Namaz ve Müslümanlar - Ahmet SEVGİ

Namaz ve Müslümanlar - Ahmet SEVGİ
16 Mayıs 2020 - 18:12

Namaz, İslâm'ın şartlarından biridir. Namaz imanın alametidir. Namaz dinin direğidir. Namaz müminin miracıdır. Mahşer günü önce namazdan hesaba çekileceğiz, âmennâ… Fakat bütün bunlar, Müslümanlık namazdan ibarettir anlamına gelmez. "Kıl beşi, kurtar başı" anlayışı doğru değildir. Hatta vaz' oluş (hikmet-i teşriiye) gayesine uygun olarak kılınmayan namaz, sahibine yarar yerine zarar bile verebilir.

Biz Müslümanlar, bir kişi hakkında hüküm verirken "namaz"ı esas alırız. Beğenip takdir ettiğimiz insanlar için "namazında, niyazında" ifadesini kullanırız. Sevilmeyen, yaramaz kişiler için de "beynamazın (bî-namaz) teki" deriz. Aslında bu doğru bir yaklaşımdır. Çünkü en büyük ibadet namazdır. Elbette namaz ölçü olmalıdır. Ama hangi namaz? "İki yatış, bir kıntış bakış" diyebileceğimiz hareketler namaz değil, birtakım mekanik hareketlerdir ki şairin ifadesiyle o hareketleri robotlar da yapar:

"Namazları bitince, eşinirler otlarda//Kılar böyle namazı, kurgulu robotlar da. (Necip Fazıl)

Ankebût sûresinin 45. Âyetinde Cenâb-ı Hak namazın gayesini şöyle belirtir:"Namazı dosdoğru kıl. Şüphesiz namaz çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar."

Demek ki kişinin kıldığı namaz onu iyiliğe sevk ve kötülükten menetmiyorsa diğer bir ifade ile bir insan namaz kıldığı halde hak-hukuk, adalet gözetmiyorsa onun kıldığı gerçek anlamda namaz değildir.

Oysa biz namazın ahlâkî ve terbiyevî işlevine bakmadan onu sadece bazı mekanik hareketlere indirgemiş ve şeklen namaz kılan herkesi Allah'ın istediği gibi namazını eda eden kimseler olarak görmüşüz. Hâlbuki Peygamberimizin de buyurduğu üzere kişinin namazına aldanmamak gerekir. Alnı secdeden kalkmadığı halde para-pul, makam-mevki, mal-mülk söz konusu olduğu zaman âdil davranmayanların, hakkaniyete uymayanların kıldıkları namazlar kendilerine bir fayda sağlamaz, aksine Cenâb-ı Mevlâ'dan uzaklaştırır. Nitekim bu konuda İbn Abbas şöyle demektedir: "Namaz insanları her türlü meâsîden (kötülüklerden) vazgeçirir. Eğer bir kimsenin kıldığı namaz onu iyiliğe sevk ve kötülükten menetmiyorsa onun namazı kendisinin Allah'tan uzaklaşmasını artırmaktan başka bir şeye yaramaz."

Nasıl "iman"ın sahih olabilmesi için sadece dil ile ikrar yetmiyor, kalp ile de tasdik gerekiyorsa, namazın namaz olabilmesi için de hem şeklen hem de kalben kılınması gerekir. Kalıp namazdayken kalp dünya işleriyle meşgulse, böyle bir namaz insanı elbette kötülüklerden alıkoymaz.

Rivayete göre, Hz. Ömer hutbede şöyle der: "Kul Müslüman olmasına rağmen Allah için kâmil bir namaz kılamadan saçını, sakalını ağartabilir." "Bu nasıl olur?" denildiğinde de Halife şu cevabı verir: "Namazda huşu ve huzura riâyet etmez de ondan."

Halife Ömer'in de işaret ettiği gibi namazda huşu ve huzur çok önemlidir. Bedenimiz gerekli hareketleri yapar, dilimiz okur lakin kalbimiz başka yerde ise Allah'ın "Namazını huşu ile kılanların kurtuluşa ereceği" (bk. Müminûn sûresi, âyet: 1-2) müjdesine nail olmamız mümkün değildir.

Sözün özü; namaz ibadetlerin başıdır. Hakkıyla namaz kılabilenlere ne mutlu… Heyhat ki sadece bizde değil, bütün İslâm âleminde namazın "ruh"u gitmiş, geriye yalnız "şekil"i kalmış. Belki de işin en acı tarafı, Müslümanların bu gerçekten habersiz olmaları ve yaptıkları mekanik hareketlerle namaz kıldıklarını zannederek ibadetlerinden gayet emin bir şekilde hasretle cennetteki makamlarını beklemeleridir. Kötülüklerden alıkoymayan namazın gerçek namaz olmadığını Müslümanlara anlatamazsak, İslâm dünyasının hâl-i pür-melâli korkarım ilelebet devam edecektir.

***

ACİMİN GİRYESİ:

NAMAZ VE KÖTÜLÜK

Namaz kötülükten korursa namazdır,

Kötüler namaz kılsa da beynamazdır.

(Li-müellifihî)

Kaynak Yeniçağ: Namaz ve Müslümanlar - Ahmet SEVGİ

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/namaz-ve-muslumanlar-55720yy.htm

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum