"HAYATA DAİR NOTLAR": Tahsin Gündoğan

Beklemek üzerine: İnsan, hayatta hep bi’ şeyler bekler

"HAYATA DAİR NOTLAR": Tahsin Gündoğan
27 Mart 2013 - 11:30

Beklemek üzerine: İnsan, hayatta hep bi’ şeyler bekler. Bazen beklediği şeyin mümkün olmayacağını bile bile bekler inatla. Umutsuzluk içerse de beklemede ayrı bi’ heyecan ve zevk vardır. Çünkü beklemek, geleceğe ait bi’ eylemdir. Belirsizlik doludur. Onu heyecanlı kılanda budur. Kimi zaman beklemenin heyecanı kavuşmaktan çok değerli hale gelir. Beklemekteki tılsım bozulmasın diye kavuşmanın istenmediği zamanlarda olur.  Doğadaki ve şiirdeki sonsuzluk budur. Duygulardan, düşüncelerden damıtılan bi’ kelimenin içerdiği sonsuzluk. Kelimelerde, satırlarda bile şiirlerin, yüzyılların ötesine taşınmasındaki sonsuzluk… Biten şiirlerin hiç bitmemesindeki sonsuzluk…

 

 

Kavuşmak üzerine: kavuşmak ya da kavuşmayı istememek… Kavuşmak, beklemenin tükenişi ve kavuşulacak yeni şeylerin belirlenmesidir. Kavuşmak, doğada keşfedilmiş sırların kalmaması, bi’ şiirin bitmesi, dizelerin tamamlanmasıdır. Bazı anlarda kavuşmak, bekleme ile yaşadığı duygulara ihanet olacaktır… O yüzden içinde bulunulan çoğu zamanda beklenilen kişiye kavuşmama isteği, o kişinin gelmesinin istenilmesi hissinin üzerinde yer alır…

 

 

Gece ve karanlık üzerine: … İnsan karanlık bi’ gece de kendini şehrin dar sokaklarına atar çoğu zaman. Çünkü dar sokaklar insan ruhunun yollarına benzer… Karanlık çoğu zaman insanın içinde biriktirdiği saklı duyguları gizler. İnsanlar geceleri maskesizdir. Çoğu zaman görünmek istediği gibi değildir karanlıkta insan, olduğu gibidir. Olduğu gibi, içinden geldiği gibi davranır. Kendi yansımalarını karanlıkta göremeyen insan, yansımasının diğer duyuları ile hissetmeye çalışır… Normalde olduğundan daha rahat davranır o yüzden karanlık bi’ yerde kişi. Kendini daha rahat hissetmekle meşguldür o anda… Kendisini karanlığın emrine bırakmış bi’ köle gibi davranır. Karanlığın serüveni sona erip güneş oyunu sone erdiğinde yine eski haline geri döner, olduğu gibi davranmayı bırakıp, görünmek istediği gibi davranmaya başlar… Dışarıdan görünmek istediği maskesini takar ve yoluna devam eder…

 

Güven üzerine: İnsanoğlu, hayatının her an’ında birilerine hep güvenmiştir/güvenmektedir. Doğasında mı vardır, içgüdüsel midir güven duygusu? Daha dünyaya gözlerini yeni açmış olduğu andan itibaren, Anne’sine güvenmiştir hiç bi’ şey bilmezken, öğrenmemişken… Zaman geçer, dünya değişir, etrafındaki var olan insan sayısı kendisiyle beraber büyümektedir. Ancak ne kadar çok olursa olsun içlerinden belki de bi’ elin parmaklarını geçmeyecek kadar insana gerçekten bi’ güven hissedecektir hayatı boyunca…

Güven bazen, “tahterevallinin bi’ ucuna oturduğunda karşında oturanın oradan kalkmayacağını bilmek kadar basittir”. Ancak bazen de, “ağzı bal yapan arının bile kıçında iğne var” gibisinden bi’ düşünce beslemek kadar tek cümleliktir…

Bazen, “seni seviyorum” cümlesinden daha bi’ önem arz eder  “sana güveniyorum” diyebilmek…  Sevmekten daha büyük bir iltifat’ tır yeri geldiğinde…

Belki de insan önce kendine güvenmelidir, kendine olan güvenini fark etmelidir, ondan sonra etrafındakilere güven duygusu beslemeye çalışabilmelidir… Tek kişilik değildir yani arada kendisine de güvenebilmelidir…

Bazense, güvenmeye başladığında, biraz biraz kaybetmeye de başlıyordur aslında…

Ancak, bi’ defa gittiyse, birisine karşı olan güvenini kaybettiyse eğer kişi, bir daha geri gelmez O’na beslemiş olduğu “güvenme” duygusu… Daha da kötüsü, böyle bir durumdan sonra, yani güvenin suistimal edilmesinden sonra artık kolay kolay kimseye tam anlamıyla güvenemez kişi…

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Şebnem
    7 yıl önce

    Unutmak üzerine de yazarsınız belki. Çünkü bazen beklemek kavuşmak imkanın kalmazsa unutman gerekir. Zihnin en güçlü silahıdır.