Rusya, suçunu biliyor! - Kremlin'in küstah açıklamalarına Kırım Tatar diasporasından sert tepki

Rusya, suçunu biliyor! - Kremlin'in küstah açıklamalarına Kırım Tatar diasporasından sert tepki
30 Mayıs 2020 - 14:13 - Güncelleme: 30 Mayıs 2020 - 14:19

Rusya Dışişleri Bakanlığının 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımının 76. yıl dönümünde Türkiye’de gerçekleşen anma programlarına yönelik tehditvari basın açıklamasına, Türkiye’deki Kırım Tatar diasporasından sert tepki geldi. DQTK Başkan Yardımcısı ve Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, Dünya Kırım Tatar Kongresi Teftiş Kurulu üyesi Prof. Dr. Enver Aydoğan ve Emel Dergisi Editörü Bülent Tanatar konuyu Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.

Tarihi kan ve katliamlarla dolu olan Sovyet rejiminin varisi niteliğindeki Putin yönetimi, Stalin’in işlediği insanlık suçları ve soykırımları örtbas etme peşinde. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Türkiye çapındaki anma programlarının güya “aşırılık yanlıları” tarafından organize edildiğini ve “Türkiye ile ilişkilere zarar verdiğini” ileri sürdü.

“RUSYA’NIN ANLAMASI GEREKEN BU BİR İNSANLIK SUÇUDUR”

DQTK Başkan Yardımcısı ve Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Rusya Dışişleri Bakanlığının 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımının yıl dönümüne ilişkin yaptığı basın açıklamasına dair şu değerlendirmeleri yaptı:

DQTK Başkan Yardımcısı, Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin

“18 Mayıs 1944 tarihi bütün dünyanın bildiği üzere Kırım Tatar halkının en acılı günüdür. 1944 Sürgünü ve Soykırımına ilişkin olarak 76. anma yıl dönümünde dünyada ve Türkiye’de gerçekleştirilen faaliyetlerin, Rusya Dışişleri tarafından bu şekilde eleştirilmesi bu işin vehametini daha çok gösteriyor. Çünkü, insanların ve Rusya’nın şunu anlaması gerekiyor: Bu bir insanlık suçudur.”

Genel Başkan Şahin değerlendirmesini şu ifadelerle sürdürdü:

“Aslında bir halkın yaşadığı bu büyük sıkıntı ve acıları Rusya’nın veya dünyanın görmemezlikten gelmesi, anlamamaya çalışması kendisini onurlandırmaz, yüceltmez, aksine küçültür. Bizim Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırım Tatarı olarak Rusya’ya olan tavsiyemiz şudur:
Lütfen meseleye insani açıdan bakın, bu meselenin bir insanlık suçu olduğunu kabul edin. Vakti zamanında Sovyetler Birliğinin, Stalin’in yapmış olduğu bu insanlık suçunu siz de lanetleyin!”

İlgili haber: Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov, Rusya Dışişleri Bakanlığının, Türkiye’de 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımının 76. yıl dönümünde gerçekleşen anma programları ile ilgili açıklamasını değerlendirdi.
 

“PUTİN YÖNETİMİ, SUÇUNU BİLİYOR”

Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı, yapımcı ve yönetmen Zafer Karatay, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımının yıl dönümüne ilişkin Kremlin yönetimi tarafından yapılan basın açıklamasını değerlendirdi. Basın açıklamasının ardından durumu Kırım Tatar halkının milli lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na bildirdiğini aktaran KTMM Türkiye Temsilcisi Karatay şu açıklamaları yaptı:

Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı, yapımcı ve yönetmen Zafer Karatay

“Rusya, Türkiye’yi eski SSCB ülkelerinden biri ya da arka bahçesi sanıyor galiba. Ayrıca biliyor ki 18 Mayıs 1944 Kırım Sürgününün hesabı verilmedi ve sonunda bunun hesabını vermemek, sorumluluğunu unutturmak için, tarihin gördüğü en büyük insanlık suçlarından birinin kurbanlarının anılması bile Rusya’yı rahatsız etmiş. Suçunu biliyor, İşgal ettiği Kırım’da Kırım Tatarlarının sürgün kurbanlarını topluca anmalarına yasak getirdiğini biliyor. Böyle bir insanî konunun gündeme getirilmesi bile Rusya’yı yönetenleri rahatsız etmiş. Sürgün kurbanlarını anmamızın üzerinden 10 gün geçtikten sonra böyle bir bildiri yayınlama gereği duyması da ilginç. Libya’da silahlarının ve desteklediği silahlı milislerini hezimetini mi gizlemeye çalışıyor? Dolaylı olarak da belki de bu yüzden Türkiye’yi tehdit ediyor.”

“BİR MİLLETİN YOK EDİLMESİ SIRADAN BİR YERLEŞTİRME OLARAK GÖRÜLEMEZ”

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi, Dünya Kırım Tatar Kongresi Teftiş Kurulu üyesi Prof. Dr. Enver Aydoğan ise konuya ilişkin değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:

“Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı tarafından 28 Mayıs 2020 tarihinde yapılan açıklamada, 18 Mayıs 1944 tarihinde Kırım Tatarlarının ana vatanları Kırım’dan sürgün edilmesi, 240.000 Kırım Tatarının bu zorbaca/insan onuruna aykırı bir şekilde hayvan vagonlarında gerçekleşen göçte hayatını kaybederek toplu soykırıma uğraması, ‘zorunlu yeniden yerleştirme’ olarak nitelendirilmiştir. Bu açıklama ile Birleşmiş Milletlerin kadim halkların ana vatanlarında yaşama hürriyeti, can/mal güvenliğine yönelik kararları hiçe sayılmış, tarihe kara bir leke olarak geçen bu sürgün basit bir ‘yeniden yerleştirme’ olarak görülmektedir. Bir milletin topyekun yok edilmesine matuf sürgün sıradan ve masumane bir yerleştirme olarak görülemez. Sonuçları on yıllar sonrasında bile vicdanları titreten bu toplumsal olaylara karşı daha duyarlı olunması ve bu çerçevede Rusya Federasyonu’ndan resmi açıklamaların yapılmış olması, insanlık onuruna uygun olanı ve uluslararası barışa hizmet etmesi açısından önemli olurdu.”

Dünya Kırım Tatar Kongresi Teftiş Kurulu üyesi Prof. Dr. Enver Aydoğan

Prof.Dr. Aydoğan, Rusya Dışişlerinin basın açıklamasında Türk resmi yetkililerinin sözde Rus karşıtı eylemlere destek verdiğini kast eden ifadelerine yönelik olarak şu değerlendirmeleri yaptı:

“Türkiye’de, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın, resmi kurum temsilcilerinin ve milyonlarca Kırım Tatarının sivil toplum kuruluşu başkanları 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü hakkındaki insani, vicdani, hukuki ve tarihsel güçlü akrabalık bağlarına dayanarak açıklamalarda bulunmuştur. 18 Mayıs 1944 Kırım Tatarları için acısı her daim hatırlanacak bir gün, insanlık suçlarının işlendiği tarih olarak kalacaktır. Bu duyarlılığı ve hissiyatı doğru anlayamayan Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı, açıklamaların aşırıcıların saptırması ve Rusya Federasyonu-Türkiye Cumhuriyeti ‘dostane ikili ilişkilerine’ uygun olmayan bir içerikte olduğunu ifade etmektedir. Bir konunun açıkça bilinmesi gerekir ki, uluslararası ilişkiler karşılıklı saygı, hoşgörü ve çıkar ilişkilerini tesis etmek amacıyla yürütülür.

“DIŞ POLİTİKAYI YÖNLENDİRMEYE YÖNELİK AÇIKLAMALAR, ULUSAL EGEMENLİĞE YÖNELİK İHLALDİR”

Bu ilişkilerde ülkelerin birbirlerinin iç ve dış politikalarının belirlenmesine yönelik açıklama ve yönlendirmeleri, uluslararası diplomasinin kabul edemeyeceği, ulusal egemenliğe yönelik bir ihlal niteliği taşımaktadır. Türkiye’de yaşayan milyonlarca diasporanın, soy ve akrabalık ilişkilerinin bulunduğu Kırım Tatarlarının yaşadıkları insan hakları ihlalleri, sürgün ve soykırıma yönelik girişimlere sesiz kalması beklenemez. Tarihsel bir gerçeklik ve yaşanmışlığın, toplum önünde sürekli hatırlanacak acı hafıza olarak kalacağı bilinmelidir.

“TÜRK TARAFININ AÇIKLAMALARI HAKLI VE İNSANİ OLARAK GÖRÜLMELİ”

18 Mayıs 1944 tarihinde sürgün ve soykırıma maruz kalan Kırım Tatarlarıyla etnik, tarihi, kültürel ve inanç bağları bulunan Türkiye’nin, üst düzey yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar doğru, haklı ve insani bir durum olarak görülmelidir. Türk Milleti köklü ve övünç duyulacak bir tarihe, kadim bir devlet geleneğine ve idarecileri ise basiret ve ferasetiyle Dünya’ya örnek olacak bir kişiliğe sahiptir. Bu yönüyle de her zaman bölgemizde ve uluslararası toplumda saygı ve takdir görmektedir. Türk devlet yönetim geleneği bin yıllara matuf, kuşatıcı, kapsayıcı ve evrensel değerlerden ilham alarak oluşmuştur. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden idarecileri, ülkemizin örnek ve kahraman liderleridir. Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kırım Tatarlarının onlara sonsuz destek, minnet, gurur ve duası her daim sürecektir.”

“RUSYA ZIMNEN SUÇU KABUL ETMİŞ OLMUYOR MU?”

Emel Dergisi Editörü Bülent Tanatar ise Rusya’nın objektiflikten uzak basın açıklamasına ilişkin, “Rusya suçu biliyor ama suçluyu tanımlamıyor, lanetlemiyor, çevresinden dolaşıp sürgünü ananlardan rahatsızlığını bildiriyor. O zaman zımnen suçu kabullenmiş olmuyor mu? Niye bunu açıkça üstlenmiyor. SSCB’nin 9 Mayıs zaferini kendine mal ediyorsun. SSCB’nin Türkiye’ye kurtuluş savaşı sırasındaki yardımını kendine mal ediyorsun da Kırım, Ahıska, Karaçay, Malkar Türklerinin, Çeçen ve İnguşların sürgün edilme suçlarını niye üstlenip özeleştiri yapmıyorsun? Niye bu meş’um günü haklı olarak anan ve telin eden bir halktan ve onun mensuplarından rahatsız olup onu Türkiye’ye şikayet edip ‘ilişkilerimiz bozulabilir’ diye şantaj yapıyorsun?” değerlendirmesinde bulundu.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum