Mutlu evliliklerin uzun süren sırrı

41 yıllık evliliklerinde anlaşamadıkları tek konu kitaplar... Hatemi çifti, atışarak, gülüşerek kendi hikayelerini anlattılar...

Mutlu evliliklerin uzun süren sırrı
24 Haziran 2013 - 18:17

Öyle ki Hüseyin Bey'in kitap merakı Kezban Hanım'ı canından bezdirmiş. 'Evde, ofiste her yer kitapla dolu, yemek masasının üstü bile' diyen Kezban Hanım'a karşılık Hüseyin Bey 'Dağınık değilim kitaplarımı koyacak yer bulamıyorum' diyor.

Biri başarılı bir hukuk profesörü Hüseyin Hatemi, diğeri ise Türkiye'nin en başarılı avukatlarından Kezban Hatemi. Evliliklerinin tam 41. yılındalar. Bir oğlu iki torunu bulunan çift, 41 senelik evliliklerini, tanışma hikâyelerini, birbirlerinde sevdikleri ve sevmedikleri yönlerini tatlı tatlı atışarak Yeni Şafak'tan Büşra Sönmezışık'a anlattılar. İlerleyen yaşlarının olgunluğu ve esprili tavırlarıyla ortaya bu hoş sohbet çıktı.

Tanışma hikayeniz?

Kezban H.: Hukuk Fakültesi'nde tanıştık. Hatemi Bey benim hocamdı.

Evlilik teklifine şaşırdınız mı?

Kezban H.: Tabii ki şaşırdım. Hocamdı her şeyden önce. Hatemi otoriterdir. Evlilik teklifi beklemiyorsunuz.

Sizi nesi etkiledi?

Kezban H.: Hocalığına çok güveniyordum. Bunun dışında son derece karizmatikti. Dünyaya bakış açısı, İslam'ı algılayışı, tatbikî felsefî anlamdaki derinliğinden etkilenmiştim. Bir kere hayranlık duyuyordum. Benim için erişilmeyecek biriydi.

Hüseyin Bey, siz ne zaman evlenme teklifi etmeye karar verdiniz?

Hüseyin H.: 4. sınıfa geçtiğimiz yaz, işler biraz değişmeye başladı. Bana bir cesaret geldi.

Kezban H.: Evet, o yaz bana evlilikle ilgili olan yasa 82. Madde ile evlenme teklifi yaptı. Tabii ben de birden bocaladım. 'Anlayamadım hocam' dedim. 'Nasıl anlayamazsın? Al şu kanunu bak' dedi.

KIRMIZI MANTOLU ÖĞRENCİ

Ee, sonra?

Kezban H: Tabii ben anlamıştım. Heyecandan ne diyeceğimi şaşırdım ve 'Ben size layık değilim' diyeceğime, 'Siz bana layık değilsiniz' dedim. O da bana gayet sert bir tavırla 'Doğru, sen bu maddeyi nasıl bilmezsin?' diyerek kızdı. Elim ayağım titredi, 'Üç gün sana mühlet, hadi güle güle' dedi. Ben üç gün beklemedim tabii. O akşam arayıp 'Evet' dedim. Anne ve babama da sormadım.

Hüseyin H.: 'Evet' demedi. Ama aramasından 'Evet' olduğunu anladım.

Siz Kezban Hanım'ın hangi yönünü beğendiniz?

Hüseyin H.: İlk derste, önde oturan kırmızı mantolu kızdı ve ilk dersten başlayarak bütün derslerde sık sık soru soruyordu. Her soruda ilk el kaldıran öğrenciydi. İster istemez dikkatimi çekti.

Kezban Hanım siz hep Hüseyin Bey'e 'Hatemi Bey' diyorsunuz?

Kezban H.: Evet. Zaten uzun süre Kezban Hanım-Hatemi Bey olarak devam etti. Evlendikten sonra bile böyle oldu. Bir öğretim üyesi arkadaşımız, 'Yahu nedir sizin bu haliniz? İnönü ile Mehribe Hanım gibi, bırakın artık' dedi. Bir defa bile 'Hüseyin' demedim. Hep 'Hatemi Bey' diye hitap ettim.

GENELDE KEZBAN HAKSIZDIR

Hâlâ hayran mısınız?

Kezban H.: Evet. Bir kere hukukçu kimliği beni çok etkiliyor. Çünkü hukuk insanın tarzıdır ve tavrıdır. Hukukçu olmak öyle her babayiğidin harcı değildir. Bir sürü hukukçu var. Ama gerçek hukukçu olmak başka bir şey... Medenî hukukçudur iyi bir anayasacıdır.

Kıskanç mısınız?

Kezban H.: Hayır. Ama rahmetli kayınvalidemi kıskandım. O kıskançlığın tek nedeni, özellikle çocukları için gıpta etmemdi. Gerçekten bir anne için büyük bir övünç kaynağı idi. Hem annelerine olan sevgi ve saygıları hem de üç tane üçü de kendi dalında çok başarılı, bilge, hemen her konuda haberdar ve kendilerini sorumlu hisseden çocuklar yetiştirmesi önemli. Allah her anneye böyle bir yaşam nasip etsin.

Ne kadar anlaşabiliyorsunuz?

Kezban H.: Zannedildiği gibi farklı değiliz ve zannedildiği gibi zıtlaşmıyoruz. Taraflardan biri muhakkak susar. Genelde o hep haksızdır ama ben hep susarım (gülüyoruz)

Hüseyin H.: (gülümsüyor) Genelde Kezban haksızdır.

Kezban H.: Gerçi bunun için bizi tanıyan kimselere sorman gerekiyor. Nişan törenimde herkes konuşma yaparken kürsü profesörü döndü bana dedi ki: 'Öyle demeyin Hatemi demir leblebi gibidir' Gerçekten de öyledir.

Ama tam tersi bir görünüm veriyorsunuz...

Kezban H.: Hatemi prensipleri olan biridir. Hayatta hiç boş konuştuğunu görmedim. İkili ilişkiler genelde boş laflardan zedeleniyor. Bilmiyorum Hatemi, ben sana boş laf ettim mi?

Hüseyin H.: (hayır der gibi başını sağa sola sallıyor) Cık.

Kezban H.: Bak, ben de etmemişim.

Hüseyin Bey'i nasıl bilirsiniz?

Kezban H.: Bana hayatı zorlaştıran bir adamdır. Hiç bir zaman mükemmel evlilik olmaz. Karşılıklı taviz verilerek yürütülen bir sözleşmedir. (Odanın içini göstererek) Bakar mısınız şu kitapların haline. Bir deprem olsa beni gözden çıkarmış! Kitaplar konusunda abartmış durumda.

Büyük sorun oluyor mu?

Kezban H.: Gel de bir evi gör o zaman. Her yer kitapla doldu. Bütün kitap alma hevesimi de kırıyor. Çünkü aldığım kitap bir müddet sonra bir yerden çıkıyor. Ben onun hayatını kolaylaştırıyorum, o benim hayatımı zorlaştırıyor.

Hüseyin H.: Ne yapabilirim? Hem hayatı zorlaştırdığımı idrak ediyorum, hem başka türlü de yapmaya imkân bulamıyorum. Bencillik mi diyelim bilmiyorum ama kitap merakım var.

Başka?

Kezban H.: Mesela bir seyahate gidilecek gideceği akşam söylüyor. Ben hep hazır bulunmak durumundayım. 'Ben yarın Berlin'e uçuyorum' diyor.

Hüseyin H.: Daha önce haber vermiyorum. Önceden söylenen şeylerde mutlaka bir engel çıkıyor. Onun için seyahatlerde genelde son an haber veriyorum.

HİÇ SÖZ DİNLEMEZ

Her şeyinizle Kezban Hanım mı ilgileniyor?

Hüseyin H.: Umumiyetle öyle. Özellikle sağlık konusunda bana çok yardımcı oluyor. Seyahat biletlerim, otelin ayarlanması gibi işleri o halleder.

Kezban H.: Çünkü konforundan vazgeçmiyor. Kezban demek, onun için bir konfor demek. Benim için işkence. O sadece uçağa biner ve gider.

En çok hangi yönünden şikâyetçisiniz?

Kezban H.: Hiç söz dinlemez. Hiçbir şeye 'hayır' demiyor ama asla ağzından 'evet' de çıkmıyor. 'Hayır' dese tartışabileceğiz. Ama tartışmıyor. Benim de artık halim kalmadı.

Siz de otoriter bir kadınsınız...

Kezban H.: Ciddi ve disiplinliyim. Bir defa hukukçuluk disiplin istiyor. Müvekkillerin, hâkim ve meslektaşlarınla olan ilişkinde mesafeli olmalısın. Çünkü biz aynı zamanda kamu görevi yapıyoruz. Adaleti sağlamada sorumluluğunuz var.

Nasıl bir evlilik sizinki?

Hüseyin H.: 'Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine' denir. Bu şekilde biten ve ondan sonra rafa konmuş biblo gibi ağzı kulaklarında yaşayan bir çift, şimdiye kadar dünyada gelmemiştir.

Mutlu evlilik var mı peki?

Hüseyin H.: Üç mesut evlilik vardır. Ama onlar zaten örnek kişilerin evliliğidir. Birisi Âdem ile Havva'dır. Hz. Peygamberimiz ile Hz. Hatice'nin, Hz. Fatıma ve Hz. Ali'nin… İslamî bir evliliğin mutlu şekilde geçebilmesi için ortak bir sevgilileri olması lazım. O da Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'idir. Bir de taraflardan birisi Hz. Peygamber'i yeterince sevmiyorsa diğeri duyarsa o evlilik pek devam edemiyor.

Peki, ayrılma noktasına geldiniz mi?

Kezban H.: Hiçbir zaman. Ben yine dünyaya gelsem bu kadar hayatımı zorlaştırmasına rağmen onunla evlenirdim. Çünkü üstün vasıflı biri. O kadar çok üstün vasfı var ki tahammül ediyorsun.

Romantik şiirler eskiden yazardı

Kezban Hanım siz Hüseyin Bey'den daha hiperaktif görünüyorsunuz. Öyle mi?

Kezban H: Aslında hiperaktif olan Hüseyin'dir. Yerinde duramaz. Ben daha sabit mekâna bağlıyımdır ve daha çabuk yorulurum. O benden daha enerjiktir ve daha azimlidir. Fakat tabi sadece ilgi alanları konusunda… Mesleğiyle ilgili, hukuk ile ilgili ders ve üniversite deyince akan sular durur. Yorulmak bilmez.

SEVGİSİNDE SAMİMİDİR

Mizaç olarak zıt mısınız?

Kezban H.: Konuşma üslubumuz birbirinden farklı gibi görünüyor olabilir. Günlük yaşamda ben ondan daha seri konuşuyorum. Ama ders anlatırken Hatemi'yi takip edemezsiniz. Onun ilgi alanına girmesi gerekiyor. Sevdiği insanlarla inanılmaz bir muhabbet içindedir. Ama sevmezse, ortamda hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda sessizdir. Kendi dünyasına çekilir ve içine kapanır.

41 yıl nasıl geçti?

Hüseyin H.: Evliliğin 41 sene içinde olmamız iyi bir evlilik kurduğumuzu gösteriyor. Sadece Kezban Hanım için ele alırsak benim bir şikâyetim yok.

Kezban Hanım'ı nasıl bilirsiniz?

Hüseyin H.: Dürüsttür, Hz. Peygamber'i sever. Sevgisinde samimidir. Mesela ben Umreye ve Hacca gitmeye cesaret edemezdim. Bana vize vermezler falan diye düşünürdüm. Kezban herşeyi halletti. İnsanın iyi zamanlarında serttir. Ama kötü zamanlarında derhal kurtarmaya çalışır. Kim olursa olsun.

Özel anılarınız var mı?

Kezban H.: Nişanlılık ve evlilik döneminde çok romantik şiirler alıyordum. Ama bak işte şimdi onlar yok oldu. (gülüyoruz)

Hüseyin H.: O romantik hisler yok olmadı. Ama şairlik nedense beni biraz terk etti. Yine de ümidi kesmedim. İlham perisinin dönmesini bekliyorum.

Bağları kuvvetlendiren şeyler oldu mu?

Kezban H.: Çok şey var. Hatemi'nin 1402 oluşu, hukukî mücadelemiz bunlardan biridir. Bizi hem birbirimize daha çok yaklaştırdı, hem adalet kavramını güçlendirdi, hem de haksızlığa tahammül etmemeyi öğretti. Nerede zulüm varsa karşı durduk.

Hüsrev Bey'le aranız nasıl?

Kezban H.: Hüsrev Bey'le de benim aram çok iyidir. Hüsrev Bey de beni hiç kırmadı. Ayrıca çok iyi geçiniriz, sırdaş gibi de konuştuğumuz konular olur.

Kezban kitap sevmiyor

En çok hangi özelliği sizi çileden çıkarıyor?

Kezban H.: Dağınıklığı.

Hüseyin H.: Hayır Kezban, dağınıklık değil yersizlik! Ben aslında hiç dağınık birisi değilimdir.

Kezban H.: Hiç alakası yok. Bazen büyük bir hırsla kitap tasfiyesine girişiyor. Diyoruz ki 'yaşasın gidiyor kitaplar" İki-üç tanesini ancak verebiliyor.

Hüseyin H.: Kitapları yerli yerine koymuyorlar. Kadınlar istisnasız dağınıktırlar. O da benim hayatımı kitap konusunda zorlaştırıyor. Köşe yazmak için ortaya çıkarttığım kitaplardan iki gün sonra bir de bakıyorum ki güzel kuleler inşa edilmiş.

Kezban H.: Biz topluyoruz. O kulelere tekme atarak yıkıyor. Aradığını bulamıyormuş, dağınık olunca buluyormuş.

Hüseyin H.: Benim önem verdiğim kitaplar en alta konuyor. O yüzden o ikiz kuleleri yıkmak zorunda kalıyorum. Kadın kitap sevmez. Kitap seven kadına çok az rastladım.

Kezban H.: Ben?

Hüseyin H.: Sen de çok seviyor sayılmazsın Kezban.

Kezban H.: Aşk olsun Hüseyin. (odayı göstererek) Buradaki kitaplar ne o halde? Evlendiğimizden beri giderek arttı. Refah seviyesi arttıkça kitaplar da arttı. (ofis masasını göstererek) böyle bir masanın eşi var evde. Üzeri tamamen kitapla dolu. Benim çalışma masam, yemek masası, her yer kitapla dolu. Yerde oturup dizinde kitap okuyor. Çünkü yer yok...

O masanın da hikâyesi var...

Kezban H.: Evde ona doğum gününde büyük bir çalışma masası aldım. İki taraflı oturulabiliyor. Dedim ki: 'Hatemi, ne kadar güzel bir masa değil mi? Ben de karşına geçer çalışırım' dedim. 'Yok!' dedi. 'Neden?' dedim. 'Saltanat paylaşılmaz' dedi.

Kim kimi daha çok düşünüyor?

Kezban H.: Hatemi ilaçlarını unutur bazen. Bir sabah ilacını aldı ama öğleyi almamış. Hemen bir mesaj gönderdim 'iyi misin' diye, hâlâ onun farkında değildir mesela.

Hüseyin H.: O sırada okuldaydım. İş işten geçmişti. Buraya gelince gördüm. 'Nasıl olsa kendisi de buradadır' dedim.

Kezban H.: Ama o bana mesaj çekmez. Çünkü o beni bütün erkekler gibi çantada keklik zannedenlerden. O da beni merak eder ama benim onu merak ettiğim kadar değil.

Sorunlar azalıyor mu, çoğalıyor mu?

Kezban H.: Allah insanları hayatları boyunca hep imtihan etmiştir. Biz o imtihanları geçen çiftlerdeniz. Üstesinden gelemeyeceklerimiz için daha temkinli davranıyoruz. Gençken hep üstesinden geleceğini zannediyorsun. Zaman geçtikçe daha az bencil, daha çok toleranslı oluyorsun.

Para dışında kriter kalmadı

Siz pek çok çift boşadınız. Kriteriniz ne?

Kezban H.: Kriter şiddettir. Şiddetin dışında ekonomik güçsüzlük, ailelerin araya girmesiyle oluşan sorunlarsa o evlilikleri uzatmak için elimden geleni yapıyorum. Bazı çiftleri boşamadan önce terapi önerisinde bulunuyorum. Her önüme gelen çifti boşamıyorum. Bazı çiftleri hiç boşamak istemiyorum. Evlilikleri bittiğinde çok ıstırap çekiyorum.

Boşanma davalarına bakarken kendi evliliğinizi gözden geçirdiğiniz oluyor mu?

Kezban H.: Çok marjinal olaylarda tabii insana tecrübe kazandırıyor. Öngörünüz oluyor. Öyle olaylarla karşılaşıyorum ki 'Allah'ım bu da mı var' diyorum.

En çok hangi vakalarla karşılaşıyorsunuz?

Kezban H.: Gayrimeşru ilişki çok fazla. Çağdaşlık adı altında zina hem görünür oldu hem de toplum içinde kabul edilir hale geldi. Halbuki eskiden bu tür olaylarda itibarsızlaşırlardı. Şu anda toplum içinde bunlar rol model olarak gazete sayfalarında. Dizilerde zaten kumalık teşvik ediliyor. Ahlaksızlık kabul görüyor.

Peki, boşanmalarda artış var mı?

Kezban H.: Evet. Eskisi gibi insanlar birbirlerine sabır göstermiyorlar. Nasıl çanta, ayakkabı tüketiliyorsa ilişkiler de öyle tüketiliyor. Para dışında da kriter kalmadı.

Hüseyin H.: Evlilikler mali hesaplar üzerine kurulu. Bizim Kezban Hanımla aramızda hiçbir zaman maddiyat ön planda olmadı.

Bırakın refikamı hayatımı göreyim

Hüseyin Hatemi anlatıyor: 1995 yıllarıydı. Aziz Nesin, Agâh Oktay Güner ve ben Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı'nın konuğuyduk. Konuşmacılar arasında Kezban yoktu. O da benimle beraber stüdyoya gelmişti. Misafir odasından beni seyrediyordu. Programda iki defa çok kısa aralıklar verilmişti. Yerimizden kalkmamıza izin verilmedi. Ben de her defasında refikamı, hayatımı göreyim diye merdivenlere hamle yapıyordum. Agâh Oktay Güner beni geri döndürüyordu. 'Gitmeyin, sonra konuşursunuz' diyordu. Program biz görüşemeden bitti. Program bitince Kezban aşağıya indi. Agâh Oktay Güner de Kezban'a 'Bu ne aşk hanımefendi, eşinizi zor zapt ettik' dedi.

Röportaj: Büşra Sönmezışık/Yeni Şafak

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum