RABİA AKSU: HRANT'A

Sevgi, saygı ve özlem ile değil. İçinde bulunduğum hengâme ve sabitlik ile karşılaşılıyorum. Seni, beni, bizi ve onu...

RABİA AKSU: HRANT'A
27 Ocak 2017 - 20:20

HRANT'A

Sevgi, saygı ve özlem ile değil. İçinde bulunduğum hengâme ve sabitlik ile karşılaşılıyorum. Seni, beni, bizi ve onu...

Çeşitlilikle yoğrulmuş benliğim, benim adıma oluşturulmuş taraflı veya izole edilmiş etnik kökenim, bir etnik kökenin oluşumuna (doğal yollarla) inanmayışım.

Hrant'a ve bize dair oluşturduğumuz bu çeşitliliğin bizi niye mağrurlaştırdığını düşünmeye başlayışımız.

 Kendimi, oluşturulduğum kimlikle bağdaştıramayışım. Bu ülkeye, bu millete ve bu insanlığa dair güzel ne kaldıysa, bizden bize ne kaldıysa onlar için, yani sadece kendimiz için varsınladığımız ne var ise...

Yılların alıp götürdüğü, geri getirmediği ve bizim bizi değil de yılları suçladığımız gerçeğini değiştiremeyişimize dair bir şeyler.

Bir şeyler bulduğumu, bulma yolunda olduğumu söylemek istiyorum. Ve fakat söyleyemiyorum. Evet, bir şeyler buldum ama bulduğum tek şey bıkmadan usanmadan birbirimizi yok etmeye, kırmaya, yok saymaya konumlandırdığımız zihnimiz. Zihin olgularla teorileri, yasalarla ironileri birleştirebilen, çarpabilen, yok eden, ortaya seren en güçlü, tek güçlü yapı.

Ama zihinlerimiz birbirleriyle anlaşamıyor.

İnsanlarla anlaşamıyorum. "Benimle aynı dili konuşan insanlarla yaşadığım iletişim kopukluğunda boğulurken, dilimin dönmediği dillerde çaresizce çiçek açmaya, arınmaya çalışmak gibi bir şey bu"...

 Hrant Dink'i ölmeden önce tanımıyordum. Ölümünden hemen sonra da tanışmış değildik. Ama bana sorarsanız o ölmeden önce pek çok kimse de zaten tanımıyordu onu.

Aşağılıkça öldürülüşünü yıllar sonra öğrenmiş. Bir çift delik ayakkabıya sığdırdığı benliğiyle ezmişti şımarık istek kiplerimi. İlk defa o zaman Rakel'e olan aşkını okumuş, ettiği yürek kavgalarını, iradesini ve inancını anlamıştım.

İnsanlar sokaklara çıkıyor, hepimiz ermeniyiz diyordu. Hepimiz Hrantız... Bu çağrışımı dahi sistemin oyunu diye adlandıranlar yok değildi.

Takılıp kaldığım şey ne onun ölümü ne de bizlerin ortak olduğunu düşündüğümüz duygularımdı. Sadece alışmış olduğumuz yanlışlara takılıyordum. Sistemi sorgulayamayacak kadar çocuk, etrafımdaki dünya ile iletişime geçemeyecek kadar yorgundum.

Adaletin ne ve nerede olduğunu nasıl öğrenecektim? Öğrenebilecek miydim?

Meselenin adalette değil, adaletin neye ve kime tecelli edeceğini bulamamamdan kaynaklandığını biraz daha büyüyünce idrak edebildim.

Bir çok baskıcı tarafından dayatılmaya çalışılan bu zorundalıklardan kurtardığım zihnimin içinde nice Madımaklar tekrar yanmaya başlıyor,  nice Maraşlar katlediliyor, nice Suruçlar, Cizreler, Halepler, kobaniler, Sivaslar sızlıyor.

Yüreğimdeki ezgilerle Hrant'a sarılmak, sazımın teliyle özlemini sarmalamak gibi mevsimler yaşatmak için geçirdiğimiz yorgunluk ve acıyla harmanlanmış bir yıllar sürüsünü geride bıraktık.

 Kendimizce bir kaç değerli insan bulduğumuz köşelerimize çekildik. Acı çektik ama fark edebildik mi bilmiyorum.

Bu yıkım dolu dünyada, yıkıcı insan topluluklarıyla, en yakınlarımızla...

Mal kavgasına tutuşmuş insan sürülerine sarılmaları gerekenin ne olduğu anlatmak.  Anlatmaya uğraşmayacağım bir şey. Zihinlerimizi yok edebilirsiniz ama fikirler hep orada kalır.

İçimizdeki Hrantları katleder ama öldüremezsiniz...  23.01.2017 Rabia AKSU

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum