Prof. Dr. Nurullah ÇETİN yazdı: TÜRK'ÜN KİMLİK BELGESİ: TÜRKÇE

Prof. Dr. Nurullah ÇETİN yazdı: TÜRK'ÜN KİMLİK BELGESİ: TÜRKÇE
13 Mayıs 2019 - 17:52
BUGÜN TÜRK DİL BAYRAMI

*“DİL GİDERSE İL GİDER.” 
*“DİLİNE SAHİP ÇIKMAZSAN DİLİNİ KOPARIRLAR.” 
*“TÜRKÇENİN ÇEKİLMEDİĞİ YERLER VATANDIR.”
*“DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR.” 
*“TÜRKÇE SES BAYRAĞIMIZ.” 
*“TÜRK DEMEK TÜRKÇE DEMEKTİR.” 
*“ELİNE, DİLİNE, BELİNE SAHİP ÇIK.”

Not: Bu makale uzun diye okumazsan diline sahip çıkmamış olursun. Tembelliğin lüzumu yok.

TÜRK’ÜN KİMLİK BELGESİ: TÜRKÇE
Nurullah Çetin

Türk demek, Türkçe demektir. Türk milleti şuurlu, uyumlu, tarihe hatıralarıyla, geleceğine tahayyül ve tasavvurlarıyla bağlı, iradeli bir millet olarak var olacaksa, bu öncelikle kimlik dili ve millî kültür şifresi demek olan Türkçesine sahip çıkmakla mümkün olacaktır. Türkçeye sahip çıkmak demek, onu korumak, geliştirmek ve yaymak demektir.

Dünyanın dengesini sağlayan ve dünyaya nizam veren bir millet oluşumuzdan rahatsız olan modern haçlı cepheleri ve onların yerli işbirlikçileri, öncelikle ve ağırlıklı olarak millet kimliğimiz olan Türkçemizi yok etmeye çalışıyorlar. Türkçemizi bizim duygu, düşünce ve hayal dünyamızı ifade eden bir dil olmaktan çıkarmakla Türk millet bütünlüğünü çözmüş olacaklardır.

Dili yaşamayan, insanlararası dolaşımda olmayan, kültür, sanat, medeniyet, bilim, siyaset, ticaret alanlarını ifade eden bir kurum olmaktan çıkan bir millet, yok olmuş demektir. Eğitim kurumlarımızda Türkçe yerine İngilizceyi hâkim kılma çabaları, Türkçemizin yapısını bozma, yabancı dillerden pek çok söz varlığı alma, iş yerleri ve diğer kurumlara yabancı isimler verme denemeleri, Türkçemizi tek resmî ve eğitim dili olmaktan çıkarıp başka dilleri ortak etme teşebbüsleri, hep Türkçemiz üzerinden Türk millet varlığını çözüp tasfiye etme projeleridir.

Öncelikle Türkçemiz, yüzyıllar boyunca atalarımızın ürettiği evrensel düzeydeki yüksek kültür, sanat, medeniyet ve bilim mirasımızı nesiller arasında aktara gelen en sağlam aracı kurumumuz ve temel kaynağımızdır. Ta Köktürk kitabelerinden günümüze kadar ürettiğimiz kültür ve medeniyet mirasımızı Türkçemize kodlanmış olarak okuyabiliyoruz.

Böylece atalarımızla manevi, duygusal, kültürel bağı Türkçemiz sayesinde kurabiliyoruz. Bu bağlamda Türkçemiz, bizim kimlik belgemizdir. 

Biz, derinlikli olarak var olan duygu, düşünce ve hayal dünyamızı en zarif, en derin, en zengin ve en güzel dillerden biri olan Türkçemizle ifadeye dönüştürüp somutlaştırabiliyoruz. Madde ve mana kâinatını, görünen ve görünmeyen varlık, olay, olgu ve durum âlemini Türkçemizin zengin ifade imkânlarıyla dile dönüştürerek kendimizi ifade edebiliyor ve var oluşumuzu böyle gerçekleştirebiliyoruz.

Dilimiz üzerindeki tahribat, aslında düşünce dünyamızın tahribatı neticesini verir. Dilin virgülünden noktasına kadar her unsuru, çok farklı ve zengin bir duygu ve anlam alanını çağrıştırır. Yüzyıllar boyunca biz Türkçemize yeni vurgular, tonlamalar, sesler, anlamlar, işlev ve görevler yükleyerek onu zengin bir ifade imkânına kavuşturduk.

Arapçadan, Farsçadan ya da başka dillerden aldığımız dil unsurlarını kendimize mâl ederek Türkçeleştirdik. Dolayısıyla işleye işleye iyice pekiştirip zenginleştirdiğimiz Türkçemizin bünyesinde yapılacak en ufak bir tahribat, aslında bizim düşünce, duygu, bilim, sanat ve kültür saraylarımızdan sökülen birer tuğladır.

Türkçemiz ince, derin ve zengin anlam çeşitliliklerini ifade eden çok geniş bir dildir. Duygu ve düşüncelerimizin her çeşidini dilimizde rahatlıkla ifade edebiliriz. Mesela kabaca “üzüntü” dediğimiz duygunun “hüzün”, “keder”, “tasa”, ”kaygı”, ”kahır”, “matem”, “yas” gibi birçok çeşidi var ve Türkçemiz, bu ince mana farklılıklarını ifadeye muktedir bir dildir.

Biz yüzyıllar boyunca hem ferdî hem de millî manadaki rüyalarımızı, hayallerimizi Türkçemizle gördük. Dolayısıyla Türkçemiz, bizim evimizdir, bedenimizdir, ruhumuzdur, kâinatımızdır.

Dünyanın en zengin edebiyatlarından biri Türk edebiyatıdır. Biz yüzyıllar boyunca masal, destan, hikâye, roman, şiir, mani, türkü, bilmece, fıkra, atasözü, deyim gibi hem sözlü hem yazılı çok zengin bir edebiyat birikimi ortaya koyduk. İçimizden çıkan binlerce şairimiz, bizim ruhumuzu, vicdanımızı, dünya görüşümüzü, hayat anlayışımızı, geçmiş kıvancımızı ve gelecek tasavvurumuzu, ümitlerimizi, korkularımızı, sevincimizi, kahrımızı hep Türkçemizin işlek ve zengin ifade imkânlarıyla dile getirdiler.

Türkçemizin çiçek açmış şekli olan Türk edebiyatı, bizi ortak bir duyarlılıkta buluşturarak millet yaptı. Millet olarak var olmamız da yine Türkçemize ve Türkçemizin zarif edebiyatına bağlıdır. 

Biz Türkler, tarih boyunca göçler, savaşlar, afetler gibi değişik sebeplerle dünyanın pek çok yerine dağılmış bir milletiz. Belki coğrafi anlamda en dağınık ve parçalanmış halde yaşayan millet biziz. Bunun sonucu olarak da Türkçemiz coğrafi anlamda dünyanın pek çok yerinde bir iletişim dili olarak canlılığını korumaktadır.

Aynı zamanda dinamik bir dil olduğundan kendisini sürekli yenileyen, zenginleştiren, başka dillerden aldığı malzemeyi kendisine mâl edebilen esnek bir yapıya da sahiptir. 
Sonuç olarak Türkçemiz, bizim sadece temel biyolojik ihtiyaçlarımızı gideren kuru bir iletişim dili değil; aynı zamanda ruhumuzu, millî kimliğimizi ifade eden bir kimlik belgemizdir. 

Türkçemize sahip çıkmak, bütün bir Türk milleti olarak boynumuzun borcudur. Türk millet birliği hâlinde tarihsel yolculuğumuza devam etmek istiyorsak Türkçemizi korumak, geliştirmek ve yaymak durumundayız. Türkçemizi korumanın yolu, Türk edebiyatının ve düşüncesinin en güzel eserlerini okumak ve en az onlar kadar güzel eserler yazmaktır.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum