Gelişmişlik mi Medeniyetlerin yok edilmesi mi?

~~                                  Gelişmişlik mi Medeniyetlerin yok edilmesi mi?
Hikayesi 15.yüzyılda o zamanlar dünyanın sonu diye bahsedilen St.Vincent burnunda başladı. Portekiz kralı Henry, Akdeniz’deki Osmanlı-Venedik ittifakından dolayı arttırılan vergilerden bıkmış ve kraliyet hazinesini bir amaç için ayırmıştı yani Hindistan’ın keşfine… Bu keşif esnasında yapılan gemiler Afrika kıtasında kıyıdan çok ayrılmadan kara kıtayı gezdiler ve Ümit Burnu keşfettiler. Daha sonrasında Hindistan için yeni bir rota buldular. Bu keşif Avrupa kıtasının 2.Dünya savaşına kadar uzanan lider kıta olma macerasını başlattı ve diğer kültürlerin yok edilmesine yönelik ilk adımda böylece atılmış oldu…
Avrupa bu keşfi yaparken dünyada durum nasıldı peki? Aztekler ve Mayalar döneminin en gelişmiş medeniyetlerini kurmuştu. Bilinen dünyada dahi ulaşılamamış kalabalık nüfuslu şehirleri düzenli bir eğitim sistemleri ve günümüzde dahi ulaşılamamış yönetim sistemleri vardı. Asya kıtasında ise dönem uzmanlarını tanımladığı güçlü Türk hükümdarlık dönemi(Babür İmparatorluğu, Altın Orda Türk Devleti, Safevi Türk İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu)hüküm sürmekteydi. Peki, medeniyetlerin yok edilmesi süreci nasıl başladı? Önce ticaret yapma amacıyla gittiklerini iddia ederek Hindistan’a gittiler ve değerli madenleri ve baharatları ülkelerine getirdiler sonraki gidişleri ilki kadar masumane değildi bu sefer Avrupa’dan getirdikleri toplarla önce kaleleri daha sonrasında halkları yönetimleri altına almaya başladılar ve sonrasında aynısını Aztek ve Maya imparatorluğu üzerinde de uyguladılar. O zamana kadar savaş kültürü olmayan ve düzenli ordu anlayışı geliştirmemiş olan bu Güney Amerika medeniyetlerini katlettikten sonra güzel bir kılıf buldular. Sanki oraya para için gelmemişlerde tanrı tarafında verilen kutsal bir görevi icra ettiklerini söyleyerek bu kişilerin Hıristiyan olmadıklarını ve Hıristiyanlığı kabul etmeyen bu ikinci derece insanları(o zamanki metinlerde insan olarak değil maymun üstü yaratıklar olarak tarif etmişlerdir)öldürmenin normal bir durum olduğunu söylediler. Bu yaptıkları katliamların tepki çekmemesi için uydurulan bu kılıfa din kisvesi giydirip sömürgeleştirmeye başladıkları topraklarda ikinci ve kalıcı bir adım olan kültür emperyalizmini başlattılar.
Medeniyetler savaşla yâda katliamlarla yıkılmaz. Tarlalar yakılırsa yeniden ekilir, evler yıkılırsa yeniden yapılır ancak bir insanın geçmişinden gelen değerlerini değiştirdiğiniz takdirde o medeniyeti tam anlamıyla yıkmış olursunuz. Batı bunu biliyordu ve yeni keşfettiği topraklarda kalıcı olmak adına, o ülkelerin insanlarını daha da sömürebilmek için bunu yaptı. Sonrasında da o insanların karşısına bir efendi edasıyla çıktı ve onları tam olarak köleleştirdi. İşte gelişmişlik kavramı tam olarak buradan geliyor. Yüzyıllardır köleleştirilen bu halkların geçmişleriyle bağını kopardı ki gelecekleri olmasın. Hedef olarak kendisini koydu ve dedi ki evet ben gelişmişim ve benim sistemim en iyisi siz ne kadar efendinize itaat eder ne kadar efendinizin istediği gibi davranırsanız o zaman gelişmiş olacaksınız. Avrupa’ya gidip de medeni gelişmişlikle ekonomik gelişmişliği ayırt edemeyen kardeşlerimize son bir hatırlatma yapmak isterim. Sizin o Avrupa’da gördüğünüz şaşalı binalar yahut ta devletin vatandaşlarına verdiği yardımda hala o sömürülen ülkelerdeki insanların alın teri ve kanı vardır. Fransa bugün hala 500 milyar dolara yakın eski sömürgelerinden sömürge vergisi toplamakta ve hala o eski sömürgelerinde ülkelerin değerli madenlerini işletme hakkını kendisinde tutmaktadır. Kanla kurulan sözüm ona medeniyetler rüzgâr karşısındaki kökü zayıf ağaç gibidir. Zayıf rüzgârlara dayanabilir ancak ilk şiddetli fırtınada yıkılır. Hoşgörü üzerine kurulan medeniyetler ise güçlü bir çınar ağacı gibidir. Kesilse dahi kökünden yeniden fışkırır ve fışkıracaktır da inşallah.
Hasan Ali KURT