Merve AGAR - ODAMDAKİ kUŞLAR

Ama o saçları beline kadar uzanan kadın var ya,başkasının eli değmesin diye kesmiş yıllarca sakladığı kestane rengi güzelim saçlarını...

Merve AGAR - ODAMDAKİ kUŞLAR
15 Ağustos 2016 - 07:32

ODAMDAKİ KUŞLAR

 

  Vedalar kar yağdırırmış insanın içine. Üşütürmüş kalbini. Zamanın insanla inatlaşırcasına hızla geçip gidermiş meğer. Veda... Hele birde ortada vefa varsa çekilmez şeymiş. Anılara, mutluluklara, aşklara veda etmek yaşlandırırmış insanı gizliden gizliye. Saçlarına değil ama gözlerine, sözlerine, gülüşlerine aklar düşermiş insanın. Durduk yere kağıda kaleme koştururmuş sığınmak istercesine. Son defa sarılmak isterken cesaret edip de bir adım bile atamazmış insan. Ölemeyeceğini bildiği halde, ölümü çekermiş ciğerlerine nefesler dolusu. Yüreğinin çırpınışlarına aklın "dur" dediğini anlatırmış vedalar. Parça parça olmuş bir kalbe rağmen yolda dik yürüyebilmekmiş. Uyurken izlediği adamı, seyretmeye doyamadığını bitirmek demekmiş. Yüreğin çocuklar gibi ağlarken gözünden bir damla yaş gelmemesiymiş. Özene bezene kuruttuğun çiçekleri, önceleri yaşamak kadar sevdiğin adamın soğuk ellerine emanet edip arkanı dönmekmiş.Akşam iş çıkışında bir zamanlar onun gülüşleriyle can bulup, adımlarıyla renklenen evine gidip şimdi buz gibi olan yatakta hatıralarına sarılıp uyumaya çalışmakmış.

 

  Bitmek; kadında başka, erkekte başka hayat bulurmuş. Kadın, erkeğin dokunup, kokladığı, beline kadar uzanan dümdüz saçlarını bir makasla kesivermiş omuzlarına kadar. Erkek mi? O da bir daha hiç uzatmamış sakallarını. Çünkü o sakalları okşayacak beyaz bir el ve tenini koklayarak öpecek dolgun dudaklı güzel kadın bir daha geçmeyecekmiş o sokaktan. Becerilememiş bir sevmekmiş onlarınki. Onlar sevmeyi bilememişler. Sevgisini gösterememiş erkek. Belki de kadın görememiştir. Ama o saçları beline kadar uzanan kadın var ya,başkasının eli değmesin diye kesmiş yıllarca sakladığı kestane rengi güzelim saçlarını...

 

  Verilen bir demet beyaz papatya ile kadının kalbi geçmiş erkeğe. Gözlerinin önünde patlayan her bir havai fişekte kalbinin sesi de yükselmiş. Nasıl üzülmez bir insan dizlerinde uyuyan adamın alnına parmak uçlarıyla "Benimsin" yazdıktan sonra o adamın ona nasip olmayacağını öğrendiğinde? Üzülür elbet. Hatta üzülmek az gelir. İç organları zedelenir. Kalbi çürür.

Her nefes alışında oksijenden zehirleniyor insanın ciğerleri. O kadar alışmışsın ki gri dumana. Peki ya diğeri? Sakallı olan. Acaba ayık gidiyor mudur evine? Mesela bugün. Doğum günü. Bir defa olsun "keşke" demiş midir içinden? "Keşke yanımda olsaydı. Yatsaydım dizlerine, oynasaydı saçlarımla, okşasaydı yüzümü. Sanki ben duymuyomuşum gibi bana beni nasıl sevdiğini anlatsaydı sessiz sessiz. Sırf ben rahatsız olmayayım diye derin nefesler almayışını, ben uyanmayayım diye ayakları uyuşsa da sesini çıkarmayışını bir kere daha görebilsem keşke.’’ demiş midir? Ellerimi tutmayı özlemiş midir? Ona bakınca istemsizce büyüyen göz bebeklerimi hatırlıyor mudur dersiniz? Okul çıkışında beni almaya gelirdi duraktan. Ben durakta beklemeyeyim diye dükkandan durağa kadar nefes nefese koştuğu günler geliyor mudur aklına? Umarım gelmiyordur. Çünkü diren, diren, diren nereye kadar? Yolcu yoluna bakar...

14.08.2016

Merve Agar

Tarihistan.org

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Mereve uysal
    7 yıl önce

    Yaşanmışlıkları anlatıyor gibi cok harika bi yazı olmuş, herkes kendinden ufakda olsa bi ani çıkarıyor tebrik ederim