İran'daki protestoların 6'ncı gününde şiddet tırmanıyor!

İran’da pahalılığı protestodan yurt çapında rejim karşıtı eyleme dönüşen olaylarda şiddet tırmanıyor. 6’ncı günde ölü sayısı, biri çocuk 28’e yükseldi. Sadece Tahran’da 450 kişi tutuklandı. Devrim Mahkemesi Başkanı Abadi, “Eylemciler Allah’a savaş açmak suçundan idam cezası alabilir” diye konuştu

İran'daki protestoların 6'ncı gününde şiddet tırmanıyor!
03 Ocak 2018 - 09:33

İran’da ekonomik sorunlara karşı başlatılan ve kısa sürede hükümet karşıtı gösterilere dönüşen protesto eylemlerinin şiddeti arttı. İran devlet televizyonu pazartesi gecesi düzenlenen eylemlerde ülke genelinde 9 kişinin öldüğünü bildirdi. Böylece hafta sonundan bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 28’ye yükseldi. Sadece başkent Tahran’da 450 kişi tutuklandı. Ölümlerin nasıl gerçekleştiği ve kurbanların kimliklerine ilişkin ayrıntılar açıklanmıyor. İran devlet televizyonu, Tuyserkan kentinde 6 kişinin vurularak öldürüldüğünü duyurdu. İzeh kentinde de 2 kişi vurularak öldürüldü. Dorud kentinde bir itfaiye aracının altında kalan 11 yaşındaki bir çocuk ve 20 yaşındaki bir erkek yaşamını yitirdi. Sosyal medyada yayınlanan videolarda gece protestolarında bazı işyeri, kamu binaları ve araçların ateşe verildiği görüldü. Bazı görüntülerde silah sesleri de duyuluyor.

‘PARA, SİLAH, İSTİHBARAT’

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney dün sessizliğini bozdu. Hamaney “Düşmanlarımız ülkede karışıklık çıkardı” dedi. Hamaney resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada “Son günlerde İran’ın düşmanları birleşti ve İslam Cumhuriyeti’nde karışıklık yaratmak için para, siyaset, silah ve istihbarat gibi araçları kullandı” ifadelerini kullandı. “Düşman gedikten sızmak ve İran ulusuna saldırmak için her zaman bir fırsat kolluyor” diyen Hamaney “Düşmanı durdurmak için gerekenler cesaret ruhu, fedakârlık ve insanların inancıdır” görüşünü savundu.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de dün göstericilere karşı üslubunu sertleştirdi. Ruhani, Ali Hamaney gibi olaylardan ‘dış mihrakları’ sorumlu tuttu ve “İran’ın iç ve dış arenalarda başarıları düşmanı öfkelendiriyor. İran’ın 80 milyonluk milleti gerektiğinde önümüzdeki günlerde sokaklara dökülerek nizamı desteklediklerini ilan edecekler” diye konuştu. İran yönetimi ‘düşman’ olarak genellikle ABD ve İsrail’i işaret ediyor. Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şamhani, yaşananlardan yabancı ülkeleri sorumlu tutarken doğrudan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ı hedef aldı.

TRUMP VE NETANYAHU’DAN DESTEK

ABD ve İsrail ise İran’daki gösterileri açıkça desteklemeyi sürdürüyor. ABD Başkanı Donald Trump, İran’daki protesto gösterileriyle ilgili açıklamalarına bir yenisini ekledi. Trump, “İran halkı nihayet vahşi ve yoz İran rejimine karşı harekete geçti. Başkan Obama’nın aptalca verdiği tüm paranın tamamı terörizme ve onların cebine gitti. Halkın yiyecek çok az şeyi var, enflasyon yüksek ve insan hakları yok. ABD sizi izliyor!” diye mesaj yazdı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyah ise İranlı protestocuları ‘kahramanlar’ olarak niteledi ve “İran halkının özgürlük yolundaki bu mücadelesinde başarılı olmasını temenni ediyorum” dedi.

Fransa da, İran’daki protestolara ilişkin, “Gözaltına alınan ve mağdur olanlara karşı endişe duyuyoruz” açıklaması yaptı. Açıklamada, Fransız yetkililerin İran’daki protestoları yakından takip ettiği ve özgür bir şekilde gösteri yapmanın temel bir hak olduğu belirtildi.

Bu arada ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, İran’da devam eden protestolarla ilgili BM Güvenlik Konseyi’ne acil toplanma çağrısı yapacaklarını duyurdu.

İMZASIZ UYARI MESAJLARI

Protestocuların cep telefonlarına “Sayın kullanıcı internet üzerinden faaliyetleriniz takip edilmektedir. Size ulusal çıkarlara aykırı hareketlerinize son vermeniz uyarısında bulunuyoruz” ifadelerinin yer aldığı imzasız mesajlar gönderildiği bildiriliyor.

İran’da onlarca kentte süren olaylarda ölenlerin sayısı 28’e çıktı. Sadece başkent Tahran’da tutuklananların sayısı 450’yi aştı. İran Dini Lideri Hamaney, olaylardan “İran düşmanlarını” sorumlu tuttu, “Parayla isyan çıkarıyorlar” dedi.

İRAN GÜVENLİK KABİNESİ’NİN NOTLARI SIZDI

‘ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN!’

ABD’nin Fox News kanalı, İran dini lideri Ali Hamaney ile ülkenin siyasi liderleri ve güvenlik şefleri arasında 31 Aralık’ta gerçekleşen toplantıya ait olduğunu ileri sürdüğü belgeleri yayınladı. Belgelerde, ülkedeki durumun “Rejimin güvenliğini tehdit” ettiği belirtiliyor acilen önlemler alınması gerektiği belirtiliyor. Bir notta “Allah yardımcımız olsun, çok karmaşık bir durum ve diğerlerinden çok farklı” deniliyor. Ancak notlarda olaylara Devrim Muhafızları veya Besic milislerinin müdahalesinin durumu daha da karmaşıklaştıracağı da belirtiliyor ve bu karardan kaçınılması tavsiye ediliyor.

‘İDAM EDİLEBİLİRLER’

Tahran Devrim Mahkemesi Başkanı Musa Gazanfer Abadi, eylemlere katılan kişilerin ‘Allah’a savaş açmak’ suçundan mahkemede idam cezası alma ihtimallerinin olduğunu söyledi. Abadi “Açıkça görülüyor ki onlara yöneltilebilecek suçlardan biri ‘Muharebe’ yani ‘Allah’a savaş açmak’. İran’da bu suçun cezası idamdır” dedi. Abadi ayrıca, “3. ve sonraki günlerinde gösterilere katılan eylemcilerden gözaltına alınanların cezaları daha ağır olacak. Çünkü, İçişleri Bakanlığı’nın gösterilerin izinsiz olduğu açıklamasına rağmen bu kişiler toplumda kargaşa çıkarma girişiminde bulundu” dedi.

TÜRKİYE’DEN ‘DIŞ MÜDAHALE’ UYARISI

Türkiye, İran’daki olayları endişe ile takip ettiğini ve bu ülkeye dış müdahalelerde bulunulmasından uzak durulması gerektiğini bildirdi. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i telefonla arayarak ülkedeki iç karışıklıklar dolayısıyla destek verdiği belirtildi. Açıklamada Türkiye’nin “Dost ve kardeş İran’ın istikrarına büyük önem verdiği” vurgulandı ve “Bir an önce ülkede sükûnetin sağlanmasını ve sağduyunun hâkim kılınarak olayların tırmanmasının önüne geçilmesini, gelişmeleri kışkırtıcı söylem ve dış müdahalelerden kaçınılmasını temenni ediyoruz” denildi.

 

***********

HABERTÜRK YAZARLARI YORUMLADI:

FATİH ALTAYLI: OLAN İRANLILARA OLUR

GAZETECİ dediğin bilmiş olur ya, gören görünce, görmeyen telefonda mail’de soruyor: “İran’da ne olup bitiyor, sonu nereye varır?”

Açık söylemek gerekirse, İran’da ne olup bittiğini bilmek, anlamak çok mümkün değil.

Zaten “kapalı kutu” olan ülkeden, internetin ve sosyal medya erişiminin de yasaklanması veya kısıtlanması nedeniyle bilgi almak imkânsıza yakın bir hale geldi.

Sokaklardaki gösterilerden, olaylardan fotoğraf bile gelmiyor ajanslara.

Anladığım şudur: İran’daki olaylar “masum bir tepki” olarak başladı.

Ama Trump ve İsrail işe burnunu sokunca başka bir boyuta taşındı.

Kimbilir belki de rejimi zorlayacak olaylar mahiyet değiştirdi ve bu gidişle rejimin güçlenmesi, ama baskıyı artırmasıyla sonuçlanacak.

Bu işten İran halkı lehine bir sonuç beklemek mümkün görünmüyor.

Dün bir Rus tanıdıkla konuşuyorduk konuyu.

Rusya’nın İran’daki karışıklıktan çok rahatsız olacağını ve rejimin arkasında duracağını söyledi.

Benim de gördüğüm şudur: İran biraz daha karışır. Sokaklar biraz daha dolar.

Sonrasında İran devleti ya da rejimi, her ne pahasına olursa olsun bunu bastırır.

Trump’ın, İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın “fişteklemesi” sonuç vermez.

Ya da daha çok İranlının hayatını kaybetmesinden başka bir işe yaramaz.

Olan bu güzelim millete olur.

*********** 

KİŞİ BAŞI GELİR VE İSYAN

ABD ve İsrail’in olaylara balıklama atlayarak İran’ı karıştırmak için fırsat bulmasını bir kenara bırakırsak, belki

İranlıların “neden sokağa döküldüklerini” anlayacak sayılara göz atabiliriz. İran’ın rekor büyüme ve rekor bir kişi başı milli gelir elde ettiği 1990 yılından sonra ülkede ciddi sıkıntılar yaşanmaya başladı.

Ancak bu sıkıntılar, halk tarafından kabul edilebilir gerekçelere dayandırılarak kabullenildi.

Ülkede kişi başına milli gelir düşüyordu, ama satın alma gücü iyi durumdaydı ve fazla bir sıkıntı yaşanmıyordu.

2011 yılında İran’ın kişi başı geliri, 1990 sonrasının en yüksek düzeyine ulaştı ve 7 bin 600 doları buldu.

Fakat sonrasında işler iyi gitmedi.

5 yıl içinde ülkenin ekonomik verileri allak bullak olmaya başladı.

Kişi başı gelir ve buna bağlı olarak refah düzeyi hızla geriledi.

Ve 5 yıl içinde iyice düşerek 2016 yılında 5 bin 200 dolara indi.

Bu gerilemeyle birlikte gelir adaletinde de hızlı bozulmalar oldu.

Enflasyon yüzde 11’e, işsizlik en iyi gizlenmiş haliyle yüzde 14’e doğru ilerledi. Hepsinden kötüsü, ekonomik verilerin iyiye gitme ihtimali de pek görünmüyor ve önümüzdeki yılın kişi başı milli gelirinin daha da düşeceği öngörülüyor.

İran’da özellikle gençlerden başlayan “isyanın” ekonomik bir temeli var.

***********

TRUMP’IN İSTEĞİ REJİM KALSIN KARGAŞA ARTSIN

TRUMP’ın İran’daki ayaklanmanın başarılı olup İran rejimini devirmesi ve değiştirmesinden memnun olacağını zannediyorsanız çok yanılırsınız.

Ne Trump, ne de onun fikir arkadaşları, destekçileri, İran’da bir değişim olmasını asla istemezler.

Çünkü İran’ın değişmesi, rejiminin daha Batı yanlısı ve makul bir hale gelmesi, ABD ve Ortadoğu’daki müttefiklerinin isteyeceği bir şey değildir.

İran onların gözünde “tehlike” olmaktan çıkarsa, Ortadoğu’daki varlıklarını ve güç kullanma arzularını haklı gösterecek bir ortam da kalmamış olur.

Bu yüzden de Trump ve yol arkadaşlarının istediği, İran’ın karışması ama rejimin ayakta kalmasıdır.

Çünkü İran bu haliyle Trump’ın zayıf olan başkanlıkta kalabilme ihtimalini bir nebze olsun artırabilecek tek unsurdur.

Eğer İran’da rejim devrilirse, Trump’ın Ortadoğu’da yeni bir düşmana ihtiyacı olacaktır.

Bunun bizim için iyi bir senaryo olma ihtimali ise yoktur. 

*********** 

MURAT BARDAKÇI: İRAN’DA NE Mİ OLUR? HİÇBİR ŞEY! 

İRAN, günlerdir hayli karışık. Gösteriler devam ediyor, hayatlarını kaybedenlerin sayısı artıyor, yetkililer sabırlarının sonuna geldikleri takdirde sertleşebileceklerini söylüyorlar ve Amerikan Başkanı Trump saçmalamada hemen her gün daha da ileri giderek İranlılar’ı rejime karşı ayaklanmaya davet ediyor!

Bu yazıyı yazdığım sırada, olaylarda ölenlerin sayısı 28’i bulmuştu!

Peki, bu gösterilerin daha da şiddetlenmesinin neticesinde İran’ın geleceği nasıl bir şekil alır, rejimin değişmesi ihtimali mevcut mudur, yani kısacası İran’da ne olur dersiniz?

Cevabı iki kelime ile vereyim: Hiçbirşey olmaz!

İran’da son bir haftada yaşananlar “İnkılâb”ın, yani İslâm Devrimi’nin ilk zamanlarında Tahran’da bulunmuş ve hadiselere bizzat şahit olmuş benim gibi kişiler için önemli birşey değildir. Birkaç günden buyana olup bitenler o günlerde meydana gelen ve Şah rejiminin ortadan kalkması ile neticelenen başkaldırının yanında değil “ayaklanma”, geniş çaplı birer gösteri bile sayılmaz. İran’ın özellikle taşrasındaki son protestolar ile devrimin ilk günlerinde Şah’ı devirmek maksadı ile toplananların eylemlerini, meselâ ismi sonradan “Âzâdî” yani “Özgürlük” yapılan Şahyâd Meydanı’nda biraraya gelen birkaç milyon kişinin gösterilerini mukayese imkânı yoktur!

GEZİ’Yİ HATIRLAYIN, KÂFİ

1953’teki Muhammed Musaddık hadisesini, yani Şah’ı İran’ı terketmeye mecbur bırakan Başbakan Musaddık’ın Amerikan destekli bir halk hareketi ile alaşağı edilmesi sırasında Tahran’da yaşananların ayrıntılarını o günlerde İran’da bulunup hâdiselere şahit olanlardan defalarca dinlemiştim.

İran’da bugünkü olaylar ile devrim günlerinde ve daha önce Musaddık darbesi sırasında meydana gelenler arasında protestolara katılanların adedi, güçleri ve etkileri konusunda bağlantı kurulması imkânsızdır. Geçmişteki başkaldırılar hayli geniş çaplıdır, şimdikiler ise eskiden yaşananların yanında gayet küçük protestolar olarak kalır!

Başkan Trump ile Batı basınının abartmalarına, son eylemlerin İran’da rejimi değiştirebileceği yolundaki iddialarına bakmayın ve yabancı, özellikle de Anglosakson basının bizdeki Gezi Olayları sırasındaki “Türkiye’de iktidar gitti-gidiyor” şeklindeki yayınlarını hatırlayın...

Bizimle ilgili olarak yapılan tahminler nasıl boş çıktı ise, İran’da da aynısı olacak, yani tahminler tutmayacaktır; zira Tahran’daki rejimi beğenin yahut beğenmeyin, destekleyin veya karşı çıkın, sistem bütün sıkıntılara rağmen oturmuştur ve gösterileri bastırabilecek güçtedir. Başkaldırılar bastırılır ama zaten sert olan rejim bunu yaparken kimsenin gözünün yaşına bakmaz ve neticede olan hayatlara olur, yani çok fazla can kaybı yaşanır.

TEMENNİLER VE GERÇEKLER

Meselenin bir de Türk basınını alâkadar eden tarafı var:

Açık söyleyeyim: Basınımız İran’ı bilmiyor, bilmemesi bir tarafa neredeyse kırk seneden buyana öğrenmek maksadıyla ufak da olsa bir çaba göstermiyor ve temennileri ile gerçekleri hiç durmadan karıştırıyor!

İran’daki gelişmeler konusunda değerlendirme yaparken, iki hususun bilinmesi ve mutlaka gözönüne alınması gerekir: Şii doktrininin İran’ın sosyal hayatı üzerindeki etkisi ile Tahran Çarşısı’nın siyasetteki rolünün...

Şii inancının temellerini, meselâ “Mehdî” kavramının İranlılar’ın üzerindeki etkisini iyice bilmeden ve bu inanç sisteminin ayrıntılarına hâkim olmadan İran’ın geleceği ile alâkalı bütün tahminler boş çıkacak, Tahran’da rejimlerin değişmesinde her zaman anahtar rolü oynayan Çarşı’nın, yani “Bazar”ın tutumu gözardı edilerek yapılacak bütün yorumlar da aynı şekilde boş sözlerden ibaret kalmaya mahkûm olacaktır.

Dedim ya, İran hakkında temennilerimiz ile gerçekleri birbirinden ayıramıyoruz ve tahminlerimiz işte bu yüzden hep boş çıkıyor! 

 *********** 

SERDAR TURGUT / WASHİNGTON’DA İRAN OPERASYONU 

WASHINGTON’da, İran’ın bölgede etkinliğinin “tehlikeli” bir şekilde artması nedeniyle İsrail sınırına kadar oluşan İran yoluna karşı acil bir şeyler yapılması kararı 2017 yılının mayıs ayında alındı.

Ulusal Güvenlik Timi’nin asil üyeleri (Principals) arasında alınan karar, sadece basit bir operasyon kararı da değildi.

Başkanlık mührü taşıyan karar, İran’da bir rejim değişikliğini içeriyordu.

Üst düzey yönetimde alınan bu karar bağlamında o günlerde birbiri ardına iki gelişme yaşandı.

AYETULLAH MIKE

Adının açıkça yazılması o güne kadar yasak olan, CIA içindeki tüm birimlerde bile ismi korku yaratan, Usame bin Ladin’e yapılan operasyonu bizzat yöneten, terörist olduğundan şüphelenilen yüzlerce insana sonu ölümle sonuçlanan operasyonlarda imzası bulunan ve “Karanlık Prens”, “Cenazeci” (Undertaker), “Ayetullah Mike” lakaplarıyla bilinen Michael D’Andrea, İran’a yönelik gizli operasyonların başına getirildi.

Ben tüm bu gelişmeleri 5 Haziran 2017 tarihinde bu sayfada “CIA’nın Ayetullah Mike’ı ve İran” başlıklı yazımda detaylarıyla anlattım.

Daha sonra Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, ABD Kongresi’nde yaptığı bir konuşmada İran’da bir rejim değişikliğinden bahsetti.

Bütün bunlar İran’a yönelik operasyonların hazırlık düğmesine basıldığı günlerdi.

Sonuçları bugün alınmaya başlanan operasyonun asıl başlangıç tarihi ise eylül ayı oldu.

Bunu 17 Eylül 2017 tarihinde “İran’a Ayetullah Mike Operasyonu başladı” başlıklı yazımda bu köşede anlattım.

İÇ KARIŞIKLIK PLANI

Eylül ayından sonra ABD’nin yeni ulusal güvenlik stratejisi yayınlandı.

O belgede zaten İran’ın hedeflenmekte olduğu açıkça söyleniyordu.

Ulusal güvenlik stratejisi belgesinin bölgede ABD ile İsrail’in ortak çıkarları gözetilerek yazıldığı Washington’da herkes tarafından biliniyor.

İsrail, bölgede artan İran etkisini “varoluşsal tehdit” olarak görüyor.

ABD ise İran’ı bölgedeki en tehlikeli ülke olarak algılıyor.

Washington’da alınan karar, İran yönetiminin dışarıda gücünü pekiştirmeye yönelik konsantre olmasını engelleyecek bazı iç karışıklıklara yol açma planını içeriyordu.

PROVOKASYON YAPILDI

Amerika’nın koymuş olduğu yaptırımlarla gittikçe zorlandığı bilinen İran ekonomisi, ülke içinde karışıklık çıkarmanın en kolay hedefi olarak tespit edildi.

Bölgede, sahada operasyon gücü yüksek olan İsrail’den de ajan yardımı alınarak provokasyonlar yapıldı ve sokak karıştırıldı.

Washington’da ayrıca Ayetullah Mike’ın uzmanlığı olan insansız hava uçaklarıyla yapılan suikast planları da bulunduğu, bunların önemli bölümünün de İsrail’le ortak olarak Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nden yönetileceği söyleniyor. 

 *********** 

SOLİ ÖZEL / İRAN’IN ARKA PLANI 

AYETULLAH Humeyni bir keresinde “Bu devrim karpuz fiyatlarının belirlenmesiyle ilgili değildir” mealinde bir söz etmişti. Devrimin ve İslam Cumhuriyeti’nin ulvi ve uhrevi varlık sebepleri, gündelik kaygıları aşan büyük hedefleri vardı elbette. İslam Cumhuriyeti aslında ulvi ve uhrevi bir düzen kurma işinde ve kapitalist modernliğe alternatif, daha eşitlikçi, daha adil daha “İslami” bir düzen kurma işinde çuvalladı. Başarılı bir ideolojik dikta rejimini kurdu, yerleştirdi ama devrimi yapmayı becermiş bir halkın rejimi olduğu için de o toplumun kıpırtılarına, taleplerine, özlemlerine en azından bir nebze cevap vermek zorunda da kaldı. Ayrıca rejimin kendi içinde de varılan noktanın başarısızlığından memnuniyetsizlik duyanlar bulunuyordu.

Sonuçta rejim, özgürlük alanlarını genişletemediği, adalet tesis edemediği gibi karpuz fiyatlarını da kontrol edemez hale geldi. Yılın sonunda patlayan olaylarda tetikleyici unsurlardan birisinin, karpuz değilse bile bir haftada iki katına çıkan yumurta fiyatları olduğunun altını pek çok yorumcu çiziyor.

Ülkenin taşrasında ama önemli dini merkezlerinden birinde başlayan, pek çok ile yayılan ancak Tebriz ve Tahran gibi metropollerde 2009 yılındakine benzer bir dalgalanma yaratmayan, birleştirici bir lideri veya yönlendiricisi olmayan protesto hareketlerinin niteliği, gerekçeleri bunun ekonomik nedenlere bağlı bir başkaldırı mı siyasi isyan mı olduğu tartışmaya açık. Belki de tartışmaya açık olmayan tek tarafı rejimin bunu bastıracak güç ve iradesinin bulunması.

2009 yılındaki seçimlerde hile yapılması üzerine patlayan “yeşil hareket” protestoları toplumsal tabanı itibarıyla bir orta sınıf protestosuydu. Bu nedenle de sloganları özgürlük, insan hakları, demokratik kriterleri ön plana çıkarıyordu. Bu seferki dalgalanmanın sınıfsal omurgasını işçi sınıfının oluşturduğu yazılıyor. Bu nedenle temel kaygılar elbette farklı. 1978-79 devrimi, haziran ayında bir orta sınıf protesto hareketi olarak başlamış, kentli fakirler ve işçi sınıfı sonbahara kadar işe bulaşmamıştı.

İşçi sınıfı greve gidip, fakirler alanlara akmaya başladığında, gidişat hızlanmış, Şah rejimi devrilmişti. Bu nedenle, İslam Cumhuriyeti’nin yönetici sınıfını oluşturan mollalarla, vurucu gücünü oluşturan Devrim Muhafızları’nın bu dalgalanmadan ürkmeleri için epeyce sebep var. Kontrol ettikleri sistemin çürümüşlüğü, yolsuzluklara batmış hali, yönetici sınıfın geniş halk kitlelerinin durumuna karşı vurdumduymaz tutumu rejimin asıl destek tabanını oluşturanları da belli ki artık bezdirmiş ya da kızdırmış. Üstelik protestoların dördüncü gününden itibaren orta sınıflar, öğrenciler de bu dalgaya eklemlenmiş gözüküyorlar.

Nükleer programla ilgili anlaşmanın ekonomik durumu düzelteceğine dair beklentilerin gerçekleşmemesi de öfkenin, itirazların, rejimin ya da “rehber”in reddine kadar giden sloganların patlamasında etkili olmuş gibi. Ruhani’nin ekonomik programı selefi Ahmedinejad’ın popülist ekonomik programının hasarını da onarmak zorunda kaldığından kemer sıkma politikaları da devreye girdi. Enflasyon düşse bile, işsizlik, reel gelirdeki azalma gibi sorunlar geniş kitleleri rahatsız ediyor.

Bu durumda ülkenin kaynaklarının nereye harcandığı sorusu da sorulmaya başlamış. Aslında bu soru epeydir soruluyor ve rejim açısından sıkıntı da yaratıyordu. Giderek Irak, Suriye, Lübnan, Filistin’e aktarılan kaynaklar, yakın zamana kadar Suriye’de İranlıların da ölmesi bir anti-Arap dalga da yaratmışa benziyor.

Ülkenin iç siyasi dinamiklerinin de elbette bu yaşananlarda payı var. Rejimin sertlik yanlılarının Ruhani’nin altını oymak istedikleri biliniyor. Ruhani’nin kardeşi tehdit edildi. Ülkeye refah getirebilecek gaz ve petrol anlaşmaları iptal edildi. Mesele yalnızca ideolojik farklılık meselesi değil, hayli yaşlanan ve hasta olduğu söylenen Hamaney’in halefinin kim olacağı meselesi de bu iç çekişmede rol oynuyor. O nedenle Ruhani protesto hakkının kullanılmasından yana olduğunu söyledi.

Bu muhalif dalga şimdi bastırılsa bile Ortadoğu’nun en dinamik toplumu olan İran’daki hareketlilik kolay kolay durulmayacaktır.

Kaynak:http://www.haberturk.com/irandaki-protestolarin-6nci-gununde-siddet-tirmaniyor-1780416#

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum