MANKURTLAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?

Cahit Günaydın yazdı: Mankurtlaştırılmak

MANKURTLAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?
05 Ağustos 2019 - 08:46

MANKURTLAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ

Türk Aile şirketleri yönetimi ;şirketi kuran patronun kişisel kültürü çerçevesinde yapılanmakta; 10 kişilik bir şirketi nasıl yönetiliyor ise 1000 kişilik şirketi öyle yönetilmektedir… Türk iş adamları ve yöneticilerinin  tarih bilinci hem bugün makro ekonomi-politik  değerlendirmesinde hem de gelecek stratejilerini belirlemesinde çok önemlidir. Türk aile şirketleri OĞUZ TÖRÜG ü güncelleştirip, bir üst seviye geçiremediklerinden çeşitli medya organlarınca ve global organizasyonlar ile  “mankurtlaştırılmakdadır.   POST TRUTH, DEZONFORMASYON yayan global ve yerli işbirlikçi medya/sosyal medya, film ve kitaplar sağlıklı düşünmeye engel olmaktadır. Analiz ve sentez yeteneğinden uzaklaşan AİLE ŞİRKETLERİ üyeleri bir şirket kitaplığı kurarak ORTAK TÜRK TARİHİ kitabını bütün yöneticileri ve çalışanları ile okumalarını öneriyorum. Bu altı cilt eser hakkında kitap tanıtıcı bilgilerinden alıntı yapacağım. Ayrıca sosyal sorumluluk projesi olarak Tüm şirket yöneticilerin bu kutlu yayını  lise, üniversite , halk kitaplıklarına ,Türk Ocaklarından  başlıyarak tüm dernek ve vakıflara hediye etmesinin mankurtlaşmakdan –post truth-kurtulma adına çok önemli bir adımdır. Kültür dildir. Dilim ses bayrağımdır. Düşlerimin sınırını dilim belirler. Türk tarih bilincine sahip olmadan hiçbir yönetici şirketinin stratejini belirleyemez. Lucien Arkas a başarısının sırrı sorulduğunda tarih okumam der, bir röportajında.  Paradigma kayması yaşıyoruz.  Kurumsal şirketlerde ise yıllardır yabancı gurulardan ithal ettiğimiz kurum kültürü ve yönetim modeli ile yönetmeye çalıştık. Bünye yabancı bir organ gibi kabul etmedi. Kendi kültürümüze yabancılaştık, Köklerimizden uzaklaştık. Türk şirketlerinin yenileşim gücü aleyhine yapılan operasyonel amaçlı sosyal bilim ve kurum kültür modeli ithaline Türk iş düşünürleri ve yönetim danışmanlık şirketleri yanıt veremedi ve Türk Kültüründe referans gösterecek kaynakların sınırlılığı hep yabancı uzmanların bakış açısı ile yetinmemize yol açıt. Özüne düşürsen düşünürsün. Türkçe bilim üretmek ve Türk şirketlerine özgü bir yönetim modeli önermek için tarih bilinci gereklidir. Ortak Türk Tarihi yayını ortak akıl için iyi bir kaynak. Buyrun.

 

Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi (YTSAM) hazırladığı 6 ciltlik ve toplamda 3240 sayfalık Ortak Türk Tarihi adlı eser, müşterek bir maziyi bilimsel esaslar çerçevesinde yeni bilgiler ve yaklaşımlarla ele almakta olup Türk dünyasında tarih birliği köprüsünü kurmaya yönelik ilk adımlardan biridir. Eser aynı zamanda akademisyenler başta olmak üzere akademisyen adaylarına, Türkolojiye ve Genel Türk Tarihine ilgi duyanlara hitap etmektedir. Alanında ilk olma özelliği taşıyan bu eser, günümüzde çok geniş bir coğrafyaya hâkim olan ve mensubu olmaktan gurur duyduğumuz Türk milletinin, dünyanın en eski kültür ve medeniyetlerinden birine sahip olduğunun da apaçık ispatıdır. Türk Milleti, tarihin en eski devirlerinden itibaren var olmuş ve dünya tarihinin şekillenmesine tesir etmiştir. Ortak Türk Tarihi projesinde yer alan bölüm yazıları, Türk Cumhuriyetlerinin değerli tarih araştırmacıları ve Türkiye’de görev yapan uluslararası alanda ve sahalarında isim ve kariyerlerini ispat etmiş bilim adamları tarafından kaleme alınmıştır. ‘Ortak Türk Tarihi’ projesinin ilk dört cildi başlangıçtan 15. yüzyılın sonuna kadar olan Türklerin ortak tarihi dönemini anlatan yazılardan oluşmaktadır. 4. cildin sonunda bugünkü Türk dünyasını genel olarak değerlendiren bir bölüm ve başlangıçtan 16. yüzyıla kadar olan tarihi dönemi kapsayan kronoloji bulunmaktadır. 5. ciltte ortak tarih alanını tamamlayıcı mahiyette Türklere ait dil, din, mitoloji, destan, sanat, bilim ve düşünce konularıyla ilgili yazılar bulunmaktadır. Altıncı ciltte İslamiyet Öncesi Türk Eserleri ve (Kök)Türk Harfli Yazıtlar başlığı altında özgün belgeler ve görüntüler ışığında Türk tarihinin bilinmezlerine kapı aralayacak “kaya üstü tasvirler”, “damgalar”, “kurgan ve mezarlar”, “heykel ve balballar”, ve (Kök)Türk harfli yazıtlar konu edinilmiştir. Toplamda 45 bilim insanının 50 bilimsel özgün yazısının yer aldığı 6 ciltlik külliyatta ayrıca merhum Prof. Dr. Halil İnalcık’ın 1999 yılında Osmanlı Projesi için hazırladığı “Osmanlı Tarihine Toplu Bakış” yazısı da yer almaktadır.

 

 Araplaşmak, kitlesel dinsel mankurtlaşmanın  gerçek altı dünya dünyaya dönmesidir.Türk asıllı İranlı büyük filozof Daryush Sayegana diyor ki”“Kendilerini kaderin ellerine bırakan, bütün eylem hevesleri geçen, talihsizlik sonucu tüm değerlerin yer değiştirdiği heterojen bir dünyada yaşayan ezilen halklar sonunda yarı felçli bir bakış açısı edinmeye başlarlar. Bu bakış hep yarı yarıya felçlidir: Ötekini eleştirdiğinde kendisini ülküleştirir; bir şeye saldırdığında başka bir şeyi kutsar. Aynı anda iki sicil üzerinde kalamaz; hem soran hem de cevap veren olamaz, yani olumlu ve olumsuz nedenlerin üzerinde, her tür nesnelliğe bağlı eleştirel bir tutumu yoktur.” (Daryush Shayegan, Yaralı Bilinç,s. 152) “Eleştirellikten yoksunluk ve bunu perçinleyen kutsallaştırma, dahası dikkatini sorulardan çok yanıtlara odaklayan bu yaralı bilincin var ettiği nesneler hemen her yanımızı kaplamış ve hatta benliğimizi dahi işgal etmiş durumdadır. Tuhaf denemeyecek kadar vahim, acınası düşünce yapıları var eden bu bilinç, olur olmaz verileri harmanlamada, birbiriyle hiçbir ilişkisi olmayan tutumları birleştirmede, öncelik ve sonralık ilişkisini altüst etmede ve her şeyi birbirine karıştırmada derhal işe koşulur. Ve neticede anlamdan yoksun, çarpık ve hatta çarpık olmaktan öte kelimenin tam anlamıyla boş, bomboş fikirler birbirine kenetlenerek, sürekli bir melezlemenin sonucunda her şey birbiriyle ilişkilendirilmeye çalışıldığından ortaya darmadağınık fırça darbelerinden oluşan berbat bir tablo çıkar Shayegan bunu ‘gerçek-altı dünya’ şeklinde tanımlar.”

Ege Üniversitesi ATATÜRK  Kültür Merkezinde İzmir Türk Ocağının organize ettiği Türklerin İslama Katkıları adlı bir sempozyuma katılmıştım .Aşağıda ki youtube linkinden izleyerek, Semerkant ın üzerindeki örtüyü kaldırabilirsiniz.Üç düşünür çok önemlidir.
https://www.youtube.com/watch?v=OZciUYDm8co&t=194s

İmamı Azam  Ebu Hanife, (720) yılından itibaren hocasının ölümüne kadar on sekiz yıl süreyle onun ders halkasına devam etmiştir. Hammad’ın 738 yılında ölümü üzerine, kırk yaşlarındayken öğrencilerin ısrarları üzerine hocasının yerine geçerek ders vermeye başlamış, bu hocalığı bazı aralıklarla ölümüne kadar sürmüştür. Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Mahmud el-Matüridî, Semerkant şehrinin Matürid Köyü’nde doğdu. M. 853’de doğduğu kabul edilen Matüridi’nin ölüm tarihi M. 944 tür. İmam Matüridi, İmam-ı Azam Ebu Hanife’den naklen gelen inanç ve itikat bilgilerini ispat etti ve kitaplara geçirdi. Batı Türkistan'ın Sayram şehrinde doğmuş ve tasavvufi marifetleri Buhara muhitinde edinmiş bulunan Hoca Ahmed Yesevî,  şair ve din büyüğü olarak Türk dünyasının gönlünde yaşıyor.. İlk fetihlerle birlikte Alp-erenler, Horasan Erenleri olarak Anadolu'ya girdi. 13. yüzyıl içinde İlk fetihler ile Anadolu'da görülmeye başlayan Bektaşîlik, Babaîlik, Haydarîlik hep o millî Yesevîlik tarikatından çıkmış kollardır. İleride Yunus Emre'nin gaybdan gönderilmiş mürşidi sayılacak olan Hacı Bektaş ile aynı zamanda dinî destan kahramanı olan Sarı Saltuk, sonra Anadolu Ahiliğinin, pirî-mürşidi sayılan Ahi Evren, Osman Gazi'nin ermiş kayınbabası Ede-Balı, Orhangazi'nin mürşidi Geyikli Baba ve daha niceleri... Bektaşilik ilkelerinde kurulan AHİLİK TEŞKİLATI esnaf,sanatkarları oğuz törüge göre yapılandırarak merkezi otoritenin zayıfladığı dönemlerde bile ekonomik ve siyasal düzeni korumuştur. İşte birlik sağlanmadan dilde birlik, dilde birlik sağlanmadan gönül-kültür- de birlik sağlamak olası değildir. Korkut ata boylarını önce iş adamları kurum kültürüne aşılamalıdır…Geleneğinin farkında olmayan geleceği tasarlayamaz..

Ahi Evran’ın Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus’a sunduğu Letaif-i Hikmet adlı kitap, sultanlara ve yöneticilere nasihat verici ve “Siyasetname” türü bir eserdir. Bu eserde halkın ihtiyaçları belirlenmekte, bu ihtiyaçların karşılanması, istihdamın, kaliteli bol ve ucuz üretimin arttırılması sırasında çıkabilecek sorunlara karşı tedbirlerin neler olması gerektiği şöyle anlatılmıştır:“Allah insanı, medenî tabiatlı yaratmıştır. Bunun açıklaması şudur: Allah insanlarıyemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi çeşitli meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi, bu meslek dallarının gerektirdiği âlet ve edevatı imal etmek için de birçok insan gücüne ihtiyaç vardır. Bu yüzden toplumun ihtiyaç duyduğu ürünlerinin üretimi için lüzumlu olan bütün sanat kollarının yaşatılması şarttır. Bununla da kalmayıp, insanların sonradan doğacak ihtiyaçlarını karşılamak için yeni sanat dallarının meydana getirilmesi gerekmektedir.”İslâmi destanlar arasında yer alan Saltuk-name'de, Anadolu ve Rumeli'de bütün Türkistan ve Turan'ın hatta bütün İslâm âleminin şaşılacak bütünlük ile gönülleri birleştirileceği görülecektir. Kültür dildir. Dil ses bayrağımızdır. Özüne düş, düşün.

Daha DÜN Yunus Emre KURANI KERİM i könlümüze nakşetti.

O nun sözü üstüne söz söyleyebilecek hiç kimse yok BUGÜN

 

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz

Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil
Sözün us ile düşürgil dimegil çağ ede bir söz

Gel ahî ey şehriyâri sözümüzü dinle bâri
Hezâr gevher ü dinârı kara taprağ ede bir söz

Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz

Yürü yürü yolun ile gâfil olma bilin ile
Key sakın ki dilin ile cânına dağ ede bir söz

Yûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden
Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz

Yunus Emre

 

Neden Yunus Emre Entitüsü kuruldu ? www.yee.org.tr  RESMİ WEB SİTESİNDEN alıntıdır

Yunus Emre Enstitüsü, adını 13. ve 14. yüzyıllarda yaşamış bir Anadolu mutasavvıfı Yunus Emre’den almıştır. En önemli özelliği, insanî değerleri, insan sevgisini ve toplumsal barışı temsil eden bir sembol isim olmasıdır. Dolayısıyla Enstitümüz, dünyaya Türkiye’nin kültür ve sanatını tanıtarak, uygarlığın en yetkin, incelikli ve kendine özgü dilini kullanarak birbirini daha iyi anlayan, daha barışçıl bir dünya için çalışmayı hedeflemektedir. Bu amaca ulaşabilmek ve bütün dünyaya söyleyecek bir sözümüz olduğunu göstermek için, öncelikle kendimizi ve kültürel değerlerimizi doğru anlatmak zorundayız. İnsan odaklı bir anlayışla hareket eden Enstitümüze Yunus Emre isminin seçilmesi bir tesadüf değildir. Bu büyük şahsiyet, şiirleriyle sadece Türkçenin gelişimine önemli bir katkıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda evrensel insani değerler üzerine inşa edilmiş felsefesiyle, hiçbir din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin insanoğlunun barış ve ortak değerler etrafında birlikte yaşamasını amaçlayan mesajlar vermiştir. Yunus Emre Enstitüsü tüm faaliyetlerinde bu temel felsefeyi gözetmeyi bir hedef olarak belirlemiştir.

 

 

 

YENİ TÜRKİYE YAYINLARI sahibi ve genel yayın yönetmeni Ülker Güzel hanımefendi ne kutlu bir iş yapmıştır ki 19 mayıs 1919 Kurtuluş Savaşımızın başladığı günün 100. yılında.

Tüm şirketler gazetelerde ilan verip, tv de reklam yayınlayacaklarına bu altı cilt eserin tüm şirket kitaplıklarına, tüm lise, üniversite kitaplıklarına tüm dernek ve vakıflara ulaşmasında destek olsalar. Ayrıca Yeni Türkiye Yayınları bu kutlu eseri elektronik ortamda makale makale yayınlasa ve ücreti karşılığında pazarlasa hem ekonomik hem de dijital bir iş yapmış olur. Türk Kültürü paylaşılan tarih bilincidir. Tarih bilinciniz yok ise mankurtlaşırsınız , Milyar dolar şirketin sahibi  olsanız ne olur CEO su olsanız ne olur. Ortak akılın tek formülü var ortak Türk tarihini okumak. Ondan sonra banka sahibi bir milyarder aile toptan gider malta vatandaşı olur. Arkasından yirmibin milyoner gider,ingiltereye.Yetişmiş beyinler ilk fırsat da gider ingiltereye.Artık gönüllü sürgün başlar,mankurtlaştığımızdan. İngiltere 1919-1920 yılları arasında 145 kalburüstü Türk asker, devlet adamı ve yazarını Malta’ya sürgün edip,   Türk milletini başsız bırakarak Türkiye’yi ortadan kaldırmayı düşündü. İngilizler İstanbul’da Türklerin gerek mahkemelere, gerekse idamlara tepkisi üzerine 28 Mayıs 1919 gecesi Bekirağa Bölüğü Hapishanesi’nden 67 kişiyi gözetim altına aldılar. HMS Ena isimli gemiyle Eylül ayında bunların 12’sini Mondros’a, diğerlerini  Malta’ya götürdüler. Fransızlar Türk esirlerin yurt dışına çıkarılmalarına itiraz edince, bunun Türk tarafının isteği üzerine yapıldığını bahane ederek, Malta’ya esir göndermeye devam ettiler. Son Osmanlı Meclisi İstanbul’da toplandı. 16 Mart 1920 günü İngiliz polisi Meclis’in kapısına dayandı. Mustafa Kemal’in yakın arkadaşlarından bazı mebuslar tutuklandı.1920 yılında Malta’ya sürülenler öncelikle Kemalistlerdi. Malta Sürgünleri arasında kimler yoktu ki? Eski sadrazam Sait Halim Paşa, Meclis başkanı Halil Menteş, Mebusan Meclisi Reisi Hacı Adil Bey, Şeyhülislam Hayri Ürgüplü, bakanlar: Mithat Şükrü Bleda, Rauf Orbay, Kara Kemal, Ahmet Şükrü, tanınmış milletvekilleri:  Zülfü Tigrel, Arif Fevzi  Pirinççioğlu, Ali Çetinkaya,  valiler: Hasan Tahsin Uzer, ordu komutanları: Ali İhsan Sabis, Fahrettin Türkkan,  büyük yazarlar: Süleyman Nazif, Aka Gündüz,  seçkin profesörler: Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, gazete başyazarları: Celal Nuri İleri, Hüseyin Cahit Yalçın, gibi tanımış  isimlerin  hepsi bir arada idi… Sürgün edemedikleri zaman ise öldürdüler; Abdi İpekçi,Uğur Mumcu, Cavit Orhan Tütengil, Ahmet Taner Kışlalı, ….. Ord.Prof. Bedri Karafakıoğlu’ nun 20 Ekim 1978’ de Elektrik Fakültesi Dekanlığı görevini yaparken ve kendisinden büyük hizmetler beklenilen bir çağında, pusu kurularak alçakça öldürülmesi, sadece Elektrik Fakültesi için değil İTÜ ve TÜRKİYE  için de yeri doldurulamaz büyük bir kayıptır.Dijital çağın silahı  POST TRUTH,DEZONFORMASYON  yayan sosyal medya, medya , sinema, edebiyat vb. tüm kültürel emperyalizm zihin kalıplarınıza virüs bulaştırır,düşünemezseniz ve farkında bile olmazsınız.Çünkü siz artık gerçek altı dünya da yaşıyorsunuz. Post truth ile Türk tarih bilinciniz ,Türkçe konuşmanız ,yazmanız önemsizleşmiştir. Siz Hiçleşmiş ve sadece batı kültür emperyalizminin tüketicisi konumuna düşer starbucksss da lattte içer, hammburger yer, cofffee içer, lüxx marka ya da çakmasını giyer selfii çeker yaşarsınız. Mankurtlaştınız ve farkında bile değilsiniz. İçin bir antidepresan , yoga yapın ya da Hindistana gidin osho ile ommm …Beyin zihinsel kalıbınız-mind set- post truth ile haklenmiştir.Aile şirket hissedarları ve Kurumsal şirket yöneticilerinin şirketlerinin geleceğini tasarlamak için tarih bilincinde olmaları kritik bir eşiktir. Bilinç yaydır, Düşünce oktur.

Bilim kurgu öyküler ile gelecek tasarlanabilir. Sabret gönül bir gün olur bu hasret biter, çekilen acılar gün olur geçer der Karacaoğlan.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum