SAĞLIK / Prof. Dr. Öcal Oğuz

SAĞLIK / Prof. Dr. Öcal Oğuz
09 Nisan 2020 - 14:43

SAĞLIK

Sözlükler, bireyin fiziksel, ruhsal ve toplumsal yönden sağlam, iyi, esen, canlı ve diri olma hâli diye tanımlıyor.

Esenlik ve afiyet kelimeleri, zaman zaman ya sağlığın yerini tutuyor ya da “sağlık ve afiyette olmak” deyiminde olduğu gibi yan yana gelebiliyor. 

Sağlığın Arapça kökenli eş anlamlısı olan sıhhat ise en çok tıraştan veya hamamdan/banyodan sonra söylediğimiz diller pelesengi “saatler olsun” alkışıyla günlük dilimizde yaşıyor.

Ama sıhhat kelimesinin tarihimizdeki en görkemli kullanımı şiirlerini Muhibbi mahlasıyla yazan Kanuni Sultan Süleyman’ın “halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” mısralarıdır. “Sağlıklı bir köylü olmak hasta bir imparator olmaktan iyidir” diyen atasözünü yaratan Alman halkı da Kanuni ile aynı fikirde olmalıdır.

Nitekim atalarımızın “sağlık varlıktan yeğdir” sözü ile yakın tarihimizde zenginliğin zirvesine ulaşan Vehbi Koç'un “evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene/işin varsa bir sıfır daha koymalısın/… araban varsa bir sıfır/yazlığın varsa bir sıfır daha/daha sıralanabilir sıfırlar hanesi/ancak sağlığın varsa bir koyarsın başına/o zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır” tecrübesi, Kanuni' ye nazire gibidir.  

Sağlık, sağ olma durumudur.  Teşekkür yerine kullandığımız “sağ ol”, hapşırana "çok yaşa" ve alkış verirken “binler yaşa” deriz. Bu alkış Dedem Korkut’ta “üç otuz on yaşınız dolsun” duasıyla sayılara dökülür. Bu dilek ve temennileri ileri yaşın risklerine karşı uyarı ve moral destek olarak da görebiliriz.

Atalarımız “her işin başı sağlık” diyerek iyi ve güzel şeylere teşekkürünü sağlık dileyen sözlerle ifade etmişler. Güzel bir söz söylenirse “ağzına/diline sağlık”,  mutlu olduğumuz bir ziyarete “ayağına sağlık”,  iyi bir şey el becerisiyle ortaya konmuşsa “eline sağlık”, biri gönlümüzü hoş eden bir müzik çalınca “teline sağlık”… dememiz bundandır.

Fakir fukara “mal canın yongasıdır” dese de her türlü maddi kaybının tesellisini ve telafisini “sağlık olsun” sözünde bulur.

Bugün de “evlerden ırak olsun” duamızı, her türlü hayret ve şaşkınlığımızı “üstüme iyilik, sağlık” diye ifade ederiz.

Dilimizde yaygın kullanılan taziye kelimesinin Türkçe karşılığı baş sağlığıdır. Atalarımızın “başın sağlığı, dünyanın varlığı” sözü hatırda tutularak “Allah rahmet eylesin” duasının yanına “başın sağ olsun”  sözü mutlaka eklenir.

Geleneksel bilgi sistemimiz, hastalığı sağlığın düşmanı, iyiliği sağlığın ifadesi olarak kodlamıştır. "Nasılsın" sorusuna verdiğimiz "iyiyim” cevabına çoğu zaman ruhsal veya bedensel bir rahatlık öykümüz eşlik eder.

Atalarımız hastalığın kolay geldiğini, ancak zor iyileştiğini “hastalık kantarla girer, miskalle çıkar” veya “iğne deliğinden girer, kapı aralığından çıkmaz” diye ifade ediyor. Alman yazar Paul von Heyse de “hastalık dediğin şey atla gelir, yaya gider” diyerek bize kültürler farklı olsa da deneyimlerin aynı olduğunu gösteriyor.

İnsan bir yeri ağrıdığında canının orada toplandığını hissetse de sağlıklı iken hastalığı unutur, Bilge Kağan’ın “tokken açlığı bilmezsin” dediği gibi hep öyle kalacağını sanır. “Hasta olmayan, sağlığın kadrini bilmez”  atasözümüz bu durumu günümüze de gönderme yaparak en veciz şekilde anlatıyor.

Peygamberimizin “sağlığın ve boş vaktin kıymetini bilin” hadisi karantina sebebiyle dünyanın evlere kapandığı şu günlerde bütün insanlığa açık mesajdır.  Hz. Ali’nin “iki şey elden gitmeden kıymeti bilinmez: biri sağlık, diğeri gençlik” sözü ise daha çok yaşlıları örseleyen salgın günlerinde yeni bir anlam kazanıyor.

Devletlerin tutuğu "salgını ayakta atlatan" veya "yatan hasta" çetelesi, dilimizdeki  hastalığın hafif seyrini anlatan "ayakta geçirmek” ve ileri safhası için  söylenen “yatağa düşmek” deyimlerimizi hatırlatıyor. Dileriz “sağ baş yastık istemez” atasözü kavlince kimse özellikle şu günlerde yatağa düşmez.

Atalarımız hastalığın acı ve ağrısını anlatmak için “hekimden sorma çekenden sor” dese de, “hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma” atasözüyle sağlık ve güvenliğin önemini ve ne denli hayati olduğunu anlatmak istiyordu. Belki de bugüne seslenerek "dar gündeki alkış kadar var günde ilgiyi esirgeme, tedbirli ol" diyordu.

Prof. Dr. Öcal Oğuz

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları