeklinde konuşuyor.

 

 

 
Ohannes Dülgeryan

 

Sevmesem de bu işin içinde kaldım

Ermeni ustaların birçok zanaat dalına katkıları yatsınamaz. Şapka yapımında da oldukça önemli yere sahip olduğunu ustalarla yapmış olduğumuz sohbetlerde anlamış olduk. İsmail Demirbaş'ın atölyesinde de bir Ermeni usta eski arkadaşlarıyla birlikte çalışıyor. 67 yaşında olan Ohannes Dülgeryan, "Benim köklerim Yozgat'a dayanıyor ama İstanbul doğumluyum. Dedem çocukluğunda gelmiş buralara. Şapka benim baba mesleği. Babamda şapka ustasıydı. 52 yaşındayken genç yaşta kaybettim babamı. O ölünce ben geçtim işlerin başına. Ben bu işi hiç sevmiyordum, hep kaçıyordum ama gittik geldik usta olduk. İlk olarak bir kuyumcunun yanında çalışmaya başladım ama benzin kokusu dokunduğu için bırakıp babamın yanında çalıştım. Babamın dükkanı Mercan'daydı. Onun okuma yazması olmamasına rağmen işini çevirebiliyordu. O vefat ettikten sonra ben iki sene anca dayanabildim. Kendi atölyemi açtım. Orada devam ettim. Atölyem Valide Han'daydı. Sonra 2-3 kere kalp ameliyatı olunca 2011 yılında atölyeyi de kapattım. Şimdi de arada sırada İsmail ustaya yardıma geliyoruz. Buraya devamlı gider gelirdik önceden de ama artık genç olmadığımız için birbirimizi idare ediyoruz. Birbirimizle kafa buluyoruz. Bana burada 'gart gavur' derler ama hiç alınmam onlara. Ben de onlarla dalga geçerim. Aileyiz biz. Şimdi tonla şapka çıktı ama bizim bu yaptığımızı kimse yapamıyor. Çin bile yapamıyor. Bu zanaat meselesi" şeklinde konuşuyor.

http://www.yenisafak.com/gundem/sapka-devrimini-bize-sor-2802563


  •  
  •  

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum