Muhammed Salih, hakkında

İstanbul mukaddes bir şehirdir. Özellikle Orta Asya Türkleri için. Mesela bizde son yüz yıla kadar İstanbul’a gelinir, oradan hacca gidilirdi. Ben 1992’de İstanbul’a ilk geldiğimde vatanıma geldim diye düşündüm. Böyle bir enerji var. Bu Anadolu’nun ruhu.

Muhammed Salih, hakkında
04 Aralık 2011 - 21:56

Özbeklerin asıl Erk’i

Dede Korkut’tan J.P.Sartre’a, Yunus Emre’den Kafka’ya kadar derin okumalar yapan ve kamusallaşmış bir baskıya şiir okuyarak, hareket ederek karşı duran masum ve temiz bir mücadele adamıdır Muhammed Salih.

Zulüm, her yerde olduğu gibi, Özbekistan’da da kötüdür ve zulme uğrayan her belde de olduğu gibi Özbekistan’da da mazlumlar yaşamaktadır. Zalimin adı ister Rus olsun isterse Kerimov, aslolan zalimin zulmü ve mazlumun mücadelesidir. Muhammed Salih, Özbekistan’ın güzellerinden bir güzel adam, bir mazlum, inanmış bir mücadeleci, bir şair, bir dava adamı, bir sürgün.

Sistemci ve teslimiyetçi Özbekistan idaresi, 11 Eylül karartmasının derinliklerinde peydahlanan radikalize boyutlardaki bir İslam’la birlikte anıyor onu. Ona, tıpkı Amerikan sisteminin savunucuları ve Rus baskıcılığının sürdürücüleri gibi, radikal bir terörist muamelesi yapılsın istiyorlar. İşte tam da bundan dolayı, resmi görüşlerle ve kamusal yüzlerle kotarılmış, hesabı kitabı belli söylemlerin aksine, bütün Türk, İslam coğrafyasında ve hatta dünyada mazlumdan yana olan insanlar seviyorlar Muhammed Salih’i…

Onu sevmek için, ona yöneltilen suçun cinsine bakmak yetiyor çünkü… Erk partisi bu yüzden işte, sadece bir parti değil. Özbek milletinin inancı ve idealini seslendiren bir toplu sestir belki de…

Hürriyet, Varoluş, Kafka ve Yunus’la gelen birikimMuhammed Salih

1949’da Özbekistan’ın sonradan eyalet haline getirilen Harezm vilayetinde doğmuş Muhammed Salih. 1966’da liseyi bitirdikten sonra, Rus ordusuna bağlı olarak 1968-1970 yılları arasında Çekoslovakya’da askerlik yaptı. Bir şans olarak askerlik yılları meşhur ‘Prag Baharı’na rastlayan Muhammed Salih, daha 18 yaşındayken ülkesini baştan sona kuşatan Sovyet Sosyalist sisteminin hiç de anlatıldığı gibi olmadığını gördü ve içten içe büyüyen bir özgürlük sorgulamasıyla askerliğini bitirerek 1970 yılında Taşkent Üniversitesine kaydoldu.

Standart üniversite öğrenimiyle yetinmeyen Muhammed Salih özellikle Fransızcayı öğrenerek başta Fransız edebiyatı olmak üzere ciddi bir Batı edebiyatı okumasına girişerek hem özgürlükçü fikirlerinin edebi bir zeminde süslenip çiçeklenmesi şansını yakaladı hem de kendisiyle başlayacak olan ‘Metaforistik’ Özbek şiiri damarını işlemeye başladı.

Özbek Türkçesine ilk Kafka tercümesi

Dil bilgisi dolayısıyla, öğrencilik yıllarında bir yandan şiir yazarken bir yandan da kendince tercümeler yapan Muhammed Salih, ilkin bütün sömürge ülkelerinde büyük bir ilgiyle karşılanan eksiztansiyalizmi öğrenmiş ve Sartre, Camus, F. Kafka gibi dolaylı ya da direkt biçimde varoluşçu felsefeyle ilgilenen yazarları okumaya başlamış, mezuniyet tezini de bugün bile Özbekistan’da bir başvuru kaynağı olarak bilinen ‘Çağdaş Fransız şiiri’ üzerine yapmıştır. Bundan başka sanki de aynı yıllarda Fransa’da başlayan ‘Neo Marksist’ düşünce izleğindeki bir Marksizm eleştirisini başlatmak üzere, XX. yüzyıl Fransız şiirini Özbek Türkçesine tercüme etmenin yanında Kafkas hinterlandında Kafka’yı tercüme eden ilk sanatçı olmuş. Muhammed Salih’in Kafka’ya dair bu ilgisini, Kafka’nın yaşadığı şehir olan Prag’da bulunmasına ve baskıcı bir sitemle yönetilen bir ülkede bir sanatçı olarak yaşamanın getirdiği yakınlığa bağlamak gerekiyor. 1975 yılında mezun olduktan sonra yetkin bir şair ve tercüman olarak, 1986’ya kadar her biri Batı’da ve Doğu’da geniş ilgi gören 7 şiir kitabı yayınlamış. Şiir için şöyle diyor Muhammed Salih;  ‘Şiirlerimde politika yoktur. Çünkü şiir yüksek ruhtur. Sessizliği sever, şiir temizdir, doğadır, tabiattır, güzelliktir. Bu güzelliklerle dolu işi politik reklâmda kullanmadım. İnsan kalbinde sessizlik, ebediyet lazımdır. Siyaset ise bugünün işidir. En kara iştir, şiir gibi temiz değildir. Huzuru, sükûneti sevmez...’

Tercüme faaliyetlerini özellikle Türkçe ve Fransızca eserlere yönelik olarak sürdüren Muhammed Salih, 1982’de “Dede Korkut Kitabı”nı, 86’da Ziya Gökalp’in “Türkçülükün Esasları”nı, daha sonra Türkçeden “Yunus Emre Divanı”nı Özbek Türkçesi’ne çevirerek yayınlatmış.

Politbüro’ya mektup ya da beklenmeden gelen manifesto

Muhammed Salih, YolnameŞiiriyle başlayan tanınma sürecinde bir anda Özbek gençliğinin en çok okuduğu şair haline gelen Muhammed Salih, özellikle şiirine ustaca yerleştirdiği metaforlar yardımıyla dillendirilen özgürlük arayışı ve eleştirel ton dolayısıyla, Rusya içinde gizliden gizliye süregelen dilini bulamamış özgürlük arayışına katkısıyla, kısa sürede bir çok Sovyet aydının da tanıdığı bir isim haline geldi. 1985’te Özbek Milliyetçilerin baş eseri olan “Politbüroya Mektup” adlı manifestosunu yazarak, başta Türk soylu topluluklar olmak üzere devrin çürümeye yüz tutmuş SSCB’sinde adeta bir depremin ortaya çıkmasına yol açtı. Onun açtığı bu yolda baskı altındaki sanatçıya egemen olan depresyonun, zulümle yürütülen bir idareyi nasıl bir büyük depresyona götürebileceği gerçeği hiçbir dönemde olmamış biçimde bir yeni gerçekliği ortaya çıkardı.

Muhammed Salih’in hem yerel  Özbek idaresi hem de genel Sovyet idaresi karşısında nasıl bir tehlike olabileceğini sezen Sovyet idaresi engel olamadığı bu gelişim karşısında son çare olarak ona bir takım ayrıcalıklar tanıyarak kontrol altına almaya çalıştıysa da, Muhammed Salih, hiçbir tavize yanaşmadan hemen her makalesinde halkının dertlerini dile getirmekten ve yüksek Sovyet idaresine keskin eleştiriler yöneltmekten geri durmadı. O kadar ki, Özbekistan Yazarlar Birliği genel sekreteri olarak SSCB Yazarlar Birliği kurultayında çıktığı kürsüde Sovyetler Birliği’ni tarihinde olmadık biçimde eleştirerek kendisine sus payı olarak sunulan Komünist Parti davetini reddeden ilk şair olmak şerefine ulaştı.

Bir anda onu Özbek milletinin saygın liderlerinden biri haline getiren bu çıkıştan sonra kendisini bütünüyle bir özgürlük mücadelesinin içinde bulan Muhammed Salih, hem sanatsal hem  de siyasal söylemine katmış olduğu İslami boyut dolayısıyla da artık hiçbir biçimde önüne geçilemeyecek bir büyük söylemin sahibi olarak 1988 yılında üç arkadaşıyla birlikte zamanın ilk muhalif örgütü niteliğindeki ‘Birlik Halk Hareketi’ni ve bunu takiben de 1990’da daha sonra bir efsane gelecek olan ‘ERK’ Partisini kurdu. İlk hedefi özgür ve bağımsız Özbekistan olan Muhammed Salih, Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonraki ilk parlamentoda  ‘Özbekistan’ın Mustakillik Deklarasyonunu’ nu ortaya koyarak, geri dönülmez bir özgürlük ve demokrasi hareketinin de başlatıcısı oldu.

Sizi vatan için ölmeye çağırmıyorum…

SSCB’nin dağılmasından sonra, Kafkas kökenli Müslüman Türk coğrafyasında, iflah olmaz ve kendi iman ve inancından başka ölçü tanımaz her özgürlük hareketinde olduğu gibi, Muhammed Salih’in açmış olduğu özgürlük davası da sonradan Moskova ve Amerika’dan karışan ellerce ikinci plana itilerek ötekileştirildi. Bu ötekileştirme ve pazarlıkçı yönetim anlayışı sonucunda Özbekistan’ın onaylanmış kamusal alanının dışına iteklenen Erk partisi, bir yandan yalnızlaştırılmaya devam ederken bir yandan da birçok baskıya maruz bırakılarak zamanın moda deyimi ‘Radikalizm’le suçlanmaya başlandı. Önce Erk partisi taraftarı gazeteler kapatıldı, sonra Muhammed Salih gözaltına alındı ve sürgüne yollandı.Muhammed Salih ve eşi

İşte tam da bu süreç içerisinde, bir ülkedeki özgürlük hareketinin salt siyasal karakterinin yetmediği  bir noktada hareketin öncüsünün periferideki ve dünya genelindeki izzet ve itibarıyla, düşünsel ve sanatsal katkısının önemi ortay çıkmış, basit bir terörist olarak yaftalanmak istenen Muhammed Salih, siyasal mücadelesinin yanına eklenen düşünsel ve sanatsal mücadelesiyle de dünyanın dikkatini çekmiştir.

Bu anlamda, Muhammed Salih’in Özbekistan içerisinde kuvveden fiiliyata geçirdiği gençliğin tavrı oldukça önemlidir. Bugün için Erk Partisi çevresinde şekillenen ve bütünüyle İslami ve milli değerlerle meydana gelmiş bir direniş söylemiyle varlık bulan bu gençlik, onun her sürgününde yanında yer almış, Özbekistan içerisinde mayalanan İslami ve milli şuurun her zaman diri kalacağına dair bir genel kanaati ortaya çıkarmıştır.

Muhammed Salih’in kendisi için yapılan kitlesel gösterilerde, din, vatan ve özgürlük için ölümü göze aldığını beyan eden Özbekistan gençliğine söylemiş olduğu şu sözler oldukça düşündürücüdür…

‘Sizi ölmeye çağırmıyorum, sizi vatan için yaşamaya çağırıyorum. Çünkü vatan için yaşamak onun için ölmekten korkmamaktır.’

Vatan aşkı, inancı, sanatı ve direnişiyle, Millici ve Milliyetçi özgürlük söylemlerine oldukça katmanlı, bir felsefeyi içeren, edebi bir söyleme sahip ve dar etnisiteci bakışlardan uzak boyutlar kazandıran bu mücadele adamına Türkiye’den dönemler itibariyle farklı yönelişler sergilenmiş  kimi zaman sahip çıkılmış, kimi zaman da dışlanmıştır. 1993 yılında gözaltından serbest bırakıldıktan sonra Turgut Özal tarafından Türkiye’ye çağrılan ve uzun zaman ülkemizde kaldıktan sonra Avrupa’ya geçen Muhammed Salih, o dönemden beri bitmeyen bir sürgünü yaşamaktadır. 1999 yılında zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in onu ‘düşman’ ilan etmesi ise hem ülkemiz idaresinin bir dönem sergilediği zigzaglı politikanın hem de tek başına özgürlük mücadelesi veren bir adamın uluslar arası konumunu belirlemek anlamında oldukça manidardır.

Milli ve dini değerleri yükselten adam

Bugün için Özbek ülkesinin yüreğindeki bir lider konumunda olan Muhammed Salih, özellikle SSCB sonrası Türk dünyasında ortaya çıkan ve nereye akacağı bilinemeyen özgürlük arayışına, millî ve dini değerlere bağlılık gibi hem Rusya’yı hem de İslam’ı bir tehlike olarak gören birçok Batılı ülkeyi tedirgin eden oldukça önemli bir boyut kazandırmıştır. Bu manada 2005 yılında kanla bastırılan Özbekistan halk hareketinden sonra Andican’da yükselen mazlum özgürlük söylemini engelleyemeyeceğini gören resmi idarenin 1000’den fazla tankla halkın üzerine yürümesi yetmezmiş gibi, Erk Partisini ve Muhammed Salih’i dünya kamuoyunda kötü göstermek için tezgahlamış oldukları  Bahtiyar Rahimov önderliğindeki güya şeraitçi bir isyan varmış gibi gösterilen oyun bile Muhammed Salih’e hangi gözle bakıldığını anlamak için önemli ipuçları sağlayabilecek niteliktedir…

Dünyaya onun, bir özgürlükçü olmaktan çok, bir milli direnişçi hatta bundan da öte radikal İslamcı bir terörist olarak gösterilmek istenmesindeki derin politikayı da işte bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir.

Muhammed Salih

Türkistan Şuuru, büyük edebiyat birikimi ve Muhammed Salih

5. Fasıl, Ak Köylekler, Kudugdaki Ay, Velfecr,  Şeffaf Üy, Alıs Tebesüm Sayesi, Tünggi Teşbehler ve Arzu Fukarası adlı pek çok dile çevrilen şiirleri bir yana; Müstakillik/ Bağımsızlık yolunda  çokça düzyazı da yazan Muhammed Salih, daha SSCB zamanında başlayan bir muhalif söylemle yazmaya başladığı muhalif yazılarını Közi Tiyren Derd, İkrar ve Yazarın Devlet Sırları adlı kitaplarında toplamış, kimi yazıları da kendisinden bağımsız olarak basılıp çoğaltılmış ve okunmuştur. Onun, yazılarında çeşitli vesilelerle ele aldığı diğer konular da oldukça geniş tutulmuş ve oylumlu biçimde işlenmiştir. Sözgelimi; sanat, dil, 20. Yüzyıl Özbek edebiyatı, Eğitim, Sovyet ideolojisi, Türkistan şuuru, Türk kuşağı, İslam ve Gençlik, Yeni, Milli ve inançlı toplum, mono-kültürel yapı, ekolojik bozulma, sağlık ve nüfus plânlaması gibi konuları sayabiliriz. Çözüm önerilerine katmış olduğu Milli görüş ile, dini boyut ciddi bir sanatsal ve düşünsel birikimle verildiğinden umulmadık bir büyük etki ortaya çıkarmıştır. Ona göre, günümüz Batı Kültürü bir batışa doğru ilerlemektedir ve büyük bir buhran içerisindedir. Doğu’nun ve özellikle Türk Yurtlarıyla Müslüman kardeşlerin yaşadığı toprakların büyük edebi birikimi bu buhrana bir cevap verecek niteliktedir. Ali Şir Nevai’den, günümüz Özbek şairi Abdullah Aripov/ Arifov’a kadar bir düşünsel ve sanatsal kökenden bahseden Muhammed Salih’in bu yerli ve milli edebi arayışını, Ali Şir Nevâ’nin şiiriyle Franz Kafka’ nın Açlık Şampiyonu adlı hikâyesi ile birlikte ele alarak yorumlamış olması ise onun cihanşumul sanatsal birikiminin ispatı gibidir.

 

Şahin Torun bir Özbek kardeşi anlattı


dünyabizim

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum