Metin Savaş Romancılık Sürecini Anlattı

Bu roman ilk romanımdır. Acemiyken yazmıştım. Henüz roman tekniğini yeterince bilmiyordum ve Türk Edebiyatı dergisine öyküler yazmakla yetiniyordum.

Metin Savaş Romancılık Sürecini Anlattı
09 Mayıs 2019 - 20:50

BİRAZ DA EDEBİYAT KONUŞALIM
KOZALAKLARDAN ZEMHERİ KUYUSUNA
Efendi Dayının Kozalakları nasıl yazıldı?
Bu roman ilk romanımdır. Acemiyken yazmıştım. Henüz roman tekniğini yeterince bilmiyordum ve Türk Edebiyatı dergisine öyküler yazmakla yetiniyordum.
Fakat bir gün iç dünyamda ilk romanımı yazma arzusu ve cesareti peydahlanmıştı.
Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde yaşamış olan Efendi Amca lâkaplı bir büyük amcamız varmış. Ben ona yetişemedim.
Birtakım hâtıralar, hislenmeler ve birtakım problemlerle boğuşuyordum.
İstanbul ve Balıkesir arasında bölünmüştüm.
İlk romanımın karakterleri de Bursa ile İstanbul arasında bölüneceklerdi.
Balıkesir yerine Bursa'yı mekân seçmiştim.
Bir sabah erkenden otobüse atlayarak Bursa'ya gittim. Sabahtan akşama kadar Ulu Cami çevresini, Tophane'yi, Bursa'nın yokuşlarını gezdim, notlar aldım, gözlemledim.
Akşam karanlığı çökerken Balıkesir'e döndüm.
Fakat yine de ilk romanımı yazmaya hazır değildim.
Çam ağaçlarıyla dolu Balıkesir Atatürk Parkı'nda düşünceli düşünceli yürüyordum.
Yerde kocaman bir kozalak gördüm. Hoşuma gitti.
Ve ilham da sökün etti.
O zamanda bilgisayarım yoktu ama babamın Almanya'dan getirdiği daktilomuz vardı.
Bakkallıktan kazandığımla bilgisayar alacak durumda değildim.
Eve döner dönmez parkta bulduğum kocaman kozalağı masaya koydum, bu kozalağı seyrederek ilk romanım olan Efendi Dayının Kozalakları'nı daktiloda yazmaya başladım.
Romanı yaklaşık bir senede yazabilmiştim.
Ne var ki herhangi bir yayınevine göndermeye cesaret edemiyordum.
Günlerden bir gün Türk Edebiyatı dergisinin arka kapağında İstanbul Tuzla Belediyesi'nin roman yarışması ilânını gördüm.
Kendimi sınamak için bu yarışmaya ilk roman dosyamı gönderdim.
Hedefim ilk ona girmek, dokuzuncu veya onuncu olmaktı.
İlk ona girebilirsem bende iş var diyecektim ve cesaretimi toplayacaktım.
Yarışmanın jürisine tav olmuştum.
Jüri başkanı merhum Mustafa Miyasoğlu idi.
Mehmed Niyazi, Orhan Okay, Necmettin Türinay ve İskender Pala jüri üyeleriydi.
Sonuçlar açıklandığında birinci seçildiğimi öğrendim.
Ve korktum.
Birinci olmak omuzlarıma yük bindiriyordu.
Mustafa Miyasoğlu hocamız bana "Artık senden daha iyi romanlar bekleyeceğiz," demişti ve ben kendisine sormuştum:
"Hocam, bu ilk romanım, kusurlu bir roman, niçin birinci seçtiniz?"
Cevap Mehmed Niyazi hocamızdan gelmişti:
"Evet kusurlu bir roman ama ileride sen daha iyilerini yazacaksın."
Bu korkuyla iki yıl boyunca hiçbir şey yazmayarak sadece çalıştım. Belli başlı klasikleri yeniden okudum. Üstatlar romanlarını nasıl kurgulamışlar bunu anlamaya uğraştım. Roman tekniğini kurcaladım. İki yıl boyunca çok fazla okuma yaptım.
Roman yarışmasından ödül olarak verilen 1000 TL (eski parayla bir milyar lirayla) ilk bilgisayarımı 800 liraya aldım. Artan parayla da yazıcı aldım.
Parkta bulduğum kocaman kozalağı çalışma odamda hâlâ saklıyorum.
Ve daha sonra yine acemice olan Yeşil Çeşme'yi yazdım.
Yine çok çalıştım.
Ve günün birinde Zemheri Kuyusu ortaya çıktı.
Bunun başarılı bir roman olacağını yazma sürecinde hissetmiştim.
Bu romana yazık olmasın diyerek ilk kez Ötüken Neşriyat'a başvurma cüretinde bulundum.
Dosyayı gönderdim.
İki ay kadar sonra bakkal dükkânının telefonu çaldı.
Arayan kişi Erol Kılınç idi.
Romanı çok beğendiklerini, Oğuz Atay sonrasında bilinç akışını çok iyi uygulayabilen bir yazar keşfetmiş olduklarını söyledi.
Aynı senenin sonunda Zemheri Kuyusu'na TYB roman ödülü verildi.
TYB başkanı Yakup Ömeroğlu idi.
Ve ben artık romancılık yoluna resmen girmiş oluyordum.
Zemheri Kuyusu'nun dördüncü baskısının yapıldığını dün öğrendim.
Herkese eyvallah diyorum.

Alıntı!https://www.facebook.com/metin.savas.395/posts/2660568737350723

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum