Ergül Altaş yazdı:DUMANLI DAĞ'IN GÖLGESİ

Bir şehir, dört mevsim on iki ay bir dağa bakarsa ona benzer. Yamacında açan allı morlu lalelere, düzlüklerinde akışan ele avuca sığmaz yılkılara, başındaki dumana, rüzgâra; velhasıl kuşuna, kurduna, ağacına...

Ergül Altaş yazdı:DUMANLI DAĞ'IN GÖLGESİ
21 Mart 2018 - 15:33 - Güncelleme: 21 Mart 2018 - 15:36

DUMANLI DAĞ’IN GÖLGESİ

Bir şehir, dört mevsim on iki ay bir dağa bakarsa ona benzer. Yamacında açan allı morlu lalelere,  düzlüklerinde akışan ele avuca sığmaz yılkılara, başındaki dumana, rüzgâra; velhasıl kuşuna, kurduna, ağacına...

Çarşıda, pazarda, Gediz Ovası’nda; nerede olursanız olun başınızı önünüzden kaldırınca önce Dumanlı Dağ’ı görürsünüz sonra gökyüzünü. Yeri gelir sırtınızı dayarsınız, yeri gelir göğsüne yaslanırsınız, olmadı başınızı alıp zirvesine çıkarsınız. Ayaklarınız yerden kesilir. Başınız bulutlara değer.

Adına, ister mitolojik anlatılara bakarak Spil Dağı değin, ister Evliya Celebi’yi referans alarak Dumanlı Dağ. Değişmez hayatındaki yeri, karşınızda duran heybeti.

Manisalı için bir kaçış rotasıdır Dumanlı Dağ. An gelir şehirde nefes alamazsınız. Nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı şaşırırsınız.Soluğu Dumanlı Dağ’da alırsınız. Yazın bunaltan sıcağından kaçılır ona, kışın şehre inmeyen karı görmeye gidilir. İstedikten sonra bahane mi yok? Manzara seyretmeye çıkılır.

Omuzlarınıza binen dünya yükü çekilmez olunca dumanına dalıp gidersiniz. Yeis, keder boyunuzu aşar. Tutunacak bir dal, bir teselli ararsınız.  Dilinize bir şarkı dolanır: “Benim meskenim dağlardır dağlar…” Bu bir davettir. Şehri, bitmeyen işlerini yüzüstü bırakıp yamacına tırmanırken bulursunuz kendinizi.

Dolana dolana çıkarsınız zirvesine. Bir ağaca yaslanır, taşa oturur suyunu içtiğiniz, havasını soluduğunuz, çoluğunuz çocuğunuzla acı tatlı günler gördüğünüz şehri kuşbakışı seyredersiniz. Ayağınızın altında Gediz Ovası uzanır boylu boyunca, karşınızda Yunt Dağları durur. Uzaklardan İzmir Körfezi göz kırpar. Şairin “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!/ Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.” dizelerini sevgili şehrinize yorarsınız. Yılkı atlarının peşinde Sülüklü Göl’ü, At Meydanı’nı, Sultan Yaylası’nı dolaşırsınız. Rüzgârına kapılıp gidersiniz.

“Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
                               bu memleket, bizim.”
 

Ege’nin bu güzide şehrine kar ya yağar ya yağmaz. Az olan kıymetlidir ya! Kızı kızanı kara hasret büyür. Allah’tan Dumanlı Dağ vardır. Gözler onda. Şehre yağmur yağar, Dumanlı Dağ’ı kara bulutlar bürür. Gözünüz, gönlünüz, umutlarınız onda. Kar yağmış mı? Dumanı göze perdedir. Ha deyince açılmaz. Açılınca ya bayram edilir, ya büyük hayal kırıklığı yaşanır. Büyük olmak belki böyle bir şeydir. Sevinci de hayal kırıklığı da büyük.

Dağ bu, denize benzemez. Huyu suyu belli. Kışı fırtınalı, yazı serindir, baharı renkli.  Masalımızda, destanımızda yeri vardır. Dünden bugüne dilimizde türküdür. Tanrı Dağları’ndan Ağrıların, Torosların, Kaçkarların gölgesine göçmüşüz. Havası, suyu kana karışmış, cana can katmış.

               Nice Destana şahittir Dumanlı Dağ. Bir Regaip Kandili günü dalga dalga şehre giren Saruhan Bey ve alperenlerini görmüştür. Atların nal sesleri yamaçlarında yankılanmıştır. Ulu Camii’den yükselen ezanları dinleye dinleye bir Müslüman beldesi olan Manisa’yı gururla seyretmiştir. Yıldırım Beyazid ile yeni ufuklara yelken açan; Fatih’e, Kanuni’ye, daha nicelerine yurt, hoca, baht olan şehzadeler şehrinin güden güne büyüyüp gelişmesine, güzelleşmesine şahit olmuştur.

Gün gelmiş gölgesini mesken tutan halkın tarifsiz acılarına ortak olmuştur. Yakıp yıkılan şehrin ateşi yüreğini dağlamış “Dağlar seni delik delik delerim.” diye yanık türküler söylemiştir. Feryat figan eteğine yapışan, göğsüne tırmanan kadın, ihtiyar, çocuk; şehrin ahalisini bağrına basmış, zalim Yunan’ın şerrinden korumaya çalışmıştır. Kader birliği ettiği şehrin üstünden bir an olsun gölgesini çekmemiştir.

 “İnsan yaşadığı yere benzer 

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer 

Suyunda yüzen balığa 

Toprağını iten çiçeğe 

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine”

 

               Manisalı, Dumanlı Dağ’a benzer. Hayalleri, umutları dağ gibidir. Dumanlı Dağ’ın yılkılarına benzer. Asil ve özgür. Minnet çekmez; eğilmez, bükülmez. Başı dağlardan yüce. Gönlünde hep bir deli rüzgâr.

               Manisalı Dumanlı Dağ’ın laleleri gibi renkli, Gediz Ovası gibi bereketlidir. Sofrasına oturan aç kalkmaz. Üzüm, zeytin, kiraz herkese yeter.

               Manisalı Sultan Camii’ne benzer. Gelenek görenek, din diyanet bilir. Dost, kalender, halden anlayan her derde deva insanlarıyla şifa kaynağı mesire benzer.

Manisa, Dumanlı Dağ’ın güven veren gölgesine bağdaş kurup oturmuş padişah namzedi bir şehzadedir. Dumanlı Dağ onun lalalarından biri, belki birincisidir.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum