RÜMEYSA ERTEM: TERS KÖŞE

Savunmasız olduğum için, çantamı kolaylıkla kaptırabileceğim. Bir erkek karşısında hiçbir hak ve özgürlüğe sahip olamayacağım. Yeri gelecek, kendi evimde bile kendimi güvensiz hissedeceğim. Diken üzerinde, ayaklarım kanaya kanaya yaşayacağım fakat o dikenleri ayaklarımın altından çekip çıkaracak, hakkımı savunacak kimse olmayacak...

RÜMEYSA ERTEM: TERS KÖŞE
12 Şubat 2017 - 16:57

 

TERS KÖŞE

Bugün şartlar, cinsler ve yerler değişecek. Düşünülmesi, sorgulanılması gereken konular yüzeye çıkacak. Bir kadının üstlenmek zorunda kaldığı olaylar, bir erkeğin üstüne yıkılacak. Peki, erkek, kadın kadar sabırlı olabilecek mi, bunları üstlenebilecek güçte ve yapıda mı? Bu, muallakta kalacak...

Ben bir erkeğim. Yaşama bağlanmak için sorumluluk ve görevlerim var. Bağlı olduğum,  koruduğum, onlara sahip çıkmakla yükümlü olduğum değerler var. Ve ben bu saklı değerleri koruyamamaktan endişe duyuyor, korkuyorum. Bunun için de ömrümün sonuna dek korkacağım, korkarak yaşayacağım. Ben yolda yürürken adımlarımı rahatlıkla atamayacağım; hayatım boyu, bir kıraathanenin önünden geçerken hedef alan bakışlar karşısında ezilip büzülmek zorunda kalacağım. Savunmasız olduğum için, çantamı kolaylıkla kaptırabileceğim. Bir kadın karşısında hiçbir hak ve özgürlüğe sahip olamayacağım. Yeri gelecek, kendi evimde bile kendimi güvensiz hissedeceğim. Diken üzerinde, ayaklarım kanaya kanaya yaşayacağım fakat o dikenleri ayaklarımın altından çekip çıkaracak, hakkımı savunacak kimse olmayacak...

Ben bir erkeğim. Şuan bir bankta oturuyor, arkadaşımla muhabbet ediyorum. Fakat beni görebileceği bir noktada durup, bir canavarın avına attığı bakış gibi, kısık gözleriyle bana bakan bir kadın duruyor karşıda. Hiç utanmadan, arsızca süzüyor gözleriyle; irkiliyorum. Doğrularak, oturuşumu düzenliyorum. Aklımı arkadaşımın anlattığı konuya vermek istesem de, üzerimde gezinen bakışlardan dolayı rahatsızlık duyuyorum. Ve uygun bir dille, arkadaşıma başka bir yerde oturmayı teklif ediyorum.

Ben bir erkeğim. Evime gitmek için bindiğim otobüste, bin bir korku içindeyim. Direksiyon başındaki şoför ıslık çalıyor, laf atıyor, kötü bakıyor ve ben tek başımayım; onlar iki. Durdurmasını söylüyorum, inmek istiyorum. Ama kadın beni duymazlıktan geliyor, arabayı hiç bilmediğim yönlere sapıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Karanlık, kimsenin olmadığı bir yere getirdiler ve kirli, pis, güçlü parmaklarıyla tuttukları kollarım çok acıyor. Ben o gün ülke genelinde büyük bir sarsıntı yaşatan tecavüz ve cinayete kurban gidiyorum.

Ben bir erkeğim. Yaşamak için tek sebebim, çocuklarım... Eşim tarafımdan her gün dövülsem de, evlatlarım için buna katlanmalıyım. İçki içip eve geldiği zaman daha çok dövülürüm. Eve bir lokma ekmek getirmez fakat önüne ekmek koymayınca da her yeri kırıp dökmeye kalkan bir kadın. Ah, çocuklarımı da alıp gitsem buralardan diye çok hayal kuruyorum. Fakat karım beni, çocuklarımı öldürmekle tehdit ediyor.  Bu işkenceden kurtulmak için hiçbir güvencem yok. Ailem beni bu kadından korusun diye çok yalvarıyorum onlara. Fakat bir erkeğin yeri karısının yanıdır diyerek savıyorlar başından, beni ve çocuklarımı. Razı olmakla yetiniyorum kaderime...

Ben bir erkeğim. Bir ablam var, istediğini yapmak da özgür bırakılıyor. Bir keresinde ablam bir kavgaya girişmişti. Annem ablamın kavga ettiğini duyunca sırtını sıvazlayıp, aferinlemişti onu. "Aslan kızım!"  diye de eklemişti sonra. Ben de bir gün arkadaşımla kavga ettiğimde, bağırmıştı; efendi olacaksın sen erkeksin, demişti. O gün öğrenmiştim, erkekler daha oturaklı olur, kadınlar da her hakka sahip olurdu. Kabullenmiştim.

Ben bir erkeğim. Daha fazla sürdürmek istemediğim evliliğimde boşanma kararı aldım. Fakat duydum ki benim böyle bir karar alma hakkım yokmuş, aile büyüklerimize göre. Ben kimmişim? Dizimi kırıp, evde çocuklarıma bakmakla yükümlüymüşüm. Ve ben bunlara itiraz ettikçe, katlanmak istemediğimi söyledikçe dövülüyordum. Boşanmaya ben yanaştığım için, eşimin attığı yumrukları kimse engellemiyordu. Her gün, bir erkek olmanın zorluklarıyla karşı karşıyaydım. Ve ayrılmakta ısrar ettiğim için, en sonunda eşim tarafından öldürülmüştüm.

Ben bir erkeğim. Yolda yürüyorum, bir saygısız kadın durup laf atıyor. Hızlı hızlı ilerlemeye çalışıyorum. Biraz ilerlediğimde fazlasıyla itici, kırk-ellili yaşlarda bir kadın görüyorum, dükkanın önünde durmuş, önünden geçen oğlu kadar erkekleri bir çırpıda gözden geçiriyor. Ve kimsenin ruhu duymuyor. Bu duruma maruz kalmamak için yönümü değiştirip, yolumu uzatıyorum.

Ben bir erkeğim. Allah tarafından verilen hayız dönemlerim oluyor. Tüm vücudum ağrı içinde kalıyor, bitkin düşüyorum. Öyle narin yaratılmışsam, bir o kadar da güçlü yaratılmışım ben. Bir kadının kaldıramayacağı ağrıyı, bedenimde yüklenebiliyorum. Ve ben kanser bile olsam, evlatlarım için her şeye yetişebiliyorum.

Ben bir erkeğim, evet. Tacize, tecavüze; arka plana atılmaya, hor davranılmaya, bir hiçmişim tavrı görmeye ve isteklerimin kısıtlanılmasına maruz kalıyorum. Arzu ettiğim tek şey, tüm bunlardan uzak bir dünyada adalet ile yaşamak. Beyaz bir kâğıdın, sarı bir kâğıttan hiçbir farkı olmadığı gibi; insanın insandan da bir farkı yoktur diye düşünüyorum. Kâğıt, çizilip karalandıktan sonra yitip gitmeye mahkûmsa; insan da görüp geçirdikten sonra toprağa gömülmeye mahkûmdur. Beni karalamak, değerlerime saygısızlık etmek kimsenin eline bir şey geçirmeyecektir...

Hayır, doğru söylemedim ve siz de yanılmadınız. Ben tüm bu yazılanlara gerçek olarak maruz kalabilecek bir bayanım. Benim insanların koyduğu haklardan evvel, yaratıcının bana sunduğu haklarım var. Beni korumalı, bana sahip çıkılmalı. Bana el değdirene en ağır cezalar uygulanmalı. Bana bir tohum verilse, ben ondan ekmek yaparım. Bana bir ev verilse, ben ondan yuva kurarım. Bana bir sevgi verilse, ben onu yayar insanlığa adarım. İyilik ve şefkat ile yoğrulmuş fıtratımda, kimsenin bilmediği ne acılar çekerim... Ben sevdikçe güzelleşen, sevildikçe yeşeren bir bitkiyim.

Ben bir kadınım. Yaşama bağlanmak için sorumluluk ve görevlerim var. Bağlı olduğum,  koruduğum, onlara sahip çıkmakla yükümlü olduğum değerler var. Ve ben bu saklı değerleri koruyamamaktan endişe duyuyor, korkuyorum. Bunun için de ömrümün sonuna dek korkacağım, korkarak yaşayacağım. Ben yolda yürürken adımlarımı rahatlıkla atamayacağım; hayatım boyu, bir kıraathanenin önünden geçerken hedef alan bakışlar karşısında ezilip büzülmek zorunda kalacağım. Savunmasız olduğum için, çantamı kolaylıkla kaptırabileceğim. Bir erkek karşısında hiçbir hak ve özgürlüğe sahip olamayacağım. Yeri gelecek, kendi evimde bile kendimi güvensiz hissedeceğim. Diken üzerinde, ayaklarım kanaya kanaya yaşayacağım fakat o dikenleri ayaklarımın altından çekip çıkaracak, hakkımı savunacak kimse olmayacak...

Rümeysa Ertem 21.02.16

 

 

 

 

 

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum