S.YAREN AYKALKAN : DOST

Bazı zamanlarda uyuyup unutmak isteriz tasalarımızı ya da avutmak isteriz gönlümüzü lakin bu kez rüyalar bulur bizi. İnsan uykuda dahi acı çeker mi? Demeyin, çekiyormuş, büyüyünce anladım. Uyuyarak kurtulmak istedim ıstıraplardan ama her uykuya daldığımda rüyalar daha beter haliyle karşıma dikildiler. Uyudukça geceler bitmiyor.

S.YAREN AYKALKAN : DOST
12 Aralık 2018 - 21:21

DOST

İnsanı, yaşadığı acılar olgunlaştırır aslında. Çektiği acılarla hayatı öğrenir içindeki çocuk. Büyüdükçe gözyaşının bir damla tuzlu su olmadığını, bütün dertlerinin ortağı olduğunu öğrenir. Çünkü insan yalnız kaldıkça dertlerini gözyaşına anlatır, biraz daha büyüyünce şunu da anlar insan; gözyaşı kurudukça dertlerin kurumadığını, hatta arttığını. Ağladıktan sonra gelen hıçkırık bir kor ateşe atar derdimizle bizi. Yanıp kül olsa da bırakmaz derdimiz yakamızı. Her rüzgârda savrulur, savruldukça can evini bulur ve kalbimizde yeni bir tasa olur.

Bazı zamanlarda uyuyup unutmak isteriz tasalarımızı ya da avutmak isteriz gönlümüzü lakin bu kez rüyalar bulur bizi. İnsan uykuda dahi acı çeker mi? Demeyin, çekiyormuş, büyüyünce anladım. Uyuyarak kurtulmak istedim ıstıraplardan ama her uykuya daldığımda rüyalar daha beter haliyle karşıma dikildiler. Uyudukça geceler bitmiyor. Düşlerim ruhuma baskı üstüne baskı yapıp beni öldürmek istiyor sanki. Hani derler ya uyursan rahatlarsın, ben de diyorum ki uyursan yok olursun!

Bazen bazı şeylerin üstesinden gelemeyiz çünkü insan derdine kilit vuramaz. Aslında acılarımızı bataklığa benzetebiliriz. Çırpındıkça daha fazla batıyoruz. Yavaş yavaş tükeniyoruz. Puslu mazimiz bizi bir gölge gibi takip ediyor, her adımımızı sayıyor. Gece rüyalarımıza girerek bizi telef etmenin yollarını gözlüyor, gündüzleri ise gözyaşı olup bizi yakıyor.

Boşlukta gibi hissediyorsun kendini ve kendine sığınıyorsun. İçimize güneş düşüyor sanki Dünyanı yakıp kül eden bir güneş. Yatıp uyusan da, ağlayıp sızlasan da çok geç olmuş oluyor ve içine bir kere güneş düşmüş oluyor.

Çok yalnız hissettiğim bir andı. Kendi dünyama kapanmış, insanlarla iletişimi kesmiştim, benim için dünyanın sonu gelmişti. Cansız vücutlardan göğe yükselen acılar bir araya toplanmış, benim için tekrar yeryüzüne inmişti. Hayat durmuş, umutlarım son bulmuştu sanki… Kimseye güvenmiyor, derdime ortak olarak görmüyordum. Anlatırsam kederlerimi onlarda başkasına anlatırdı çünkü. En iyisi kendi derdimle yalnız kalmak diye düşünüyordum…

Bir gün yalnız başına yolda yürürken okunan ezan dikkatimi çekti ve etrafımda telaşla camiye gidenleri fark ettim. İstemsizce takıldım peşlerine, izledim onları tepkisizce, imamın arkasında düzenli sıra oluşlarını namaz kılışlarını, bir kısmının aceleyle camiyi terk edişini, bazılarının semaya ellerini açışını ve dertlerini sıralayışını, imdat isteyişini… İçlerindeki boşluğu huzurla dolduruyorlardı sanki. Cami çıkışında birbirleri ile selamlaşıyor, gülerek sohbet ediyorlar az önce tasalanan onlar değilmişçesine dağılıyorlardı…

Uzunca süre izledim, mutluluklarının sebebini öğrendim, onlar benim gibi yalnız değillermiş. Onları günde beş defa huzuruna çağırıp kaygılarından arındıran bir dostları varmış. Zaman mekân fark etmeksizin her yerde, her halde dertlerini dinleyen bir dost…

O günden sonra hayatımda çok şey değişmişti. Artık benimde günde beş defa çağıran dostum olmuştu, daha doğrusu hep varmış, haberim yeni oldu. Derdim olunca dua ediyorum, çaba sarf ediyorum. Nasihat istediğimde kitabını okuyorum, öğütlediklerini tutuyorum. Artık kendimi hiç yalnız hissetmiyorum. Hiç sıkılmıyorum, hiç sıkmıyorum, öğreniyorum, öğretiyorum, ‘çalış kulum vereyim’ seslenişine muhatap oluyor ve muhatap buluyorum.

Nihayetinde öğrenmiştim, insan hiç yalnız değilmiş aslında, en yalnız kaldığımız anda dahi bizi koruyup gözeten rabbimiz varmış, her derdimizi dinleyen bir dost olarak. Şairin de dediği gibi; Biz onu hep gökyüzünde arıyoruz ama kimsenin aklına şah damarına bakmak gelmiyor herhalde…

10.12.2018 S. Yaren AYKALKAN

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum